Yok artık lafın söyleme sırası geldi.
Kim darılır, kim gücenir bilmem.
Biz Trabzonspor için doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.
İsteyen taşlasın, isteyen alkışlasın…
İkisi de birdir bize.
Sayın Sadri Şener.
Sustuk.
Susun dedin cümbür cemaat bütün mahalle sustuk.
Vardır bir bildiği başkanın dedik, bekledik.
Lakin ne başkanın bir bildiği varmış, ne de bizlerin susuşumuzun bir anlamı.
Takımın hocasının satılmasın dediği futbolcuları sattınız, alınmasın dedikklerini aldınız.
Biz gene sustuk. Oyun bozancılık eden taraf olmamaya kararlıydık.
Gözümüzün içine baka baka şampiyonluk kupamızı çaldılar. İsyan etmek istedik. ‘’Bir durun hele ‘’dediniz durduk.
Şike operasyonu başlayınca umutlandık. ‘’Tamam adalet hakkımızı teslim edecek’’ diye düşündük. Sadece kendimizi kandırdığımız anlamamız çok sürmedi.
Başkan susun diyor, susuyor, oturun diyor oturuyorduk ama ne için sustuğumuzu, neden oturup beklediğimizi bilmiyorduk.
İstanbul’taki renktaşlar medyanlara çıkmak istediğinde, ‘ Durun zamanı değil’ diyordu başkan duruyorduk. Ama neden duruyoruz bilmiyorduk.
Kupamız çalındı, hakkımız yenildi, emeğimiz ziyan edildi ama başkan ‘’Bekleyin’’ diyordu.
Bitmeyen Brezilya dizilerine dönmüştü hayatımız.
Sonra kulaklarımıza Sadri Şener’in Aziz Yıldırım ile ticarek yaptığı, iş ortağı oldukları söylentileri gelmeye başladı. Kulaklarımızı tıkadık. İnanmak istemedik.
Fakat biz kulaklarımız tıkasak da birileri bunu ısrarla dile getiriyor, ‘’Aziz mütahit Sadri taşeron ‘’diyorlardı. İnanmadık, inanmak istemedik ve halen inanmıyoruz.
Ama artık bu konuda bir açıklama bekliyoruz.
Yeri geldi Aziz Yıldırım’ı bile savundun, Fenerin tüzel kimliğini bile savundun, bir bizim hakkımızı savunamadın başkan.
Sesimizi her yükseltmek isteyişimizde, dur şu maç geçsin, dur şu eşiği aşalım, dur play off bitsin diye binbir mazeret sunuldu önümüze ve camianın oyun bozanı olmamak kan içtik kızılcık şerbetidir dedik.
Bize, ‘’ Susun, oturun oturduğunuz yere’’ diyen başkanın ‘’ Beni yalnız bıraktınız’’ açıklamasını duyduğumuzda ise şaşkınlıktan küçük dilimizi yutacaktık.
‘’Fenerbahçe’ye Trabzon’da yenilmek dünyanın sonu olur’’dedi,kendi sahamızda Fenerden üç tane gol yedik ve ezile ezile yenildik. Bizim sabrımızın sonu oldu ama başkan için dünyanın sonu falan olmadı. Hatta hiçbir şey olmadı.
Sonra birden iş işten geçtikten sonra başkan orda, burda, şurda konuşmaya başladı.
Koskoca dev bir camia olan Trabzonspor’un başkanı gibi değil, kocasından dayak diyen kadınların kapı kapı dolaşarak sızlanması gibiydi konuşmaları.
Konuşmuyor diye sitem ettiğimiz adam sussa diye dua etmeye başladık.
Kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadıktan sonra konuşmaya başlamıştı ve artık konuşmanın vakti geçmişti.
Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, Bor’un pazarı biteli çok olmuş ama bizim başkanın konuşmak aklına yeni gelmişti.
Bari bir Trabzonspor başkanı gibi konuşsaydı.
Hangi dik duruşu gösterdin başkan.
Hangi Trabzonsporluluk tavrını sergiledin.
Bu takımı ligden çeksen dahi arkanda dururduk dağ gibi.
Ama sen bize hiç güvenmedin ki.
Ve birgün bir baktık.
Trabzon havalimanında bir kahraman gibi karşıladı seni kardeşlerimiz.
Ne yapmıştın, hangi meydan savaşından zafer ile dönmüştün bilemedik ama seni kardeşlerimiz, arkadaşlarımız bir muzaffer komutan gibi karşıladılar.
Sahi başkan, bize hangi gururu yaşattın.
Şimdi birkaç transfer haberi ile boyanır gözler.
Başkan şunu alacak, bunu alacak diye yazar çizer birileri.
Genç çocuklar, medya güzeli isimleri duyunca herşeyi unuturlar nasılsa.
Herkes unutsa da biz unutmayız başkan.
Biz şampiyonluk delisi, kupa manyağı bir topluluk değiliz başkan.
Biz onur, duruş ve mücadeleye gönül verenlerdeniz.
Bizimkisi memleket meselesi.
Bizimkisi bir gönül hikayesi.
Sen hiç bir şey olmamış gibi davransan da…
Biz ne olduğunu biliyoruz başkan…
Gönül verdiğimiz bu bordo mavi güzeli, kimseye yem etmeyiz bilesin başkan…