2013 yılının bu zamanları, Trabzonspor’da kongre ateşi yanmış.

Kulisler hareketli. Tek aday var.

Emre Aksoy.

Herkes başka kimin veya kimlerin aday olacağını düşünüyor.

Kimileri istedikleri isimleri aday gösterebilmek için çalışmalar yapıyor. 

Öncelikle Emre Aksoy’dan bahsetmek istiyorum.

Kendisi tam bir Trabzonsporlu. Her maçı yakından takip eder, kulüple ilgili her şeyi yakın çevresine sorar, öğrenir. 

2013 Şubat’ı. Şenol Güneş istifa etmiş, takım kötü gidiyor. Borç giderek artıyor. 

Aksoy’un morali bozuk ve Sadri Şener ile yönetimine de bir o kadar kızgın. 

O yıllarda da Aksoy Trabzon Sanayici ve Girişimci İş Adamları Derneği’nin Başkanı. 

Trabzon’un sorunlarını ve ihtiyaçlarını araştırıyor ve bunlarla ilgili projeler hazırlayıp gerekli mercilere sunuyor ve bunları sürekli kamuoyuyla paylaşıyor. 

Bir gün Aksoy ekibini topluyor. 

Gündem yine Trabzon’dan açılıyor ve en önemli sorun masaya yatırılıyor. 

Trabzonspor’un ligdeki kötü gidişi. 

Aksoy 10 yıllık kongre üyesi olduğunu söyleyerek lafa başlıyor. “Bu şehirde Trabzonspor kötü ise hepimizin morali bozuktur. Hafta sonu Trabzonspor kaybetmişse hepimiz Pazartesi gününe yüzümüz asık gireriz” diyor. 

Ve Aksoy ekibine Trabzonspor başkanlığına aday olacağını açıklıyor. 

Kimseden icazet almayacağını ve hiçbir şekilde çekilmeyeceğini de üstüne basa basa vurguluyor. 

Aksoy’un bu andan itibaren tüm açıklamaları Trabzonspor üzerine oluyor. 

Yeri geliyor Sadri Şener ve yönetimini eleştiriyor, yeri geliyor futbolcuları. 

Doğruya doğru diyor, yanlışa yanlış. Ama hiçbir zaman sessiz kalmıyor o dönem. 

Aksoy’un o zamanlarda yaptığı açıklamalar Trabzonspor camiasını da hareketlendiriyor. 

O güne kadar Şener ve yönetimini eleştiremeyenler, içindekileri rahatça ifade etmeye başlıyor. 

Herkes isimlerin gidici Trabzonspor’un kalıcı olduğunu bir anda hatırlıyor ve Aksoy’dan cesaret alanlar birer birer adaylıklarını açıklamaya başlıyor. 

Nitekim Trabzonspor tarihinde en çok adaylı seçime gidiyor. 

Emre Aksoy, Muharrem Usta, Metin Atasoy, Hakan Kulaçoğlu ve seçimi kazanan İbrahim Hacıosmanoğlu olmak üzere beş adaylı bir seçim gerçekleşiyor. 

Hacıosmanoğlu’na gelelim.

Adaylık sürecinde basına sürekli şu sözleri söylüyor Sayın Başkan: “Kupanı almanın yöntemi bellidir. Biz o yöntemleri biliyoruz. Başkan olduktan 2 ay sonra o kupayı Trabzon’a getireceğiz. Gerekirse İstanbul’da yürüyeceğiz.” 

Aradan 1 yıl geçiyor. Trabzonspor Başkanı Hacıosmanoğlu’nun bellidir dediği yöntemleri hala bilen yok. İstanbul’da yürüyen de yok. Trabzon’a gelen bir kupa da yok. Sonuna kadar arkasındayız dediği Mustafa Reşit Akçay da yok. Seçim sürecinde futbol direktörüm olacak dediği Fatih Tekke de yok. Alt yapının başına getireceğini dile getirdiği Ömer Eyüboğlu da.

Bakıyorum başka neler yok diye. 

Hacıosmanoğlu başkan seçildikten sonra yaptığı açıklamalarda “Bu zamana kadar Trabzonspor olarak hep masa başında kaybettik. Artık orda da kaybetmeyeceğiz” diyor. 

En yakın tarihteki maça bakıyorum, Eskişehir maçında haksız yere penaltı aleyhimizde rahatlıkla hakemler penaltı çalıyor, Lig Tv 3 yıl önce sevinçlerimizin çalınıp, taraftarlarımızın kalp krizi geçirmesine neden olan satılık bir şehrin takımı Eskişehir’in bütün Trabzon’a küfretmesine seyirci kalıyor, sesi kısmıyor.

Hacıosmanoğlu ise ille de paydaş, ille de gelecek nesil diyor. 

Ne yazık ki, gelecek nesillerin özeneceği bir Trabzonspor portföyü çizemiyor. 

Çizemediği gibi Trabzonspor’u siyaset masasının tam üzerine bırakıyor. Çatıda ki keskin nişancılara bile sesini çıkarmıyor. Bir şehrin onurunu kıran vali için bir kez olsun çıkıp ‘Biz terörist miyiz?’ demiyor. 

Geçen hafta oynanan ve dünyanın sayılı derbilerinden biri olarak adlandırılan, hemen her maçlarında büyük olaylar olan GS-FB maçında hiçbir yerde keskin nişancı olmadığını bu kentin valisine hatırlatmıyor… 

Kısacası, Trabzonspor son 1 yıldır hiç umulmadık, tahmin bile edilemeyecek hadiselerle karşı karşıya kalıyor. 

Ama gelin görün ki, tüm bunlar yaşanırken camiadan bir kişi çıkıp da ‘Bu kulüpte neler oluyor?’ diye sormuyor. Bir iş adamı çıkıp da Trabzonspor’un düdüklü katillerce yenen haklarından, kötü giden yönetiminden, verilmeyen kupasından, yaparım deyip de hiçbir şey yapmayan başkanından konuşmuyor. 

Şike sürecinden bu yana Trabzonspor taraftarının belki de en çok paylaştığı sözlerden:

“Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır.” 

Şimdi soruyorum buradan.

Neden susuyorsunuz? Neden Emre Aksoy’un geçen sene gösterdiği cesareti göstermiyorsunuz? 

Bu kadar kötü yönetilen ve temsil edilen bir Trabzonspor nereye kadar daha gidecek. 

Pilot takım 1461 Trabzon deseniz kümeye düşme hattında. 

Hala birileri bir şeyleri iyi göstermeye çalışırken ne kadar daha alkış tutacaksınız?

Trabzonspor Başkanını eleştirmek Başbakanı eleştirmek değildir. 

Hacıosmanoğlu Sayın Başbakan’a yakın olabilir, sevebilir hatta sevilebilir de,

Ama bu yakınlıktan Hacıosmanoğlu aleyhinde açıklama yapmaya engel teşkil etmemeli. 

Çıkın hür iradenizle ve damarlarınızdaki Bordo-Mavi kan, bedeninizde ki Dozer Cemil, Kadir Özcan ruhu, yüreğinizde ki Şampiyonluk aşkıyla serbest bırakın cümlelerinizi. 

Susmayın!

Sessiz kalıp şeytana da uymayın. 

Olmayan bir yönetim, sadece konuşan ve hiçbir icraat yapmayan bir başkanla bu takım 2014-15 sezonuna girip bir yıl daha kaybetmemeli.