Raporda, gerçekleşen yağışın ‘sıra dışı’ karakterde olduğu; sel, taşkın ve heyelanların meydana gelmesinde tetikleyici rol oynadığı belirtildi. 

Artvin’in Hopa ilçesi ve çevresinde 24 Ağustos 2015 tarihinde mal ve can kayıplarına neden olan sel, taşkın ve heyelanlarla ilgili Jeomorfoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Turoğlu ve dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. A. Evren Erginal tarafından bir ön tespit raporu hazırlandı. Rapora göre, yörede gerçekleşen afet; yağış, topoğrafik eğim, yüzey drenaj ağının özellikleri, arazi kullanımı, anakayanın özellikleri ve diğer jeomorfik süreçlerin (ayrışma ürünü reolit vb.) ortak bir sonucu olarak meydana gelmiştir.

Afetin oluşumuna sel, taşkın ve kütle hareketi olmak üzere üç jeomorfolojik etken neden oldu. Raporda, “Hopa Meteoroloji İstasyonu verilerine göre, Hopa’da 22 Ağustos’ta 58,4mm, 24 Ağustos’ta 64,0mm, 25 Ağustos’ta ise 135,6mm yağış meydana gelmiştir. Bunlar şiddetli sağanak karakterdeki sıra dışı yağışlar olup, Hopa ve yakın çevresinde sel, taşkın ve heyelanların meydana gelmesinde tetikleyici rol oynamıştır. Yörede yerleşim amaçlı olarak kullanılan yerşekilleri; yüksek eğimli vadi yamaçları ve akarsu ve derelerin denize ulaştıkları ağız bölümlerindeki vadi tabanı düzlükleridir. Magmatik kayalar içerisine kazılmış olan vadilerin yamaçları ve yüksek kesimler şiddetli kimyasal ayrışma sonucu meydana gelen ve kalın bir örtü oluşturan bir ayrışma mantosu (regolit) ile kaplıdır. Büyük oranda kil, silt, ince kum gibi gevşek malzemeden oluşan bu örtü, kütle hareketlerine müsait bir zemin oluşturmaktadır” denildi.


“CAN KAYIPLARINA HEYELANLAR YOL AÇTI”

Sel ve heyelan afetlerinin yüksek eğimli yamaçlarda meydana geldiğinin belirtildiği raporda, “Afet yöresinde yüksek eğimli yamaçlar regolitik karakterdeki bu örtü zeminlerdir. Bu tür zeminlerden oluşan yamaçlarda binalar, yollar, çay, fındık ve meyve bahçeleri bulunmaktadır. Afet sırasında meydana gelen can kayıpları yamaçlarda meydana gelen heyelanların neden olduğu hasarlar ile gerçekleşmiştir. Afet bölgesinde 500 den fazla heyelan belirlenmiş olup, bunların yaklaşık 200 tanesi yamaçlarda önemli değişikliklere ve hasarlara neden olan 100 metreden uzun ve 20-30 metreden geniş kütle hareketlerinden oluşmaktadır. Diğer heyelanlar daha küçük boyutlara sahiptir. Heyelanların ortak özelliği; tamamının sadece ayrışma zonu derinliği ile sınırlı olan sığ regolitik kayma şeklinde olmalarıdır. Yüksek enerjili yüzeysel akış daha çok çamur akıntısı süpürücü bir etki ile doğal ve beşeri yapılara zarar vermiştir” ifadeleri yer aldı.

“YOL DOLGUSU YÜZEY SULARINA SET OLMUŞ”

