Sevgili İnternetspor okurları futbolumuzun içine düşürüldüğü kaos ve saçma bir yarışa dönen lig maçları sayesinde futboldan ve tek hobimden aşırı derece de soğudum.  
3 Temmuz günü polisler dalga dalga herkesi tutuklarken sonunda Türk futbolu da bağırsaklarını temizleyecek demiştim. Geldiğimiz noktada futbolumuzu yönetenler bu pislik içinde yüzmeyi bütün yıkıma ragmen tercih ediyorlar.  Bu yazımda fazla detaya girmeden size bir özet vereceğim ki herkes gerçek anlamda nelerin olduğunu kavrayabilsin.  Siyasette devamli kriz ve kaos ile yönetilmeye alışmış ülkem insanı futboldaki kaos ortamını tabiri yerinde ise hiç yadırgamıyor ve resmin geneline bakmak yerine sadece görebildiği ve kendini ilgilendiren kısıma bakıyor ve her zamanki gibi yanılıyor ve yanıltılıyor. 
Buyurun size 3 Temmuz’dan günümüze olanların özeti, karar sizin:
-          3 Temmuz’dan itibaren bir çok takım yöneticisi ve futbolcusu tutuklandı yada sorgulandı
-          TFF başkanı savcı ile yaptığı özel görüşme sonunda  “durum tahminimden daha vahim” dedi
-          TFF delillerin gizlilik ortadan kalktıktan sonra Etik kurulu tarafından incelenecegini ve TFF’nin kararını bu rapora göre vereceğini söyledi
-          Etik kurulu delil klasörlerine göre raporunu tamamladı. Sonuç: ŞİKE VARDIR!!
-          Rapor kesinleşince sayın Nihat Özdemir kamuoyuna “ 58. Madde değişmesze ülke futbolu batar” baskısı yapmaya başladı. Ercan Saatçi’nin çalıştığı gazate olan Hürriyet ve Fenerbahçe kulübü bunu yalanlamadı.
-          Fenerbahçe taraftarı şike lekesi istemeyiz deyince cayıldı ve “şike konusunu komple ortadan kaldırmalıyız” kararı alındı.
-          Sporcusu, siyasetçisi, medya mensubu, yöneticisi yüzlerce kez Başbakan’I ziyaret etti. Bunlardan ikisi de Aykut Kocaman ve Rıdvan Dilmen (hala ne sıfatla görştüğü bilinmiyor) idi.
-          3 bin kişilik mitingler 35 – 40 bin olarak lanse edildi. Medya “tepki konkunç” mesajı verdi. Oy kaybı konusunda Başbakan ikna edildi.
-          Sayın Aziz Yıldırım “benimle Başbakan’ın arasına kimse giremez” dedi. Bu 5-6 aydır konuşayan ve taraftarı “Cemeaat işi” diyen bir kulübün hapisteki başkanıydı.
-          Başbakan karar verdi. Sonrası zaten danışıklı döğüş ve süreç meselesiydi
-          Bu durumdan kurtulmanın tek yolu Etik Kurulu raporunun yok edilmesiydi
-          Etik kurulunu yok etmenin tek yolu olarak TFF yönetimini tamamen istifa ettirmeliydi
-          TFF 58. Madde için genel kurulu topladı, kulüpler birliğinin büyük bölümü destekler göründü
-          Kongre kesinleşnce 58. Madde değişikliği gündeme gelince sesi çıkmayan sayın Aziz Yıldırım “58. Madde değiştirilemez” dedi.
-          Daha önce 58. Madde değişikliğinin Türk futbolunun kurtuluş olarak lanse eden sayın Nihat Özdemir ve yardımcısı Ali Koç “58. Madde değişmemeli” diyerek her yerde açıklama yaptı.
-          Böylece sanki GS ve FB aynı şeyi istiyormuş gibi bir his doğdu ama taraflardan birisi sadece figürandı
-          TFF Genel Kurulu sanki FB kongresi imiş gibi bütün Fenebahçe yöneticileri TFF’yi düşürmek için peş peşe konuşup vurdular.
-          TFF’nin sözde çözümü böylece genel kurul tarafından “sözde” kabul görmemişti. Sayın Aydınlar “bana güvenmiyorsunuz demektir, biraz düşüneceğim” diyerek kendisinin kurtuluşyolunu açtı.
