TSYD Trabzon Şubesi Dergisine konuşan başarılı spor adamı, “Altyapıda, belirli yerlerden gelen baskı sonucu torpille futbolcu oynatılıyor. Yeteneğin torpili olur mu?” dedi. Tekelioğlu, ülke genelinde A takım teknik adamlarının çoğunluğunun altyapıya sadece göstermelik ilgi gösterdiğini söyledi.

ALTYAPIYI BİLMİYORLAR AMA FETVA VERİYORLAR!

Türk futbolunun, özellikle ekonomik anlamda çöküşün arttığı bu dönemde kurtuluş altyapıdadır tabi ki. Yetiştirilip üst takıma çıkarılan her isim kulübü geleceğe sağlam adımlarla taşır. Ama altyapının sağlam ilerleyebilmesi için rahmetli Özkan Sümer hocamızın çalışma prensiplerini uygulamaktan, yönetimlerin bunu kabullenmesinden başka çare yok.

WhatsApp Image 2023-01-26 at 10.28.28Trabzonspor’da altyapının mimarı Özkan Sümer’dir. Bunu sürdüren, mesela altyapıda bireysel antrenman başlatan isimdir. Ve Trabzonspor efsanesinin Türk futboluna yerleşmesinde katkısı olan kişidir. Asıl önemli olan, A Takıma geçince de korkmadan genç oyunculara şans vermesidir. A takımdayken, altyapıdaki yeteneklerin isimlerini, doğum tarihlerini bile ezberine alırdı, o kadar yakın ilgilenirdi.

A Takım antrenörlerinin altyapıya bakış açıları son derece zayıf

Altyapının Özkan Sümer’le başarılı olmasında hocamızın zekası, yeteneği, hırsı, olayı sahiplenmesinin önemi büyüktür tabii ki. Ama bunları destekleyen önemli bir neden de şudur: Özkan Sümer güçlüydü ve altyapıya kimseyi karıştırmadı, kimse müdahale edemedi. Biz oradayken yöneticiler dahil birçok isim önerildi, kabul etmedik. Başarısızı göndereceksek kimse bize hesap soramazdı zira arkamızda Sümer vardı. Şimdi kolaysa kabul etmesin antrenör, anında o gönderilir.

Şu an Türk futbolundaki önemli bir sorun da budur: Onun adamı, benim oğlum, yöneticinin akrabası, siyasinin yakını diyerek altyapıya baskı yapıyorlar, oradaki antrenörler ses çıkaramıyor, bu nedenle bazı yetenekler harcanıyor, torpilli isimler haksız yere kalıyor.  Hiç sporda kayırmacılık, yeteneğin torpili olur mu? Bunu yaşıyoruz yıllardan beri ne yazık ki, torpille oyuncu oynatılıyor resmen!

Bizim zamanımızda bilgiye, yeniliklere ulaşmak zordu. Antrenörün Sesi adlı aylık bir dergi vardı. Orada değişik ülkelerde uygulanan antrenman drillerini alır Ziyabey sahasında inceleyip çözerdik. Bakardık ki Özkan Sümer onların çoğunu zaten uyguluyor. Hiç kursa gitmeyen, hiçbir eğitimi olmayan Sümer altyapıda çığır açtı, mesela Türkiye’de ilk bireysel antrenmanı profesyonelce başlatan isimdi o.

Birkaç yıl önce altyapı takımlarımız neredeyse her yaş grubunda Türkiye veya bölge şampiyonu oldu, biz onlardan kaç futbolcuyu A takıma çıkarttık? Önemli olan, A Takım yarışırken dahi, yabancı - yerli oyuncuda at başı gitmeli. Ancak ekonomik sorunlar büyükse, altyapı daha önde olmalı.  Trabzonspor yetiştirmek ve bulmak zorunda. Ama Trabzon’dan ama Hopa’dan, ama Diyarbakır’dan ama Mardin’den bulmalı. Başka çaremiz yok aksi takdirde geleceğimiz geçekten karanlık.

ÇOĞU CESUR DEĞİL!

