Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır diye klişe bir söz vardır, genellikle kamyon arkalarında yazar ve eminim ki bir çoklarınızda anımsayacaklardır…


Trabzonspor diyorum, geçen hafta bir mobilya firmasının sponsorluğunu yaptığı Akhisaspor’a, bu akşamda yine benzer sektördeki yeni ev kuranlara uygun ödeme koşullarıyla her türlü eşya alımında imkân-olanak sağlayan Ev-Kur firmasının sponsorluğunu yaptığı Y.Malatyaspor’a boyun eğdi.
Bunlar bir tesadüf mü, yoksa koskoca Trabzonspor’un yeni ev kuracaklara yardım misali, ekonomik yönden ayakta kalmak için sponsor yardımlarıyla lige tutunan bu gibi mütevazi takımlarımıza sunduğu bir cömertlik mi, bilemedim (?)…


Fakat bugün ki Trabzonspor’a bakınca ortada hiç bitmeyen bir çile ve git gide bu çilenin sonunda o beklenen günün bir türlü -  asla gelmeyeceğine bizi inandıran bir Trabzonspor gerçeği ile karşı karşıya kalmanın derin hüznü içerisinde yine bir kara gecenin içine gömülmüş olmanın burukluğuyla…
Bir günü daha noktalamak varmış, iyi mi?

Oysa tecrübeyle sabittir ki hoca değişikliğine giden her takımda ani geri dönüş refleksleri olur, genellikle…

Lakin bu akşam E. Y . Malatyaspor karşısında izlediğimiz Trabzonspor’un bırakın geçen o kötü günlere bir tepki vermesini, elinden ekmeğini ç/alsalar ona bile karşı koyacak dermanının olmadığını gördük, bu akşam, maalesef!..

JOSE SOSAN’IN İHANETİ

Yani Trabzonspor öyle bir hal almaya başladı ki oynadığı her maçta bizlere yazı içinde bir çok konu başlığı sunuyor…
Bunun en bariz örneği adeta yeni hocasına ve takım arkadaşlarına en başta da günlerce onun yolunu gözleyen, hatta son ana kadar Milanolarda akşamlayan Sn, Usta ve saz arkadaşlarına bu akşam Malatya’da ihanetlerin en büyüğünü yaptı.
Kimse bana Sosa’nın yaptığını futbolla bağdaştırmaya kalkmasın…
Hadi ilk sarı kartı aldın, ne diye takım oyun kurmakta zorlanıyor ve sözüm ona sen bu takımın orkestra şefisin: O zaman ne diye o ikinci sarı kartı almak için kendine zemin hazırlıyorsun?
Ama biz ve bende dahil biliyoruz, biliyorum ki hafta içi eşinin Trabzon şehrini terki diyar eylediğinden ötürü senin kafan asla sahada değildi ve dediğim gibi hoca bile bile seni mecburiyetten sahaya sürdü..
Sürdü sürmesine de sen bizi Malatyalarda yerlerde süründürdün ey Jose SOSA!
Değdi mi şimdi?
Ey Jose Sosa!!!
Büyük futbolcu olabilirsin, lakin futbolun git gide ‘’ S.O.S ‘’ veriyor, sende bunu  bilmiş olasın…

Evet sevgili dostlar, olmadı, olamadı, olamıyor…

Koskoca Trabzonspor eriyor, erimekte, eridi.

Bunda emeği olanları Allah’a havale ediyorum.

Yine bize rakip ekibi kutlamaktan başka çare bırakmayanlara artık söylenecek bir söz bulamamanın derin hezeyanlarını yaşamakla beraber, futbolcu kardeşlerimizin; geçtim hoca değişikliğini, taktiğini şusunu busunu da, insan diyorum, Allah aşkına, kazandığı para adına, daha da elzemi, kariyerleri için biraz çaba gösterseler ölürler mi diye düşünmekten kendimi alamadığımı da özellikle belirtmek istiyorum!

Ersun Yanal a yüklendik durduk, yönetime bindirdik durduk özellikle şu son bir hafta içinde…
Onu diyorum ya, ‘’ hep hırsız mı suçlu, Yavuz’un hiç mi suçu yok? ‘’

Yoksa ‘’ Yavuz hırsız ev sahibini bastırır ‘’ hesabı, bizim futbolcu kardeşlerimizde ‘’ Trabzonspor’u Trabzonspor yapan değerleri mi bastırmak için uğraşıyor, biledim doğrusu.’’

Yazık oldu, mevsim kayısı mevsimi olsa neyse, elimize kaysı yerine bir tutam hüsranı tutuşturdular güzel Malatya’da..

Ellinci yıl dediler canımızı yaktılar, tıpkı o meşhur Orhan Gencebay şarkısında ki gibi her ne olursa olsun ‘’ sen benim bitmeyen çilemsin ‘’ deyip daha ne kadar sineye çekilecek bu ahval onu da bilemiyorum…

Bu arada;
Sine demişken, yakında diyorum Trabzonspor’un gerçek sahipleri ‘’ Sine-i Taraftara ‘’ gitmesin, olur mu olur!...


