Trabzonspor’un daha maçın başında yenilen iki şok gole rağmen, bu negatif skoru lehine çevirebilir umudunu taşıdım o dakikalar itibariyle(!)

Fakat Serkan’ın ( kendisine kabahat bulmuyorum aslında; bu Türk futbol-futbolcusunun genel bir sorunu ) rakip ceza sahası içinde pas yerine kendisi vurmayı deneyince; bu gecenin hüzne boyanacağını o dakika hissettim!
Niye?
Çünkü Serkan o pozisyon sonrası bocalamaya başladı belli bir süre, ki Şenol hocanın özellikle Avrupa maçlarında dinamizmine güvendiği belki de tek futbolcu Serkan.
O düşünce oyundan, bir de sarı kart alınca vahim durum kaçınılmaz oldu!

Şenol Güneş’in bütün hesaplarını aslında en başında Mustafa Yumlu ile Tolga Zengin bozdu!
Bir stoper o şutu ne olursa olsun attırmayacak, hatta attırmadan önce rakibin kaleye dönmesine- bakmasına izin vermeyecek.
Yumlu buna izin verirken, Tolga’da kendisine aşırı güvenden olsa gerek, hem biraz ilerde hem daha şut çekilmeden erken pozisyon alarak yenilginin kapısını aralamış oldular daha maçın başında.
İkinci gelen gol ise rakibin bizim yerleşim hatamızdan faydalanması sonucu geldiğinden, Tolga çaresizdi.

Oysa her şey güzel başlamıştı.
Gelin gibi süslenmiş H. Avni Aker olağanüstü ambiyans yaratmıştı görsel anlamda.
Hemen oyunun başında Burak’la yoklanan rakip, tamda karşısında hiç beklemediği bir Trabzonspor buldu derken;
Şenol Güneş’in maç öncesi hesapları aslında rakibe boş alan bırakmamak, ilerde hemen çoğalmak üzerineydi, fakat Colman’ın beklenmeyen kötü oyun performansı, Aykut’un savruk ve heyecanlı oyunu Trabzonspor’un galibiyet için izlediği rotanın şaşmasına neden oluyordu.
Dağınık bir orta saha ile bu kadar oldu.
Olcan’ın yoktan var ettiği gol biraz silkinmeye yol açtıysa da, atı alan çoktan Edirne’yi geçmişti!

En son GaziAntepspor müsabakasında dikkat çekmiştim: Ligimizde tolere edebileceğimiz açıkları Avrupa’lı affetmez, sakin ve oyun disiplininden uzaklaşmamak ve rakibe boş alan bırakmamak gerekir, demiştim!

Dikkat ettiyseniz, oyunun büyük çoğunluğunda Trabzonspor kilitlendi rakip tarafından.
Oyunu bir türlü açamadı.
Sadece rakip aktif dinlenmeye geçtiğinde bir şeyler yapmaya çalıştı Bordo-Mavili ekip!
Bunun en büyük nedeni, daha doğrusu Türk futbolunun kanayan yarası işte bu sahayı yeterince paylaşamamasında saklı sevgili futbolseverler.

Türk futbolcusunun mental ve fandımental eksikliği bir tarafa, aceleci ve zor olanı deneme hastalığı var.
Bunu nasıl yenmeleri gerektiğinin çaresini ise yine kendileri bulacaklar.
Mesela Serkan ve Burak dün akşam öyle iki pozisyonu ezdiler ki, gol gelmesi içten bile değildi!

PSV bir İnter değil ki diye bir mantık yürütülürse, böyle acı sonuçlar her zaman olasıdır diye düşünüyorum.
Hollanda küçük bir ülke olabilir, fakat futbolu büyük bir ülke ve rakip her zaman Avrupa’da söz hakkı olan bir camia.
Futbolu basit oynuyorlar, genci-tecrübelisi müthiş bir saund yakalamışlar.
Onları bizden farklı kılan buydu aslında!
Trabzonspor biraz sakin, biraz ayağa düzgün paslar yapıp, hep Burak’ı düşünmeden oynasaydı; ben inanıyorum ki bu PSV eli boş gönderilebilinirdi Avni Aker’den..
Halil’in oyundan erken düşmesinin çareleri mutlaka aranmalı, Burak özellikle Avrupa müsabakalarında kanatta, Henrique ya da Halil forvet oynamalı.

İnsanın içini acıtan bir gece oldu, fakat Avrupa maçları deneyimli futbolcularla kolaylanabilir.
Aykut ve Mustafa Yumlu dün akşam bu söylediklerimi mutlaka düşünüyorlardır şimdi!
Şenol Güneş bas bas bağırıyordu, bu takıma mutlaka iyi bir stoper gerekiyor diye!
İşte görüyorsunuz, bizim ‘’ Arkadaş Glowacki ‘’ ise hep sakatlıklarla boğuşuyor(!) zaten sene sonu bütünleme imtihanlarına kalmadan ülkesi Polonya’ya dönüyormuş!
Sadri başkana duyurulur…

Futbol mucizeler oyunudur denir ya!
Hadi bakalım hayırlısı…
Olur mu olur(!)
Büyük ülkenin bu büyük Trabzonspor’u; küçük ülkenin büyük PSV’ni neden onların burada yaptığı gibi yenemesin ki?

HASAN AKBAŞ
17/02/2012