Altyapıda çalışmamış, o çocukları anlamamış, sadece profesyonel futbolcuları tanımış isimler A takımların başına geliyor. Belki orada sezonluk başarılar elde ediyor ama genç oyuncu yetiştirmede katkı sağlamıyor, birçok yetenek yok oluyor. Yetmezmiş gibi altyapı eğitimi ile ilgili fetva veriyor. Sanki çok hakimmiş gibi. Halbuki çoğunun gittiği bile yok, göstermelik bir iki fotoğraf veriyor, o kadar. Transfer ettirdiği oyuncular başarısız olunca da hemen suçu altyapıya atıyor, ‘orada futbolcu yok ki’ diyor. Ne biliyorsun, senede bir idmanı izleyerek mi anlıyorsun, çalıştın mı, onların fiziksel durumunu takip mi ettin, duygularını ölçebildin mi?

Çok özel yetenekteki bir oyuncuyu oynatan kendini kahraman sayıyor. Ama üzerine gitse, kendisini kanıtlayabilecek nice isimler var, oynatacak cesaretleri bile yok. 15 milyon nüfuslu İstanbul’u düşünün; inanılmaz bir sirkülasyon var. Türkiye’nin her tarafından ve onlarca yabancı ülkeden gençler var orada. Ama kimsenin gözü onlarda değil, tek dertleri kadrodaki 3 Türk kontenjanı kim olacak? Korkunç imkanları var, hangisi altyapıdan bir oyuncu yetiştirdi? Olanı parayla al, bütün maharetleri bu.

Şimdiki A takım antrenörlerine ‘Altyapıda şöyle iyi bir isim var’ diyorsunuz, yanıtları aynı: A Takımı kaldırabilir mi? Ya neyi kaldıracak, halter mi bu? 17-18 yaşında A takımda hiç mi oyuncu oynamamış, onlar nasıl kaldırdı. Şans ver bakalım ne olacak? Kimse bunu yapmıyor, sürekli transfer. Formayı, formsuz da olsa ona veriyor zaten. Cesur değiller ki! Bu teknik adamda değil ki sadece, yöneticisinde de böyle, toplumdaki karşılığı da aynı. Kabul edelim; A Takım antrenörlerinin altyapıya bakış açıları son derece zayıf. Yöneticiler de kendi yetersizliklerini altyapının yetersizliği olarak göstermeye çalışıyorlar.

BANKAMATİK ANTRENÖRLERİ ÇOK!

Biz altyapıdayken iyi futbolcu olunca A takım teknik direktörüne sadece bilgi vermekle kalmaz, gerekirse diretirdik. Bu çocuğu heba etmeyelim, bu olacak diye. Bize güvenirler, alır oynatırlardı.

A takımın Salı veya Çarşamba günkü 15.00 antrenmanında, o hafta oynamayan oyuncular ile genç takımın sürekli maçı olurdu. Ben o zaman Ahmet Suat Hocaya, Özkan hocaya rahatça gidip, ‘kapışalım mı’ diye takılırdım onlar uygun gün bulup çift kale yaptırırdık.

Orada oyuncular kendini gösterirdi zaten. Bugün altyapı oyuncularını A takımın olduğu yere sokmuyorlar neredeyse, arada bariyer var sanki! Bilmediğin, tanımadığın oyuncuya 3-4 milyon euro verirsen, ama altyapıdaki yetenekle o alakayı göstermezsen, güvenmezsen bugün 4 büyük takımın 20 katrilyon borcu olur. Bunun altından ne kendileri ne devlet kalkabilir.

Çaresi yok, altyapıdan oyuncu yetiştireceksin. Bazı yıllar çıkmaz belki, hiç kimse yetersiz oyuncuyu yeterli yapamaz ama sonraki yıl 3-4 tane çıkar. Sabredecek, güveneceksin. Artık mükemmel tesisler var. Türkiye’nin neresinde iyi varsa yeteneği bulacak, alıp getirecek, geliştireceksin. Ama burada inanılmaz imkanlar var, ortada hiçbir şey yok. Sadece Trabzon değil, Fenerbahçe’de, Beşiktaş’ta, her yerde böyle.