Hopa Çayının Sundura Mahallesi mevkiinden itibaren genişleyerek Karadeniz’e ulaşan tabanlı bir vadi içinde akışını sürdürdüğü kaydedilen raporda, “Vadi tabanı düzlüğü en fazla genişliğe Hopa Çayı’nın ağız kesiminde ulaşır. Vadi tabanının genişlemeye başladığı Sundura Mahallesinden itibaren Hopa Çayı; dere ıslah çalışmalarının kontrolünde, vadinin kuzey yamacını takip ederek Karadeniz’e boşalır. Hopa Çayı’nın güney kıyısı ise Hopa- Borçka (Artvin) kara yolu ile adeta sınırlandırılmış olup, bu kara yolu Hopa Çayı’nın sel ve taşkın sularından zarar görmemesi için doldurularak yükseltilmiştir. Hopa-Yoldere bölümündeki yol dolgusu ayrıca, sıra dışı yağışlarda, vadinin güney yamaçlarından gelen yüzey sularının da Hopa Çayı’na ulaşmasını engelleyen bir set niteliği taşımaktadır. Sundura Mahallesinden itibaren genişleyen, Hopa Çayı’nın güneyindeki vadi tabanı ise yerleşim amaçlı kullanılmakta olup, Hopa şehir merkezi bu alanda yer alır. Sel ve taşkınlardan en fazla zarar gören saha burasıdır. 22 Ağustos 2015 günü meydana gelen şiddetli sağanak yağış, yamaçlarda zeminin suya doygun hale gelmesinde önemli rol oynamıştır” denildi.

“YOL PLATFORMU, GÜNEY YAMAÇLARINDAN GELEN SUYUN ANA YATAĞA GEÇİŞİNİ ENGELLEDİ”

Sel ve taşkına neden olan suyun Hopa Çayı ana yatağından değil, vadi tabanı düzlüğünün güneyindeki Çamlı, Yeşilköy, Sugören mevkiilerindeki küçük ve kısa boylu alt havzalardan kanalize olarak ve vadinin güney yamaçlarından seyelan şeklinde bütün yamacı kaplayarak akıp gelen sular olduğu belirtilen raporda, “Seyelan ve sel suları vadi tabanı düzlüğüne güncel eğim koşullarına uygun akım yönlerinde ve değişen eğim koşularına göre yeni oluşan doğal yatakları takip ederek gelmiştir. Mevcut drenaj kanalları ile güncel eğim koşullarına bağlı doğal akım ve birikim yönlerinin, doğal yatakların farklı olması ve proje hatası ya da kullanımdan kaynaklanan sebeplerden dolayı mevcut drenaj kanallarının akışa kapalı olması ve suyun akışının engellenmesi, bu düz ve düze yakın, alçak, çukur kesimlerde sel ve taşkınlara neden olmuştur. Seyelan ve sel karakterli yüzey akışı; 15-20 dk süre içinde TIR parkı ve şehir merkezindeki düzlüklerin sular altında kalmasına neden olmuştur. Sokak ve caddeler sel kanalı olarak çalışmıştır. Büyük oranda çamur yüklü olan sel suları konut ve iş yerlerinin zemin altı ve giriş katlarını istila etmiştir. Kısa süreli etkili olan bu sel karakterli akış giderek etkisini kaybederek, bu sahada taşkına dönüşmüştür. Bir gün sürdüren taşkın etkisi; taşkın sularının yavaş yavaş çekilmesi ve geride kalın bir çamur birikintisi (taşkın deposu) bırakmasıyla son bulmuştur. Afet bölgesindeki taşkın; vadi tabanı düzlüğünde, bu düzlük içindeki şehirsel kullanım amaçlı olarak yapılan ve genellikle sert zeminlerden oluşan çukur, alçak alanlar ve ayrıca su akışının insan yapıları ile engellendiği bölümlerde meydana gelmiştir. Taşkın hasarlarının ayrıca Hopa-Artvin yolu üzerinde; Hopa-Yoldere bölümünde yaygın ve şiddetli olarak görülmesi de, yol platformunun yükseltilerek güney yamaçlardan gelen suyun ana yatağa geçişinin engellenmesinin bir sonucudur. Hopa-Yoldere arasında su akışı için 17 tane büz menfez yapılmış olmasına karşın bunlar hem sıra dışı yağışlar için sayı ve çap olarak yetersiz ve hem de bu menfezlerin sadece 4 ya da 5 tanesi çalışır durumdadır. Doldurularak yükseltilen yol kotundan daha alçaktaki doğal kot ve alçak araziler, binalar ve işyerleri çamur seli ve taşkının neden olduğu hasarlardan zarar görmüşlerdir. Benzer durum Hopa-Arhavi yolu için de söz konusudur” ifadeleri yer aldı.

