Hemen herkes Galatasaray ve Fenerbahçe’nin üzerine odaklanmışken, bizde haliyle;   iyi ki varsın diye sayesinde birazda olsa nefes aldığımız Trabzonspor’a yoğunlaştık.

Komşu ve kardeş şehir Ordu’nun futbol takımı Ordu Spor arasında oynanan sezon açılışı müsabakasında izlediğim Trabzonspor’un,  lige hemen hemen hazır olduğunu gördüm.

Eksikler yok mu? Elbet var. Bunlar giderilemeyecek eksiklikler de değiller  aslında.
Kolay değil elbet, her sene yeniden yapılanıp tekrar büyük ve mücadeleci bir ekip oluşturabilmek.
İşte bu nedenledir ki,  Trabzonspor’un mücadelesi,   sırf yeşil sahalarla sınırlı kalmayıp, saha dışı her rengin hüküm sürdüğü  diğer  alanlarda da sürmektedir.
İşte böyle adil olmayan şartlar altında yine de her sezon ilk dördün içinde olmanın amaç ve gayesiyle  yola çıkan, ve şampiyonluk dışında kalan hiç  bir dereceyi asla başarı diye kabullenmeyen böyle bir Trabzonspor’u takdir etmeyecek tek bir futbolsever olduğunu düşünemiyorum.

Geç kalınan santrafor ve sol bek transferinin bir an önce takıma monte edilmesiyle, iddia ediyorum gözlerimizi kamaştıracak bir Trabzonspor izleyeceğinizi şimdiden müjdeleyebilirim sizlere.

Soner , Emre, Yasin ve Giray - Mustafa ikilisi ile uyumu gün geçtikçe artan Bamba’nın, Trabzonspor için çok isabetli transferler olduğunu düşünüyorum.

Volkan Şen, Barış Özbek, Adrian ve Sapara’yı ise yeni birer transfer olarak düşünecek olursak, ben hiçte karamsar günlerin Trabzonspor’u asla etkileyemeyeceğini inanıyorum.
 
Üstelik daha bu takımda; Olcan Adın, Celustka , Colman , Tolga, Serkan, Alanzinho, Henrique , Halil, Zokora , Onur var, ruh var!
İşte görüldüğü gibi Trabzonspor hala içi dolu, hala sahaya hakim  ve hekim olabilecek bir kadroya sahip.

Bu tek saydığım isimleri, başta Galatasaray olmak üzere hangi takım bünyesinde istemez ki?

İş bu karakterli futbolcu yapısının yenileriyle bir an önce entegre olabilmelerini sağlayabilmek. Şenol Güneş ve ekibine bu  yıl sanki daha fazla bir iş düşüyor gibi!

Taraftarın haklı endişelerini duymamak, onların hissettiklerini hissetmemek elbette olmaz. İyi ve bilinçli bir taraftar topluluğu, koca  bir camianın ruhunu teşkil eder. Ruhu olmayan camialar ise silik ve sönük kalmaya mahkûmdurlar.

İşte bu nedenledir ki, başkan ve yönetimin acilen golcü ve defans kurgusuna son şekli koyması, son makyajı yapması gerekmektedir.

Basında çıkan haberlere bakılırsa, gidecek futbolcuların arasında Alanzinho’da var gibi. Böyle bir karar varsa, ki ben doğru olduğuna inanmak bile istemiyorum! Yeniden ve şiddetle  gözden geçirilmesini salık veriyorum  bu üzücü kararın.
Beğenirsiniz beğenmesiniz, bencil  oynuyor dersiniz demezsiniz!
Bütün görüşlere katılırım, saygıda duyarım.
Fakat Alanzinho gibi sorun çıkarmayan, küsmeyen, kaç dakika oynadığına bile  bakmayan kaç futbolcu var şu an dünya liglerinde, bir hatırlamalarını isterim, gitmesini isteyenlerce.
Gerek sempatikliği, gerek takıma olan samimi katkısıyla, onun bizden biri gibi olduğunu düşünüyor ve eğer gitmesi gereken biri var ise, onun adının;  kalması gerekeninde onun kendisinin olması gerektiğini düşünüyorum.
 
Yani Alanzinho gitsin, bizim Ali kalsın(!) diyorum…
 
Sevgili dostlar…
Yeni sezon geldi geliyor. İşte bu meyanda,  Trabzonspor taraftarına düşen bir tek görev var.
 
Her başlangıç yeni bir umudun gökyüzüne yükselmesi gibidir.
 
Büyük ve ateşli Trabzonspor taraftarı,  hepimizin bir anda yakmak istediğimiz o  eski ve  karanlık anı defterlerini artık bir tarafa kaldırıp,  bütün camia olarak sadece kendi takımı için dev bir sinerji oluşturabilmenin amaç ve gayesine odaklanmalıdırlar.
 
Rakiplerle uğraşmanın, asla ve kat’a Trabzonspor’a en ufak bir fayda getirmediği ulu orta aşikârken, taraftar aklının yolunun bir olduğundan hareketle, bu sene Trabzonspor’un özellikle iç sahada taraftar gücünden maksimum fayda sağlaması için bütün düşünce ve eylemler seferber edilmelidir.
 
İşte o zaman futbol yine bordo rüyalardan uyanıp, mavi gerçeğiyle kucaklaşır.
 
Futbolu özledik çünkü…
Ya siz?
 
Hasan Akbaş
13/08/2012