Bu arada şöyle bir gerçek var, altyapıda iyi olan bazı isimler fırsat bulsa da geriye gidiyor. Geliyoruz yine Özkan Sümer kurallarına: Ben demiyorum ki burada askeri rejim olsun ama herkes haddini bilsin. Kulübün doktorunu değiştirmeye varan bir süreç içerisinde… Sonra ‘bunlar şımardı’ deniyor. Sen şımarttın. Bunlar niye değişti. Para alabilir, parayla yaşamı değişebilir, ama kendini kulübün üzerinde görmeye kalkarsa gereğini yapabilmelisin.

Bir sorun da şu: Türkiye’deki altyapıdaki antrenörlerin çoğu bankamatik antrenörü. Çoğunun yeterli donanımı yok, olanı da özgür çalışamıyor. Onlar da günü kurtarıp ay sonunu bekliyor. Gerçi maaşlar da üzücü boyutlarda, hiç değer verilmiyor, o şartlarda onlar gençlere ne verebilir ki? Çok idealist olanları tabii ki tenzih ediyorum ama birçoğu yasak savma şeklinde çalışıyor.

BORÇLUYSA KAYYUM ATAYACAKSIN!

Kulüplerin kendini düzeltmek gibi bir görevi var. Maalesef bizim ülkemizde böyledir; borçlar artar ‘devlet çözsün. Sen ayağını yorganına göre uzat. Devletin sorumsuz davrananlara müdahale etmesi, bütün gelirlerine el koyması lazım. Aynı kayyum atanır gibi uygulama şart. Gelirleri alacak, tamamen borca harcayacak ve kulüpler kendi imkanları ile dönecek. Kayyum dediğim, denetçi olacak. 1 lira dahi nereden gelirse gelsin bütün gelirlerini borca gidecek. Sadece yaşama şansı için loca, bilet, forma gelirini bırakacak. Kanuni olarak gelen bütün gelirleri alacak, o borç bitene kadar ‘sen bu parayla idare edeceksin’ diyecek.

Çünkü zorlama olmadan olmaz. Dikkat edin, ne zaman altyapıya dönüyorlar transfer yasağında, oyuncular paralarını alamayıp isyan ettiğinde ve kadro dışı geldiğinde, izinli oyuncular dönmediğinde… Hep sıkıntılı dönemde gençlere dönüyorlar. İyi giderken bunu yapmıyorlar. Gelen ‘Bana ne?’ anlayışında.

İşler iyi gittiği zaman ki Trabzonspor’da da öyle oldu, sıcak para yöneticinin kulübü döndürdüğü zamanlar bitti, kimse öbür taraflara bakmadı. Ne zaman ki sıkıntıya düştü, ‘biz özümüze dönmemiz lazım’ diyor. Aslında bu zorlama ile değil kulüpler kendi düşünceleriyle buna dönmeliydiler. Ve bunu yapabilecek kapasiteleri var, hele hele Trabzonspor’da bu geçmişte ispat edilmiş.

Trabzonspor’un bir kez daha kendini ispat etmeye ihtiyacı vardır, o ispatın da parası-pulu olmaz. Önemli olan buradan çıkabilmek, buradan dönmek. Onun için de kendine bir kota koyması lazım. Kesinlikle transfere bir ‘dur’ demesi lazım

ELEKTİRKLE İMTİHAN!

Almanya’da kamptayız. Otel iki bölüm, tarihi-modern gibi. Biz modern yerde kalıyoruz.. Yer olmadığı için malzemeci Ömer Seren tarihi bölümde kaldı 2 gün, sonra yan odaya aldık. O gece yattı, sabah yanıma geldi, “Elektrikler kesik, karanlıkta kaldım, tuvalet işini rastgele hallettim” dedi. Ben de, “Ben üç gecedir karanlıkta yatıyorum” diye serzenişte bulunurken Özkan Sümer bizi dinliyormuş. Yanımıza geldi, kenarda duran kartı aldı, oda girişindeki yerine taktı, elektrikler geldi. Ben daha önce hiç görmemişim o uygulamayı. Özkan hoca, “Evladım, odanız değil, beyniniz karanlık olmasın” dedi, gitti.

Kim oynattı tartışması!