Geçen hafta TM Akhisarspor karşısında Mustafa Akbaş’ın istemeyerek te olsa yaptıkları, bugün Okay’ın başına gelen talihsizlik, bunun bir adı olmalı, ya da bunun adı en ‘’ basit  tamamen dibe vurmak ‘’olmalı…
Başka ne olabilir ki?

Yine bu akşama gelecek olursak;
Rıza Çalımbay takımın nüvesiyle fazla oynamadan hemen hemen herkesin hemfikir olduğu bir on birle çıktı E.Y Malatyaspor karşısına…

Fakat benim anlamadığım şu: Haftalardır Burak Yılmaz sakat deniyor, bu şekilde devam ederse gelecek haftalarda takımını yalnız bırakabilir, hatta telafisi olmayan sonuçlarla karşılaşabilir diyorlar.
Ki izlerken bariz bir şekilde anlaşılıyor da zaten  eski Burak Yılmaz olmadığı.
O zaman diyorum elinizde Hugo gibi güçlü bir diğer golcünüz varken neden Burak Yılmaz ile ileride etkisiz bir oyun şekli denenir anlamıyorum.
Hele Rıza Çalımbay gibi sahada her daim güçlü olan futbolcuya şans veren bir hoca iseniz…

Bir diğer konu Castillo konusu…
Hadi ilk on bire almadınız, Volkan Şen yerine neden o düşünülmez bunu da bilemedim.
Hem bu Castillo daha ne yapsın, ağzıyla kuş mu tutsun hocam oynamak için?
Hem yine Volkan Şen’in o halini biz görüyoruz ta ‘’ 1500 km den ‘’ siz nasıl görmüyorsunuz bir metre yakınınızdan, anlaşılır gibi değil.
Volkan Şen resmen otura otura patates gibi olmuş: Düşündürücü (?)

Bu arada Rıza Çalımbay bu ülkede en sevdiğim birkaç iyi hocadan biridir…
Bu onu severken eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmez.

Ne diyelim inşallah Usta ve ekibi Trabzonspor’u bu karanlık günlerinden en kısa zamanda aydınlık günlerine çıkarır diye biz yine umuda sarılıyoruz…

Yazı başlığımı merak edenlerin olduğunu ve ne alaka ‘’ Andre Casto ve Adem Büyük ‘’ diyenlere: Yanılmıyorsam Andre Castro dört sezondur ligimizde..
Ve Kasımpaşa’da üç senede  her sezon performansı en az otuz maç!
Şimdi Göztepe’de ve yine harikalar yaratıyor.

Adem Büyük ise bildiğimiz Adem Büyük ve yine bu akşam bize kendini hatırlattı, bizim Adem, bizim Ademimiz,,,
Bu iki değerli futbolcu neden benim bu akşam ki köşeme  hiç alakaları yok iken yazı başlığım oldular ki?
Hemen izah ediyorum: Oldular, çünkü her ikisi de Kasımpaşa’dan gönderildi.
Ve iyi biliyorum özellikle Adem Büyük hedefinin Trabzonspor’da oynamak olduğunu kendi ağzıyla söyledi durdu.
Fakat ne hikmetse bizim yöneticiler bu sesi duymadılar, sanırım o aralar sürekli Çin’de bulunuyorlardı, ondan duymamış olabilirler, hoş görmek lazım!

Castro ise bugün Türkiye de her takımda benim diyen orta saha oyuncularından daha iyi durumda bir değer.
Elinde bonservisi bekler iken, her ne hikmetse bizim yöneticilerimiz Milano’da Jose Sosa’nın Trabzonspor’a gelmesi için kıymetli eşini ikna turlarındaydılar, ondan olabilir Andre Castro gibi değerin sessiz sedasız Göztepe ile anlaşmasını görememelerini…diye yorumluyorum haddim olmayarak.

Ve Sosa  ve Burak Yılmaz yılda bilmem kaç milyon avrolara oynarken, Castro ve Adem ise onların belki de üçte bir fiyatlarına,  göze ve kalbe hoş gelen futbollarını oynuyorlar, hem de terlerinin son damlasına kadar…

Ah o kan emici menajerler yok mu?
Hep onların yüzünden bunlar demek işin en kolayı bize değil ama birilerine göre..
Çünkü biz değil onlar biliyor her şeyin en doğrusunu.

Çünkü bir Trabzonspor sevdalısı olarak içim acıyor / yüreğim yanıyor…

Neyse lafı fazla uzatmayalım, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali Allah Trabzonspor’un  ve de  tüm Bordo Mavili  yüreklerin yardımcısı olsun temennilerimle,,

Hasan AKBAŞ
Haberts.com