Bir süre önce tahliye olan Oğuzhan Akdin ilk röportajını Karadeniz Gazetesi'ne verdi. İşte Kemal Bektaş'ın röportajı:

5 Şubat 2005 tarihinde saatler 16.30’u gösterirken Trabzon’dan  gelen bir cinayet haberi sadece Türkiye’yi değil dünyayı şok ediyordu. Öldürülen kişi Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’ydu. Cinayeti işleyen kişi ise Trabzonlu Akdin ailesinin o zaman 16 yaşında olan oğulları Oğuzhan Akdin. Peki, 16 yaşındaki çocuk bu cinayeti neden işlemişti?

Silahı kimseden almadığını, kendi evinden temin ettiğini söyleyen 28 yaşındaki Oğuzhan Akdin "Misyonerlik cinayet için tetikledi" diyor.

1989 yılında Trabzon’da dünyaya gelmişti. Trabzonlu Akdin ailesinin 6 çocuğunun en küçüğüydü. Büyük bir şok yaşanıyordu. Dünya, özellikle Vatikan bu cinayeti konuşuyordu. Bir çocuk bu cinayeti nasıl işleyebilirdi?

Neden yapmıştı?

Silah eline mi tutuşturulmuştu?

Arkasında örgüt mü vardı?

Silahı nereden bulmuştu?

Herkes aynı soruyu soruyordu: 16 yaşındaki bir çocuk bu cinayeti nasıl ve neden işleyebilirdi?

Herkes bir şeyler söylüyor, ortaya birtakım iddialar atıyordu. Oğuzhan’ın gözlerinin miyop olduğu, bu cinayeti işleyemeyeceği, arkasında birilerinin olduğu

sürekli iddia ediliyordu. Bu sorular cevap arıyordu...

Yargılanması bütün dünyanın gündeminde olan Oğuzhan 10 yıl 8  aylık bir cezaya çarptırılmıştı. İşte o gün bugün herkes onunla konuşmak istedi. Bu cinayeti neden işlemişti?

Oğuzhan geçtiğimiz günlerde sessiz bir şekilde tahliye olduktan sonra Ege sahillerinde bir yere yerleşti ailesi ile birlikte. Kendisine ulaştık. Bir söyleşi yapmak istediğimizi ilettik. Kabul  etti. Çünkü cezaevinde bulunduğu süre içerisinde tek okuduğu gazetenin Karadeniz Gazetesi olduğunu söylüyordu. Uçağa atlayıp bulunduğu yere gittik. Yer Ege bölgesinin şirin yerlerinden biri.

Ağabeyinin orada işyeri bulunuyordu. Sessiz ve sakin bir ortamda annesi ve ağabeyi ile yaşıyor. Oğuzhan önümüzdeki günlerde  bir işyeri kurmayı planlıyor. Trabzon’a dönme planı artık yok…

Cezaevine girerken 16 yaşında bir çocuktu; şimdi ise 28 yaşında genç bir delikanlı. Kendisi ile doğanın güzel ortamında oturduk konuştuk, sohbet ettik. Biz sorduk, o cevapladı. İlk kez Karadeniz’e konuşuyordu. Hiç kuşkusuz yılın en önemli söyleşilerinden biri olacaktı. Şimdi sorularımıza verdiği cevaplarla sözü Oğuzhan’a bırakalım.

Yazı İşleri Müdürümüz Kemal Bektaş’ı evinde ağırlayan Oğuzhan Akdin, dünyayı şok eden olayla ilgili sadece KARADENİZ’e konuştu. Sohbete Akdin’in ağabeyi Alparslan Akdin de eşlik etti.

MİSYONERLİK BENİ TETİKLEDİ

16 yaşında Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’yu silahla vurarak ölümüne sebep oldun. Neden bunu yaptın?  Olay günü kiliseye gitmeye nasıl karar verdin?

