Öncelikle şu açık ve net bir şekilde görüldü ki, taraftarın beklentisiyle camiaların; şu klasik, yeniden yapılanma, yeni bir oluşum, sil baştan gibi kurumsal hamlelerinin asla ve asla örtüşmediği gerçeğidir.

İstanbul Başakşehir karşısında çok çok kötü bir Trabzonpsor vardı oyun performansı bakımından.
Hele ilk yarı adeta Trabzonspor sahada hiç yoktu.
Bütün paslar hatalı, bütün çıkışlar arızalı ve bütün hamleler sönük sönüktü.

En azından Cardozo ile başlanıp, ilerleyen zamanlarda ve duruma göre oyunu kontrol altına alabilirdi diye düşünüyorum Vahid hocanın.

Çünkü forvetsiz Trabzonspor gerçekten elinden oyuncağı alınmış çocukların içinde bulunduğu hal ve ruh hali gibiydi...
Constant'ın ve Medjanı'nın oyunun geri ve ileri bağlantılarında bugün görmek istemediğimiz oyun performansları en büyük hayal kırıklığıydı.
Bir an önce Alex ve  Bosingwa'nın takıma dönmesinin önemi bir kere daha bu akşam net bir şekilde hissedildi.

Bütün olumsuzluklar içinde ben bu akşam Mehmet Ekici yi beğendim. Bir kaç hafta sonra Trabzonspor'un orta alanında iyiden iyiye güzel işler çıkaracağını düşünüyorum.

Ayrıca Soner Aydoğdu kardeşimizede teessüflerimi iletiyorum!
Bu günlerde oynamayacaksın da, ne zaman oynayacaksın diye sormak istiyorum ve madem oynamak için kaldın, neden oynamıyor ya da neden gidip Karabükspor'da oynamayı istemedin diye sitemlerimi sunuyorum kendisine.
Ki, Ferhat  Yazgan'ın yerine bu akşam hamle oyuncusu olarak Soner Aydoğdu düşünülebilinirdi, tabi nasıl bir Soner Aydoğdu (?) sorusunu sorma kaydıyle...

Rakip takıma bakacak olursak; Abdullah Avcı dersine iyi çalışmış bir kere...
Adeta Trabzonzonspor'u gerek alan presi  ve gerek adam adama  markajla kilitlemiş.
Öyle ki bir ara sanki On Beş Başakşehirsporlu futbolcu var gibiydi sahada.
Vahid hoca hele ilk yirmi dakika sonrası iyice oyun anlayışı iflas eden takımını Abdullah Avcı'nın bunaltan ve diri oyun anlayışı karşısında gerekli strateji değişikliklerini yapamadı.

İkinci yarı Constant'sız oyunda neleri bizin beklediğini düşünürken rakibin erken gelen golü Trabzonspor'u gereksiz bir stresin içine soktu.

Elbet hakemin yanlı ve tuhaf irili ufaklı hataları oldu.
Fakat şu da bir gerçek ki, sinirlenmek ben bildim bileli Trabzonspor'a asla bir faide sağlamadı.
Sefa'ya yapılan faul, fauldü...
Gol öncesi ( yanılmıyorsam ) Fatih'e yapılan faul, fauldü...
Fakat sen Trabzonspor'un hocasısın ve bu şekilde davranmaya o an için hakkın yoktu sevgili hocam.
Cemaat imam meselesi yaptığın hareket tamamen rakibe yaradı.
Eğer  hoca ve takım sakinliğini koruyabilseydi, Trabzonspor bu maçı bu kötü oyuna rağmen alırdı.
Çünkü hoca diğer ilk dört maçta hep bu izlenimi vermişti, fakat bu akşam bütün devreleri yanmış bir Trabzonspor vardı, yazık oldu kaçan iki puana...

Penaltı, haklı ve penaltı gibi penaltıydı!
Cardozo'nun mükemmel vuruşu sonrası o bir kaç dakikadaki güzel oyunun sırrı sizce neydi sevgili okurlarım?
Moraldi...
En azından kazanılan beraberlik sayısı bütün futbolcuları saha içinde bir kaç dakikada olsa doğru ve güzel şeyleri yapmaya itmişti...

Oysa, sinirlenmek ve taraftarı galeyana getirmek ancak başkalarının işine yaradı....

Yazımın başında demiştim ya, taraftarın asla umrunda olmuyor bazı şeyler: Zamanmış, kurumsallıkmış, bunlar beyhude hamleler onların gözünde...
Taraftar her ne olursa olsun başarı istiyor...
Şimdi zamanı mı ileri çeksek ne yapsak...
Yoksa uyumdu muyumdu derken atı alan Üsküdar'ı geçecek...

Türk basınının başı sağolsun...
Bugün sevgili İlhan Söyler büyüğümüzü kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz.
Spor basının kendine has adam gibi adamlarından İlhan abiye Allah'tan bol rahmet, tüm sevenlerinide sabırlar diliyorum...