Bugünki maçın teknik takdik pek analizini yapmaya gerek yok aslinda. Trabzonspor takımı ve hatta camiası büyük bir özgüven krizinde. Göz göre çalınan emeklerinin camiada yarattıgı yıkımı malesef atlatamıyor Trabzonspor camiası. Bu travma ile 20 yıl sonra şampiyonluğu getiren başkanı bile yollamak zorunda kaldı bu camia.

 Türk yargı sistemine göre, ve hatta TFF Tahkim kuruluna göre olan şike ve teşvik, UEFA ve CAS cezalarına rağmen hala cezalandıralmamıştır.  Bu adaletsizliğin Trabzonspor camiasında yarattığı travma kolay kolay atlatılamayacaktır.  Bu travmanın derinleşmesi için tüm gücü ile çalışan TFF ve sistem bu travmanın yıkıma dönüşmesi için tüm gücü ile yüklenmektedir. Şu ana kadarda bunda başarılı oldular.

Bu sebeple bugün kimseye kızamıyorum. Özetleyecek olursak;

Sayın MRA’ya kızamıyorum, çünki oyuncu kalitesi yok.  Oyunculara kızamıyorum çünkü teknik direktörleri yok. Hem MRA’ya hemde oyunculara kızamıyorum çünkü BAŞKANLARI yok.  Başkana da kızamıyorum çünki taraftarı yok.

Yani bu travmadan çıkmak Trabzonspor için çok zor ve hatta bugünki çözüm önerileri ile imkansızdır.   Bu travmadan ancak ve ancak güçlü başkan ve güçlü bir taraftar ile çıkılabilir.  Trabzonspor’u ne siyaset ne de büyük paralar kurtarabilir. Trabzonspor’u kurtarabilecek tek şey güçlü ve akıllı başkan ile onun arkasında durabilen taraftar topluluğudur.  Bunun haricindeki tek umut ise UEFA ve FIFA’nın tekrar Türkiye’ye müdahale edip, haksızığa son vermesidir.  Ancak bu şekilde bu camia ayağa kalkabilir. Aksi takdirde kalıcı başarıların gelmesi çok zor olacaktır.  Olay ne futbolcudur, ne teknik adamdır, ne de başkandır.  Olay tamamen psikolojik ve sosyolojik boyut almıştır.  Trabzonspor taraftarının aklının bir köşesinde hep şike, teşvik ve hakem oyunu kaldığı sürece bu oyuncu, teknik adam ve başkana yansıyacaktır.

Azda olsa teknik bir analiz yapmak istersek. Sayın MRA her güçlü takıma karşı yaptığı gibi oyunu kendi alanı ile ortasahaya kilitleyip ani ataklar ile gol aramaya çalışmıştır.  Böyle bir takdik başarılı olabilir ama sadece ve sadece yakaladığını atan bir forvet ile. Karşında Muslera olunda. Mutlak golü kurtarır ve dönen toptada golü yersin. MRA’nın kafasında bu takım bundan fazlasını yapamaz. MRA oyuncu topluluğuna güvenemiyor sadece güveniyormuş gibi yapıyor. Bu sebepledir Olcan’lı solbek ve Zeki Yavru’lu ve Aykut’lu kadrolar.  Melo belkide bugün en rahat maçlarından birisini oynadı. Trabzonspor’un göbeğinde Zokora, Aykut, ve Colman vardı. Oyundan da görüldüğü gibi atılana kadar sadece Colman iş yaptı. Zokora her zamanki gibi kendisini  düşünüp ucuz bir sarı kart gördü topa vurarak. Son maçta olmamayı kafasına koymuş belli ki. Dedim ya, bu oyuncu yapısı ile MRA’ya, bu teknik anlayışla oyunculara kızamayız. Tam bir kısır döngü mevcut Trabzonspor’un oyununda.  Oyundaki sıkıcılığın temel sebebi budur. Oyuncularda takıma inanç yok malesef. Daha bu sene gelmiş Bosingwa’nın şu demeci herşeyi açıklıyor:

Biz bir projenin parçasıyız. Iki üç sene içinde şampiyonluğa oynayan bir takım olacağız.

