Bayraktar şirketinin limited şirketinden anonim şirketine dönüşmesiyle ilgili olarak çıkan yazıya cevaben, “Ne yaptım da aleyhimizde yazdınız? Ölmüş bir adama daha fazla vurmayın” dedi.

İşte Toker'in yazısı:

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar aradı:“Ne yaptım da aleyhimizde yazdınız?”

İki gün önce bu köşede, sahibi olduğu şirketin, anonim şirkete dönüşmesi haberiyle“maksat ve konu” bölümünde yer alan, kamu ihalelerine girmeye, imar planları hazırlamaya vize veren maddeleri eleştirdiğim yazıdan söz ediyordu.

Toplu Konut İdaresi (TOKİ), 90’lardan başlayarak, ekonomi muhabirliği yaptığım yıllarda izlediğim kurumlardan biriydi.

Diğer kurumların yöneticileri gibi Bayraktar ile de TOKİ projelerini konu alan çok sayıda haber görüşmesi yaptım. Tümü de o dönem çalıştığım gazetelerde yayımlandı. (17 Aralık operasyonu sonrası görüşmek için kendisine ulaşma çabalarım sonuçsuz kalmıştı.)

Bayraktar, haksızlık ettiğimi ve hedef gösterdiğimi söyledi. “Biri onu öldürürse mutlu mu olacağımı” sordu.

Böyle bir yaklaşıma yanıt vermenin bile kabul edilemez olduğunu, şahsıyla ilgili hiçbir sorunum olamayacağını belirttim, “Gazeteci olarak, kamu görevinde bulunmuş, bakanlık yapmış kişilerin kamu ihalesine girebilme fikrini yanlış buluyorum, bunu eleştirdim” dedim.

“Kamu ihalesi yok, haksız kazanç yok”  dedi. 
Yazımda kamu ihalesine girdiğini yazmadığımı, ancak şirket statüsünde bunu mümkün kılan maddelerden söz ettiğimi vurguladım.

Bayraktar, 42 yıllık geçmişe sahip şirketinin, sadece bir kez, 70’li yıllarda kamuya iş yaptığını, KİPTAŞ’tan başlayarak, kamuda görev aldıktan sonra da devletle iş yapmamaya özen gösterdiğini açıkladı. Şirketinin, tür dönüşümünü şöyle izah etti: 

“Beş çocuğum, eşleri ve 11 de torunum var. İki de biz 23! Limited şirkette, bir karar alınması için herkesin toplanması gerekiyor. A.Ş’de karar almak kolaylaşıyor. Bundan mana çıkarıp beni vuruyorsunuz.”

Sermaye artırımlarını ise “kazandığı parayı kâr dağıtmadan sürekli olarak sermayeye ilave etmek” olarak tanımladı. Mali konularda çıkarılmış hiçbir “af”düzenlemesinden şirketinin yararlanmadığının altını çizdi.

‘Yurtdışında tek çöpüm yok’

Öfkeliydi.

“Benim yurtdışında hiçbir çöpüm yok. TOKİ başkanlığım, bakanlığım sırasında çocuklarım evlendi. Her birinde takılar takıldı. Hiçbirini hiçbir biçimde kullanmadım. Utanırım böyle şeylerden. Oğlum, yapı denetim şirketiyle vergi rekortmenleri listesine girdi” dedi.

“Haksız hiçbir şey yapmadım yapmadım, yapmadım!” derken ses tonu yükseldi. 
“17 Aralık’ta benim ismimi geçirenlerin hepsi... Birileri telefonda konuşmuş da benim de ondan haberim varmış da. Nerede rüşvet, nerede yolsuzluk? Fikri Sağlar’ı da arayıp söyledim. Rüşvet bunun neresinde dedim?”

Yazımda, Türkiye’nin içinde bulunduğu kanlı çatışma ortamını hatırlatmamdan derin rahatsızlık duymuştu. “Sanki şehitler umurumuzda değilmiş gibi... Benim kadar şehitlere içi yanan var mıdır?” dedi.

Bayraktar’a, bu açıklamalarını yazıp yazamayacağımı sordum.

Ölmüş bir adama vurmayın 

“Ölmüş bir adama daha fazla vurmayın” dedi. Kendi kanaatlerimi yazmamın daha doğru olacağını söyledi. Kanaatlerimden ziyade açıklamalarının önem taşıdığını, yeni bir yazıda yer vermek istediğimi söyledim.

Sonra ikinci kez arayarak kendisinden izin istedim. 
Artık siyasetle ilgisi bulunmadığını, kendi halinde sıradan bir adam olduğunu, bunları yazmamın da daha iyi olacağına inanmadığını belirtti.

Cevap hakkına duyduğum saygı gereği yazmak istediğim konusunda ısrarcı oldum. 
En sonunda “peki” dedi Bayraktar ve iyi dileklerini ileterek telefonu kapattı.

Kanaat eklemeden paylaşıyorum. 
Soracak pek çok soru olmasına karşın, buna zeminin bulunmaması nedeniyle soramadığım notunu da düşerek.