Genç oyuncularla ilgili de herkes ‘ben oynattım’ diyor. Baksınlar kimin oynattığı kayıtlarda mevcut. Yusuf Yazıcı da Abdülkadir Ömür’ü de biz oynattık. Ömür’ün ilk resmi maçı 16 yaşında Türkiye Kupası’nda Adana maçı idi. Bu arada, o dönemlerde Abdülkadir de, Yusuf da daha iyi oynuyordu. Şimdi daha güçlü, daha geliştiler ama ne yazık ki o günleri mumla aratıyorlar.

Enis Bardhi'ye teklif var mı

Erzurumspor’dayken bir maçta Gaziantep’le oynuyoruz. 1-0 geriye düştük, zorla 1-1 yaptık, ortalık karıştı maç bitince. Rakip takımın hocası Hüseyin Kalpar’a o sinirle tokat attım. Aradan zaman geçti, Abant’a kampa gittik, tesadüf bu ya, Gaziantep de aynı otelde. Ondan sürekli kaçıyorum en sonunda karşı karşıya geldik. Ben utanıyor, sıkılıyorum. Oturdum yanına, konuyu açıp özür dileyeceğim. Kalpar, “Hocam ne maçtı. Ama sizin yardımcı bana iki tokat vurdu’ dedi birden. Yardımcım Fethi Türkoğlu arkada o an, hemen atıldım, “Sorma hocam, ben primini kestim o maçta, terbiyesizlik yaptı, onun adına özür diliyorum” dedim.

Siyasetçinin paltosuna basınca!

Konyaspor’dayız, Şeb-i Aruz töreni yapılıyordu. Törene gittik, Özkan Sümer’le arka sırada oturuyoruz. Etkili ve tanınmış bir siyasetçi vardı yan sırada. Salondaki geçiş yerleri de dardı. Bir kadın da geçerken o siyasetçinin paltosuna basınca, kadına ‘Geçerken bastığın yere dikkat et’ diye çıkıştı. Özkan Sümer dayanamadı, ‘ehh’ diye söze başlayınca ben ‘eyvah’ dedim. ‘Siz yıllardır milletin üstüne basıyorsunuz’ deyince ortalıkta sesler kesildi birden. Ama karşılık veremedi o siyasetçi.

Mazhar’ın prim talebi!

Erzurumspor’dayken, sonradan rahmetli olan menajer Mazhar vardı. Denizli’ye maça gitmiştik. Ben cezalıyım, Mazhar da yanımda. Mazhar’a bir şeyler söylüyorum o da gidip kulübeye söylüyor. 3-0 galip geldik. Maç bitti, Mazhar, kulüp başkanına, “Benim primimi burada ver” dedi. Hepimiz şok olduk. Başkan, “Ne primi oğlum, tribüne gelen adama prim mi vereceğiz?’ deyince Mahzar atıldı: “Başkanım, Sadi Hocanın bana söylediklerini değil, kendi bildiklerimi kulübeye söyledim, maçı kazandık. Sadi Hocanın söylediklerini söylesem yenilirdik.”

Hiç Sirahman diye isim olur mu?

Gençlerbirliği’ndeyken oğlumun doğum haberini aldım, idmanda, “Maçta golü ilk atanın ismini oğluma vereceğim” dedim. İlk maç İskenderun’laydı, penaltı oldu, Hayridun penaltıyı kaçırdı. İkinci maça çıktık, golsüz sürüyor. Son bölümde Şirin (gerçek adı Sirahman) Berber’i oyuna aldım, tesadüf bu ya gol atmaz mı? Maç sonunda ona, “Hiç Şirin veya Sirahman diye isim mi olur, beni affet” dedim, babamın ismini koydum. Yıllar sonra oğlumun antrenörü oldu, ona antrenmanlarda “Şirin” diye bağırdı!

Tekelioğlu’nun bazı başarıları:

Trabzonspor Genç Takımı ile 3 kez Türkiye Şampiyonluğu, Trabzonspor Ümit Takımı ile Türkiye Şampiyonluğu, Trabzonspor 3. Lig takımı ile şampiyonluk, Bafraspor ile 3 kez lig şampiyonluğu, Gençlerbirliği ile 1. Lig’de Türkiye Kupası finali, Akçaabat Sebatspor ile şampiyonluk, Erzurumspor ile şampiyonluk, ayrıca Konyaspor’da yardımcı antrenörken şampiyonluk

Editör: Haber TS