-          Bir iki gün beklendikten sonra denklemdeki tek bilinmeyen UEFA suçlu ve kötü niyetli olarak pazarlanmaya başladı. Toplum vicdanının rahatlatılması için bu yapılmalıydı
-          Sayın Aydınlar aslında bildiği UEFA yazısını bilmediğini söyleyip Tahkim Kurulu’nu da töhmet altında bırakarak istifa etti. Hiç kimse yahu bu Fenerbahçe’nin kurguladığı Tahkim Kurulu nasıl böyle bir şey yapar ve Aydınlar bunu nasıl bilmez sorusu sormak yerine FB hariç bütün TFF ve kurumları suçlu gösterildi.
-          TFF sadece kendisi değil bütün üst düzey yöneticileri ile beraber istifa ederek seçimli genel kurulun gerçekleşmesini sağladı
-          Böylece sadece yönetim değil, TFF’nin bütün kurumlarının düştüğü düşüncesi pompalandı
-          Bu Tahkim ve Etik kurulu da düştü demekti
Buraya kadar yazılanlar, şimdiye kadar olanların özeti idi.  Bundan sonra olacakların özetini de vereyim naçizane:
-          Şimdi Etik kurulu düştuğüne göre Etik Kurulu raporu da düşmüştür dencecek ve “şike vardır” diyen rapor kadük kalacak yok sayılacak.
-          Peki, ne olacak? Yeni seçilen (atanan demek daha doğru) TFF  yeni Etik Kurulu gelecek ve yeni bir rapor yazacak
-          Bu raporda “şike yok, varsa da sahaya yansımamış” denecek
-          Böylece herkes aklanacak. Ne ceza alacaklar ne de şike suçu işlemiş sayılacaklar
Evet, Türk futbolunu bu plan maddi anlamda kurtaracak belki ama yıllardır ağızlardan düşmeyen:
-          8 – 0 Arkaragücü – Galatasaray maçı
-          Fenerbahçe – Denizlispor maçı
-          Alaaddin Çakıcı’nın “Bizim emeklerimizi yok sayıyorsun Sinan” lafı
konuları gibi 2010-2011 sezonunda yaşanan şike ve teşviklerde yıllarca Türk futbolunun yüz karası olarak kalacaktır. UEFA Türkiye’ye ceza verirmi bilinmez ama Türk futbolu kendi geleceğine cezayı çoktan verdi bile. Konu ne Fenerbahçe ne Trabzonspor ne de başka takımlardı, kurtarılması gereken Türk futboluydu.  Malesef olmadı. Bundan sonra gelecek olan adalet geç gelen bir adalet olacaktır ve değeri hiç olmayacaktır. Süreci sezon sonuna ötelemeyi başaranlar sezon bitince geçen sezon cezamız verilseydi neden şimdi ceza alacağız diyeceklerdir.
Hiç kimse kusura bakmasın 438 sayfalık iddianamenin hepsini iki kere okumuş v eek klasörlerinde bir çoğunu gözden geçirmiş birisi olarak bana kimse
Şike yada teşvik olmamıştır” diyemez.  Yukarıda Allah var. 
Bütün bu pisliğe ve keşmekeşe rağmen hala maç seyretmek ve ailesi ile bu spordan zevk almak isteyenlere bir kere daha düşünmelerini tavsiye ediyorum.
Futbol benim tek sporum. Trabzonspor benim tek aşkım ve hayata bakış açımın bir parçası.  Kazım’ın dediği gibi Trabzonspor “bir yaşam biçimi” benim için. Ondan ayrılmam ve Trabzon’lu olmadgm halde ondan bir “Karadeniz Fıkrası” olarak söz etmem imkansız. O ancak Trabzonspor’un temsil ettiklerini anlayamayacakların akıl sorunu.
Fakat, çok sevdiğim spora katkı ve hobi olarak yaptığım futbol yorumculuğu ve spor yazarlığı artık benim için hobi olmaktan çıktı.  Yazı yazarken midem bulanıyor artık.  Ortadaki pislik o kadar çok ki neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Hobi denen şey, sadece zevk almak ve mümkünse insanlığa katkı yapmak için yapılır. Yukarıda özetlenen ortamda bunu yapabilmek imkansızlaştı benim için.
Elveda Türk Futbolu!
Elveda İnternetspor okuyucuları!
Ne kadar sülç-i lisan ettiysek affola. Hakkınızı helal edin.
Nasipse başka bir zamanda ve ortamda tekrar görüşürüz.
Son olarak yaklaşık 8 senedir bana İnternetspor sayfalarında istediğim gibi yazma imkanı veren ve bir kere bile yazılarıma müdahale etmeyen başta sayın Hadi ÖZIŞIK beye,  Baki ve Süleyman ÖZIŞIK beylere, ve tüm İnternetspor çalışanlarına teşekkür ederim.
Yüreğinizde futbol sevgisinin azalmaması temennisiyle son kez,
SEVGİYLE KALIN