Uzun zamandır dinimizle ilgili konuları inceliyordum. Milliyetçi akımlara karşı bir hayranlığım vardı. Misyonerlik faaliyetleri ile ilgili bir araştırma yapıyordum ve ‘Misyonerlerin İtirafı’ diye bir bildirge okumuştum. O bildirgede Anadolu topraklarının yeniden Hristiyanlık olacağı, Türklerin Orta Asya’ya sürüleceği belirtiliyordu. Bu konu ile ilgili gittiğim internet kafede sürekli araştırma halindeydim. Sonra Trabzon’da bir kilise bulunduğunu, isminin Santa Maria  Katolik Kilisesi olduğunu, yerinin ise Ganita Mahallesi’nde bulunduğunu öğrendim. Konu ile ilgili kiliseye giderek ne yaptıklarını görmek istedim.

BİZİM DİNİMİZ GERÇEK HAK DİNİ

Peki, kiliseye giderken aklında Santoro’yu öldürmek var mıydı?

Kesinlikle yoktu. Çünkü kiliseye gittiğimde orada görevli olan Rahip Andrea Santoro ile karşılaştım. Zaten silah üzerimdeydi. Kendisiyle konuşmak istedim. Amacım sadece ‘misyonerlik faaliyetleri yapıyor musunuz’ diye sormaktı. ‘Bazı gençlerin Hristiyan yapıldığını bana açıklayabilir misin’ dedim. O da bana Hristiyanlığın hak dini olduğunu, gerçek dinin kendi dinleri olduğunu, bir gün mutlaka bütün Türkleri Hristiyan yapacaklarını söyledi. Bu sırada üzerimde bulunan silahı çıkararak ‘Sizin dininiz değil bizim dinimiz (İslamiyet) gerçek hak dinidir’ dedim ve tekbir getirerek ateş ettim. Rahip Santoro’ya iki mermi isabet etmişti. Çıkarken de havaya bir el ateş ettim ve olay yerinden ayrıldım. Olay sadece bundan ibarettir.

ARKAMDA ÖRGÜT OLDUĞU İDDİALARI ASILSIZ

O dönem lisede okuyordun ve yaşın daha 16 idi. Silahı nerden ve nasıl bulmuştun? Ayrıca bu konu hakkında sürekli senin arkanda bir örgüt olduğu söyleniyordu, bu iddialara neler söyleyeceksin?

Silahı bana kimse vermedi. Çünkü ben silahı evden almıştım. Evet, yaşım çok küçüktü, silaha karşı bir hevesim vardı ve o gün silahı yanıma almıştım. Arkamda örgüt olduğu çok söylendi ancak böyle bir şey kesinlikle yok. Bu konu hakkında da başka senaryolar uydurmaya gerek yok. Az önce bahsettiğim gibi merakımla gittim, aldığım cevap karşısında ateş ettim. Sonucunda olanlar oldu...

KAÇMADIM

Kiliseden çıktıktan sonra ne yaptın? Çünkü polis ekipleri seni iki gün sonra bulmuştu...

Kilisenin yakınında bulunan rahmetli babamın evine geçtim. Aklımda kesinlikle kaçmak yoktu. Zaten kaçmadım, evde duruyordum. Aileme de bu olaydan hiç bahsetmemiştim. İki gün sonra polisler eve geldiklerinde ailem çok şaşırmıştı. Daha sonra beni Trabzon Emniyet Müdürlüğüne getirdiler. 5 günlük ifadelerin ardından Trabzon Adliyesi'ne çıkarıldım. Mahkemede verdiğim ifadem de aynen bu şekildeydi.

MİSYONERLİĞİ BELLİYDİ

Peki, sen Santoro’nun misyonerlik yaptığını nereden öğrenmiştin?

Çevremdeki bazı arkadaşlarım söylüyorlardı. Zaten yargılanma sürecimde Rahip Santoro’nun günlüğünde o dönemin Katolik liderine (Papa Benedictus) misyonerlik faaliyetleri yaptığını belirttiği açıkça ortaya çıkmıştı.

Yaşanan bu olayın ardından birçok kesim senin Papaz Santoro’dan haftalık 100 dolar aldığını söylüyordu. Bu iddialarla ilgili neler söylemek istersin?

