Konser değil ancak özel bir buluşma daha var.

Hoşgeldin yaşayan efsane!” Bir kadın haykırıyor kalabalığın içinden. Öyle böyle değil, Harbiye Açıkhava’da yer gök insan ve siyah perdenin açıkması geciktiği için sabırsız bir hava hakim. Birkaç alkışlı çağırma denemesinden sonra sisler ve mor ışıklar arasında açılıyor perde. Başımızdan aşağı yaldızlı konfetiler yağarken simsiyah giysileri, kara gözlükleri ve siyah ojeleriyle o geliyor: İlhan İrem. Sahnede boydan boya yürüyüp ‘Âşık ruhlar’ dediği dnleyicilerini selamlarken alkıştan yıkılıyor ortalık.
42’nci yılı devirdi
Popüler müziğimizde eşi görülmemiş bir durum, İlhan İrem’inki. Müzikte 42. yılını devirirken ne zamandır yeni albüm yapmaması ya da televizyonda, gazetelerde boy göstermemesi zerre kadar eksiltmiyor sevenlerinin ilgisini. Üstelik iki tane eski, bildik şarkıyı dinlemeye de gelmiyorlar. Felsefesiyle, duruşuyla, her şeyiyle takip ettikleri, sevdikleri bir sanatçı var karşılarında. ‘Nostalji’ değil yani bu kadar insanı buraya toplayan. Sanki onca yıl hiç geçmemiş gibi. Zaten İlhan İrem de “Zaman diye bir şey yok, biliyorsunuz” diyor: “Olsaydı şu an burada taptaze, dipdiri duruyor olur muyduk?”
Ve başlıyor, iki saatlik yolculuk...
İki yıl önce yaptığımız röportajda “Sadece şarkılarda ve yüreği ötelerde atan insanların ruhlarında yaşıyor artık aşk” demişti: “Üzerinde yaşayanların cehenneme çevirdiği bu dünyayı çoktan bırakıp gitti. Aşk dünyayı terk etti.”
Bu kez konserin adını ‘Aşk Sensin’ koyarak doğrudan işaret ediyor, adresi. “Gerçekler ve yanılsamalar vardır hayatta” diyor, “Gerçek aşk bitmez. Ayrılık da olsa, ölüm de olsa bitmez. Yanılsamalar biter”. 
Ve barkovizyonda dönen peri kızları, kanatlı balerinler, uzun sarı saçları uçuşan melekler eşliğinde adeta bir büyülü aleme giriyoruz. Başka yerde görsen ürkütücü ya da tuhaf gelecek fotoğraflar, resimler bu gece atmosferi tamamlıyor. İlhan İrem de zaten her haliyle, 60 yaşını kutlarken o “Sazlıklardan havalanan bir ördek gibi sesin” diyen delikanlıdan pek de faklı görünmeyen fiziği ve hiç değişmeyen sesiyle ‘bu dünyadan’ değil gibi. Sahiden zaman yok galiba. Sevdiğimiz, en bilinen İlhan İrem şarkılarını da söylüyor, semazenlerin döndüğü ‘Yılan Isırığı’ gibi daha sınırlı bir kitleye hitap etmiş olanları da... 
Hep birlikte söylediler
Bir şey değişmiyor; ‘Yazık Oldu Yarınlara’yı, ‘Anlasana’ları, ‘Konuşamıyorum’ları, ‘Olanlar Olmuş’ları, ‘Yemyeşil Bir Deniz’leri muntazam bir koro olarak hep bir ağızdan söyleyen ‘âşık ruh’lar, diğerlerini de huşu içinde dinliyorlar. Bu arada müthiş bir orkestrası var, Sevecen adında, onların hakkını da teslim etmek lazım, dört dörtlük bir performans, dinlediğimiz.  
Arada insanın hırslarını, yok edici düzeni eleştirmeyi, hayatta karşı çıktığımız her şeye hep bir ağızdan okkalı bir “Hayır!” çektirmeyi, ya da “Artık yeter!” diye tempo tutturmayı ihmal etmiyor. “Bütün güzel şeyleri hepimiz için, herkes için istiyoruz,” diyor: “Barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz, gerçek demokrasi istiyoruz.”
Askerlik dönüşü 1980’de yayınladığı ‘Olanlar Olmuş’la bir kırılma yaşamadan önce 17 yaşında bir delikanlı olarak yazdığı o çocuksu, şen şarkıları da atlamıyor ama... Müzikal bir değişim - gelişim yaşamış kimi müzisyenler ilk dönem şarkılarını yok saymak ister, istek üzerine kerhen söylerler ya; İlhan İrem’de hiç yok bu. ‘İşte hayat yine akıp gidiyor’un da hakkını veriyor, veda şarkısı niyetine söylediği ‘İkiyüzlü aşkına güle güle’nin de...
Ama tabii ki bırakmıyor seyirci onu bu şarkıyla... Bis şarkısı ‘Hoşgörü’ oluyor... En son da “Boş ver boş ver arkadaş, başka bulursun”...
Siyah perde kapanıyor, ışıklar ardında kalıyor. ‘Âşık ruhlar’ büyüden çıkıp gerçek dünyaya yönelirken, İlhan İrem de yolculuğuna devam ediyor. Bir sonraki ‘buluşmaya’ kadar...