Bu takımın gerçek sahibi olan taraftar üzerine birkaç şey söyleyerek başlamak istiyorum.

Türkiye’nin dört bir köşesinden, hatta Avrupa’nın her bir yanından gelerek takımımızı yanlız bırakmadınız. Yollarda kar kış kıyamet vardı, havalimanlarından uçaklar kalmıyordu, araçlar yollara saplanıp kalıyordu ama bu Trabzonsporlulara engel olamadı. İnsanlar sel oldu Trabzon’a aktı.

Napoli maçı, adeta büyük bir aile toplantısı gibiydi bizim için. Ülkemizin dört bir köşesinden gelen renktaşlarımız ile kucaklaşma, hasret giderme imkanı bulduk. Maç öncesi Avni Aker önünde yapılan muhabbetlerin tadına doyum olmaz, bilenler bilir bunu. Taraftar oluşturduğu büyük coşku ve ambiyans ile üzerine düşeni fazla ile yaptı.

Lakin, başka bir taraftar grubunun atkısını taktığı için, boynundan atkısı alınan ve tartaklanan renktaşlarım olduğunu duymak beni derinden üzdü. Yapmayın kardeşim bunu ya. Allahı’nı Peygamberini ve bu takımı zerrece seven yapmasın bunu. Aması, fakatı, lakini yok, yapma kardeşim, bunu yapma ya. İnsan kendi kardeşine zarar verir mi? Bunun izahı ve gerekçesi olur mu?

Ersun Hoca’ya bir çift sözüm var

Hocam, maç bitmiş, uzatmalar da bitmiş,  takım 4-0 yenik durumda ve hakem son düdüğü çalacak, sen oyuna iki oyuncu sokuyorsun. Yani ne yapmak istediğini Allah aşkına bize bir söyler misin? Sana işini öğretecek ne bilgim var, ne de futbolu senden daha fazla biliyorum. Ama takımı, maça motive edememiş, cesaret verememiş ve resmen sindirmişsin.  Takımımızın ayağına gelen ilk top İshak’a gelen toptu ve aldığı ilk topu geri döndü ve kaleciye attı. O an zaten mağlubiyeti kabul ettiğimiz belliydi. Tamam, takımın en önemli isimleri eksikdi ama temel sorun sadece kadro eksiği değil, inanç eksikliği idi.

Futbolcu kardeşlerime birkaç şey söylemek istiyorum.

Kusura bakmayın arkadaşlar. Siz dün sahada sadece vardınız. Ama bedenleriniz sahada idi. Ruhunuz o sahada değildi. Koşmadınız, yorulmadınız, terinizi son damlasına kadar akıtmadınız. Hatta hiç kusura bakmayın, Napoli maçında giydiğiniz formaları hiç yıkatmayın; çünkü o formaları hiç terletmediniz. Sanırım, bu takımın bu şehir için neler ifade ettiğini size anlatan kimse olmadı. Trabzonspor ruhundan haberiniz yoksa bile en azından profesyonel olmalı ve alın terinizi son damlasına kadar dökmeliydiniz.

 

Bir çift söz yönetime.

Her eleştiri yapanı Trabzonspor düşmanı ilan etme tavrınızdan vazgeçin artık. Takım için, daha iyi bir Trabzonpor için iyi niyetle bile eleştiri yapanları, ‘ Nemaları kesildiği için konuşuyorlar” diye itham etmeyi bırakın. Sap ile samanı ayırdedin artık. Dünyanın neresinde bir yönetim var ki, onu eleştirmek suç olsun. Her ağzını açanı,’ musluğu kesildi’ diye suçlamaya kalkarsanız, kendinize yazık eder, insanların da vebalini alırsınız.

Bir çift söz de muhalif dost ve ağabeylerime

Arkadaş, karaya kara deyin buna kim ne diyebilir ama aka da kara demeyin ya. Yönetimin yaptığı en mantıklı, en insani, en doğru şeye bile ‘iyi yapmışsınız” diyen herkesi,  hemen ‘yönetimin adamı’ ilan etmeyin. Yönetimi de, muhalefeti de aşmış ve sadece Trabzonspor’un adamı olmayı başarmış insanlar da var haklarını teslim edin.

Bir kaç kelime de Trabzonspor’um için etmek istiyorum.

Herşeye rağmen, Karadeniz’in kıyısında küçük bir sahil şehrine, dünyanın en büyük takımlarından bir tanesini getirdin ve bize izlettin. Bu heyecanı ve coşkuyu bizlere sen yaşattın.

Sen, her zaman olduğu gibi bu şehrin en büyük rengi, heyecanı, hayali ve azmi oldun.

Bizi yenilirken bile mutlu ettin.

Sen bu şehrin sesi oldukça, daha ne Napoliler, ne Barselonalar, ne Liverpollar gelir gider.

Yeter ki senin canın sağ olsun...