Bu iddiaları duyduğumda gerçekten çok şaşırmıştım. Çünkü ben Türk milliyetçisi olarak para karşılığında kesinlikle dinimi değişecek kadar alçak değilim. Bu söylemler beni ve çevremdeki insanları karalamak için yapılan alçakça bir iftiradır.

Senin için ileri miyop olduğun söyleniyordu, bu doğru mu?

‘Gözleri tam görmüyor, bu cinayeti nasıl işledi’ denmesi tamamen yalandır. Çünkü ben yaptığım olayı inkâr etmemiştim. Bu konuda neler yaşandıysa hepsini mahkemede anlatmıştım. Raporda miyop olduğuma dair bir ifadem de asla yer almamıştır.

Cezaevindeyken seninle ilgili bir kitap yayımlanmıştı. Bu kitap seninle görüşülerek mi yazıldı? Çünkü daha sonra ailen bu kitaba itiraz etmişti?

O zamanlar benim gerçekleştirdiğim olaydan nemalanmak isteyen çoktu. Bu kitap olayı da bunlardan sadece birisiydi.

BOL BOL KİTAP OKUDUM

Bize cezaevi günlerinden biraz bahseder misin? 10 yıl 8 ay nasıl geçti?

İlk girdiğimde biraz zor gelmişti ama daha sonra alışmak zorunda kalıyorsun zaten. Bol bol kitap okuyorsun. Bir şekilde günleri geçiriyorsun zaten.

Ne tür kitaplar okudun?

Türk İslam tarihleri başta olmak üzere birçok kitap okudum. Fazla bir kitap ayrımı yapmadım. Ama günlük gazeteleri mutlaka takip ediyordum. Elimden geldiğince haberleri izliyordum. Çünkü ülkemde neler olduğunu o dört duvarlar arasında daha çok merak ediyor insan. 

TEK PİŞMANLIĞIM DEVLETİMİ ZORDA BIRAKMAK OLDU

Peki Oğuzhan, gerçekleştirdiğin olayla ilgili mahkemede hiçbir zaman pişman olmadığını belirttin. Bu konu hakkında neler söyleyeceksin?

O zaman yaşım çok küçüktü, belli şeyleri düşünememiştim. Çünkü daha sonra devletimi böyle bir olay karşısında zor durumda bırakmak beni pişman etmiştir. Bu pişmanlığımı da açıkça ifade ettiğimi belirtiyorum.

Bundan sonraki yaşantında neler yapmayı düşünüyorsun?

Hayatımın en güzel günleri cezaevlerinde geçti. Bundan sonra vatanıma ve milletime kesinlikle hayırlı bir birey olmak için elimden geleni yapacağım. Bir iş kurarak yaşamımı idame ettireceğim.

NEDEN KARADENİZ GAZETESİ?

Tahliye olduktan sonra seninle röportaj yapmak için birçok gazeteci peşinden geldi, sen ise Karadeniz Gazetesi’ni tercih ettin. Bunun sebebini açıklar mısın?

Ben cezaevinde kaldığım 10 yıl 8 ay boyunca her gün sizin gazetenizi okudum. Hakkımda çıkan tüm tarafsız haberleri bu gazeteden takip ettim. Ayrıca ben cezaevindeyken bana yapılan bazı haksızlıkları yine Karadeniz Gazetesi olarak siz (Kemal Bektaş) gündeme taşıdınız. Bunun için sizi tercih ettim.

VATANA MİLLETE HAYIRLI EVLAT

Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Türk ve Müslüman olmaktan gurur duyduğumu, vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğünü, söz konusu vatansa gerisi teferruat olduğunu belirtmek isterim. Ülkemizin geçirdiği bu zorlu süreçte tüm halkımızı birlik ve beraberliğe davet ediyorum. Bundan sonra vatanıma, milletime hayırlı bir evlat olmak için her şeyi yapacağım. Yaşadığım o olay artık geride kalmıştır.