SONUÇ:

Raporun ‘sonuç’ bölümünde ise şu bilgiler verildi:

“ - Afet bölgesinde, güncel eğim koşulları esas alınarak drenaj ve altyapı sistemlerinin yenilenmesine ihtiyaç vardır. Sık sık değişen eğim koşulları nedeni ile yağmur yağdığında suyun akış yönü de değişmektedir. Dere ıslah çalışmalarının projeleri, istinat duvarlarının inşaatı ve imar planı içindeki yerleşim düzeni; mutlaka yağmur yağdığında suyun doğal olarak akacağı akım yönü ve akım birikimi esas alınarak planlanmalı ve uygulanmalıdır. Afet bölgesindeki mevcut durum bu yaklaşım ile uyumlu değildir.
- Hopa-Yoldere ve Hopa- Arhavi yol dolguları başta olmak üzere, afet bölgesindeki yollar yüzeysel akışı engelleyici, taşkını teşvik edici niteliktedir. Mevcut rögarlar hem boyut ve hem de sayı olarak yetersiz ve aynı zamanda da görev yapamaz haldedirler. Kutu menfezler ve ayaklı köprülerin kanal kesitleri sel karakterli akış için uygun değildir. Selin taşıdığı asılı yük ile kolaylıkla tıkanarak suyun akışına engel olmakta, geriye doğru suyun şişmesine ve taşkın etkisinin büyümesine neden olmaktadırlar.
- Yüksek enerjili akış; dere yataklarının organik ve inorganik malzemeler ile dolmasına neden olmuştur. Dere yataklarının ve ayaklı köprülerin; ters kirişlere ya da köprü ayaklarına takılan ve kesit küçülten dal, ağaç kökleri ve diğer organik, inorganik, insan yapımı malzemelerden ivedilikle temizlenmesi gerekmektedir. Yeni ve daha düşük şiddetteki bir yağış bile, zaten hem kesit olarak ve hem de sayı olarak yetersiz olan köprü ve menfezlerin görev yapmaması sonucu yeni afetlere neden olacaktır.
- Vadi yamaçlarındaki ayrışma ürünü regolitik zemin üzerine inşaa edilen ve kaymaya çok müsait olan zemine tehlikeli boyutta statik yük getiren, çok katlı betonarme yapılaşmalardan mutlaka vazgeçilmelidir.
- Vadi yamaçlarındaki ayrışma zonu regolitik zemin halen suya doygun olup, afet bölgesinde yakın dönem içinde gerçekleşecek daha az yağışların etkisi ile yeni heyelanların meydana gelme olasılığı yüksektir. Zeminin yüksek kil ve silt içeriği nedeni ile suyun hareketi yavaş olmakta ve suya doygunluk devam etmektedir. Yakın gelecekteki olası yağışlar yeni heyelanlar için tetikleyici rol oynayabilir. Bu durum göz ardı edilmemelidir.
- Vadi yamaçlarında bulunan, ayrışma zonu regolitik zemin üzerinde inşaa edilmiş, sel ve heyelanlardan az ya da orta derecede zarar gören çok katlı betonarme konutlar, iş yerleri; bundan sonra da hasar görme olasılıkları çok yüksek yapılar olup, mutlaka mühendislik özellikleri ilgili bilimdalı mensuplarınca çok titizlikle takip edilmeli, gerekiyorsa tahliye edilmelidir.
- Afet bölgesinde afet sonrası hasar tespit ve iyileştirme çalışmaları devam etmektedir. Bu aşamada hijyen konusuna çok ciddi anlamda hassasiyet gösterilmelidir. Hasar gören yağmursuyu, içmesuyu ve kanalizasyon sistemleri ve yüzeysel akış ile düzlüklere ve dere yataklarına taşınan çöpler; salgın hastalık riskini arttırmaktadır.”

Editör: TE Bilişim