Büyük umutlarla aldığın oyuncular takımına güvenmiyorsa, geri kalan oyuncuların verebilecekleri de sınırlı olacaktır.  Belli ki bu oyunculara bir yapılanma içinde olunduğu söyleniyor. İşin en can alıcı noktası Trabzonspor taraftarının bu yapılanmadan habersiz oluşu ve dolayısıyla böyle bir yapılanmaya destek veremeyişleridir.

Peki ne yapmalı derseniz? Yapılacak tek şey vardır.  Camiada birliği sağlayabilecek siyaset üstü bir başkan ve taraftar desteği ile yeni bir yapılanmaya girmeli ve şikeyi örten zihniyete karşı top yekün bir mücadelenin içine girilmelidir.   Eğer bu yapılamıyorsa, ki öyle görünüyor, tek umudumuz UEFA ve FIFA’nın olaya müdahale edip belli haklarımızın teslimini sağlamalarıdır. 

Bu ikisinden birisi gerçekleşmediği sürece Trabzonspor’un bu kuşatmadan büyüyerek çıkması imkansızdır.  Taraftar olarak bu takıma bunları göz önünde bulundurarak herhangi bir beklenti olmadan sonuna kadar destek vermektir.

Yani, yine herşey dönüyor dolaşıyor Trabzonspor taraftarında bitiyor. Onlar ne isterse Trabzonspor o istikamete gidecek. Bugünki desteksizlik ve isteksizlik devam ettiği sürece, zaten güçlü olan kirli mihrakları bu takımın yenmesi hayal ötesidir. Bunu bilerek her Trabzonspor gönüllüsü her ortamda takımını desteklemeli ve haksızlıkları haykırmalıdır.

Bu sezon ne mi olur.  Trabzonspor yine ortalarda dolanır ligin üç’te ikisine kadar. Ondan sonra bir ivme kazanır ve ilk dört içinde bitirir. Bu kadar dağınık bir camiadan ne Avrupa’da gerçek başarı çıkar ne de ligde üst sıraları zorlayan bir takım çıkar.  Beklentileri yükseltip hayal kırıklıkları ile zaten özgüven zafiyetinin tavan yaptığı takıma daha da zayıflatmanın bir mantığı yok.

Hiçbir gerçek futbol taraftarı sadece şampiyonluk için takımına gönül vermez. Hele Trabzonspor taraftarı için bu hiç mümkün değildir. Bizim için temiz olsunlar, mücadele etsinler, yeteneklerinin hakkını versinler yeter.  Bu düzen değişmedikçe zaten şampiyonluğu vermezler Trabzonspor’a. Bu düzenin değişmesi içinde namusluların namussuzlar daha çok seslerinin çıkması gerekir. O gün gelene kadar ben Trabzonspor’dan şampiyonluk yada kupa beklemiyorum.

Peki ne yapacağız?  Adaletin yerine gelmesi için var gücümüzle çalışacağız.  UEFA ve FIFA’ya mektup yollamaktan, TFF’ye yürümeye her türlü tepkiyi vererek mücadeleyi devam ettirmeliyiz.  Türkiye’de olmayan adaleti yine UEFA ve FIFA’dan getirmeliyiz. Bugünki TFF’nin başı daha geçen gün “UEFA’dan mektup gelirse o zaman bir şey yaparız” dediğine göre adalet ancak ve ancak UEFA ve FIFA yolu ile gelecektir. Trabzonspor başkanı ve yönetiminin artık uyanıp, siyasi patronlarına ragmen bu takımın hakkını ülke dışında aramaya başlamaları gerekmektedir.

Sevgiyle kalın…