Uzun bir aradan sonra siz sevgili ‘’ haberts ‘’ okurlarına yeniden koca bir merhaba…

Büyük bir heyecanla sizlerle buluşmanın buruk sevincini yaşamakta varmış, lakin can sağlığı olsun.
Bugün Trabzonspor’u izlerken bir an ilk yarıdaki o hiç tanıyamadığımız Trabzonspor’dan enstantaneler görür gibi oldum da, bir an içime ılık bir rahatlama düştü.

Dedim, sağlık olsun…

Nasılsa bu Trabzonspor o hiç hatırlamak istemediğimiz Trabzonspor değildi nasıl olsa!

Evet, bugün Kayserispor karşısında izlediğim Trabzonspor’da bir değil, birçok hayal kırıklığı vardı elbet.
Bunların en başında kendisine her daim inandığım Ersun Yanal geliyordu.
Sonra Yusuf Yazıcı, sonra Olcay Şahan, sonra N’Doye….

Tabi ki de söz konusu oyunun içindeki en değerli ve vazgeçilmez unsur ‘ insandır ‘…
Lakin bazı zamanlar vardı ve o zamanlarda umut bağlanılan insanların hata yapma lüksleri pek yok gibidir.
Ve yine böyle zamanlarda eşikler vardır, üzerinden mutlaka geçilmesi elzem, mutlaka ayaklarının takılmaması gereken o anlar vardır!

İşte Trabzonspor ikidir ayağını eşiğe takıp, kendisine açılan kapıdan girmek istemiyor.
Önce Gençlerbirliği sonra Kayserispor.
Üstelik kendi saha ve seyircisi önünde, ve de Şenol Güneş Spor Kompleksinin o büyülü stadyumunda.

Ersun Yanal bugün öyle formsuzdu ki, ona başta Yusuf Yazıcı, Şahan Olcay ve N’Doye de eşlik ettiler.

Mesela Medjani gibi joker bir elamanın varsa pekala Onazi’nin yanında oynayabilirdi.
Yine Hugo yerine Yusuf, ya da Olcay oyundan alınabilirdi, ya da Aytaçı alıp, Bero’yu oyuna dahil ederek Yusuf u Onazi’nin yanına monte edebilirdi…

Çünkü öyle bir haftaydı ki Trabzonspor için, en yakın takipçisi Antalyaspor evinde kaybetmiş, yakalaması muhtemel Galatasaray da her an puan kaybı yaşayabilirdi.

Yani Ersun Yanal ve öğrencileri son iki haftada kendilerinden beklenmeyen bir oyun performansıyla sanki ligin boyunun kısalmasına doğru ne istediklerini sanırım unuttular gibi bir fotoğraf sunmaktalar izleyenlerine…

Saha içinde bunlar olurken, saha dışında da yönetim içinde orta derece çatlak sesler çıkmıştı hafta içi basından takip ettiğimiz kadarıyla.
Malum konuyu hepiniz az çok biliyorsunuz, şimdi burada yeniden irdelemeye gerek yok sanırım.
Sadece naçizane şunu belirtmek isterim ki ‘’ sanki huzur denen o büyülü duygu Trabzonspor’a yaramıyor; ki anında huzursuzluk iklimine birileri tarafından hızla atılıyor ‘…
Aman dikkat diyoruz!..

Bir diğer konu;
Yazı başlığım belki bir çoklarınıza garip gelmiştir, gelmiş olabilir.
İzah edeyim efendim;
Hani çok yakın bir zaman diliminde takımın yeni abisi Olcay Şahan ile çiçeği burnunda yeni şöhretimiz Yusuf Yazıcı İstanbul’da birkaç Beşiktaşlı futbolcuyla yemek yemişlerdi.
Fotoğrafları basına yansımıştı.
Aslında garipsenecek bir şey yok bunda, tabi ki de futbolcu arkadaşlarımız izin zamanlarında istedikleri yer ve zamanda çeşitli aktive veya ziyaret-davetlerde bulanabilirler, bunda bir beis yok elbet.
Lakin şunu düşündüm, acaba diyorum; yemek İstanbul da olunca genç Yusuf’un aklı mı çelindi Istanbul’un o büyülü gecelerinde…

Belki de dediğim gibi masum bir arkadaş yemeğiydi, fakat bugün sahada Olcay Şahan ile Yusuf Yazıcı da ki o ligin ikinci yarısındaki müthiş top oynama istek ve arzusunu görmeyince aklım takıldı, o yemeğe ve o yemek sonrası olmuş olacaklara…

Yani demem o ki, bugün Olcay ve Yusuf kötüydü, neden diye kendime sordum, sonra aklıma o yemek geldi.
Denklem basit: Yemeğe katılan kimler? Olcay&Yusuf
Sahada dökülenler kim?  Yusuf&Olcay…

Büyü bozan yemek demem sadece bir gazetecilik şüphesi, yanlış anlaşılmasın sakın!


Futbola dönecek olursak yeniden, Mesut Bakkal’ı ve Kayserisporlu topçuları canı gönülden tebrik ederim.