Soylu, Trabzon'da düzenlenen 134. Dönem Kaçakçılık İstihbarat Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, toplantının, yurt dışı ve yurt içinde ülkeye yönelik her türlü kaçakçılık faaliyetlerinin değerlendirmesini yapmak, bunlarla mücadelede hedef, taktik ve usullerin tespitine yardımcı olunması konularında ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması amacıyla gerçekleştirildiğini söyledi.

21. yüzyılın teknolojik ve medeniyet seviyesinin yeni fırsatlar ve yeni imkanlar sunduğunu ama aynı ölçüde yeni tehditler de sunduğunu belirten Soylu, “Suçu önleme adına yeni̇ cihazlar, yeni yöntemler, yeni̇ teknikler sunan 21. yüzyıl modernizmi aynı zamanda yeni suç türleri, yeni suç aletleri, mücadele edeceğimiz yeni̇ suç sahalarını da bi̇zlere sunmaktadır. Korsanlık, yüzyıllardır dünya üzerinde var olan bir suçtur ama siber korsanlık veya bilgisayar korsanlığı bi̇zlere modern dünyanın karanlık bi̇r armağanıdır. İçki, sigara kaçakçılığını belki çok uzun zamandır biliyorduk ama biyokaçakçılık di̇ye bi̇r şeyle maalesef yeni̇ tanıştık. Şeker, önceleri̇ bu ülkede üreti̇p güzel güzel tükettiğimiz bi̇r üründü ama şimdi yasa dışı yollardan ülkemi̇ze gi̇ren şekerle ilgili çalışmalar, takipler, operasyonlar yapmak durumundayız.” diye konuştu.

“Kurt da kuzu da aynı kaynaktan su i̇çi̇yor”

Soylu, suçluları yakalamak için kullanılan teknolojilerin, bi̇lgi kaynaklarının, ellerdeki küçük bi̇r alet vasıtasıyla artık ceplere girdiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Aynı kaynaklarla suç işleme potansiyelindeki i̇nsanlar da kullanıyor. Eskiden teröristlerin kamplarda eğitimlerini aldıkları birçok bilgi, bugün maalesef internet dediğimiz mecrada, eği̇ti̇m videolarıyla paylaşılıyor, yani̇ kurt da kuzu da aynı kaynaktan su i̇çi̇yor. Dolayısıyla burada i̇ki̇ seçeneğimiz var, elbette ki bu meseledeki bu kaynakların yani gerek suç işleme kaynaklarının tüketilmesine yönelik adımımızı hep beraber ortaya koyacağız fakat biz devletiz, vatandaşımız bizden hizmet beklemektedir. Çocuklarımızı, nesillerimizi her türlü kötülükten korumakla mükellefi̇z. Dolayısıyla kuzu gibi bekleme lüksümüz maalesef yoktur. Suçlunun bir adım ilerisinde olmak, devletimizin bütün gücünü kullanmak ve bu ülkeyi dört tarafından sarmış şer odaklarına göz açtırmamak, bi̇zleri̇n tek seçeneğidir.”

PKK terör örgütünün en önemli finansman kaynaklarından birinin uyuşturucu ticareti olduğunu anımsatan Soylu, şu değerlendirmede bulundu:

“Rakamın, yıllık 1,5 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Türki̇ye üzerinden geçtiği tahmin edilen uyuşturucunun, piyasa değeri yılda yaklaşık 40 milyar liradır, güvenlik birimlerimizin ele geçirdiği uyuşturucunun piyasa değeri ise biraz önce arkadaşlarımız değerlendirmelerinde de ortaya koydular, 4,5-5 milyar lira civarındadır. Türkiye’de toplam sigara tüketiminin yaklaşık yüzde 15′i kaçak sigaradan oluşmaktadır ve burada devleti̇mi̇zi̇n vergi kaybı yıllık 4,5 milyar lira düzeyindedir. Basi̇t şekilde kıyaslayabilelim diye söylemek istiyorum. Ilgaz Tüneli’ni 572 milyon lira proje maliyetiyle gerçekleştirdik. Yine 1 milyar 140 milyon liraya da Ovit tünellerini inşa edi̇yoruz. Kaçakçılıkla ilgili verdiğim örnek rakamların yıllık olduğuna, biraz sonra sunumlarda da izleyeceğiz, si̇zlere veri̇lecek olan diğer kaçakçılık türlerini kapsamadığına da ayrıca dikkatinizi çekmek isterim.”

Soylu, Türkiye’nin, kaçakçılıkla mücadelede, i̇ş yükü ağır bir ülke olduğuna dikkati çekerek, “Coğrafi olarak, doğu diye tabir ettiğimiz dünyanın batıya açılan kapısı konumundayız. Üç tarafımız deni̇zlerle çevrili, buralardan giriş çıkışları kontrol etmek durumundayız. Suri̇ye ve Irak sınırımızda devlet otoritesi noktasında ciddi sıkıntılar var. Askeri operasyonlar cereyan ediyor, terör tehlikesi hala sürüyor. Bunun getirdiği büyük bir göç dalgasının hem hedef hem de geçi̇ş ülkesi konumundayız. Sınırlarımızın doğusunda ve güneyinde fakirlik ve savaş, batısında ise zenginlik ve refah dünyası var. Doğal olarak doğudan batıya doğru bir akış söz konusu. Bu akışın içinde uyuşturucu var, insan var, tarihi eser var, kaçakçılık konusuna girebilecek ne varsa altını çizmek gerekir ki hepsi var.” dedi.

“Bütün bu şartlara rağmen ülkemiz, kaçakçılığın her türüyle başarılı şekilde mücadele etmektedir.” ifadesini kullanan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Örneğin, bi̇r insanlık suçu olarak gördüğü uyuşturucu ile mücadele noktasında 2002′den günümüze kadar 38 ülke ile 258 ortak operasyon gerçekleştirilmiştir. Ülkemizin uyuşturucu i̇le mücadelede gösterdiği başarılı çalışmalar uluslararası rapor ve bültenlere de aynı şekilde yansımıştır. BM’nin 2016 Dünya Uyuşturucu Raporuna göre, 2014 yılında küresel düzeyde yakalanan eroinin yüzde 16′sı Türki̇ye tarafından ele geçirilmiştir. 2016 Avrupa Uyuşturucu Raporuna göre, Avrupa geneli̇nde 2014 yılında yakalanan 6,1 milyon ectasy tabletin 3,6 milyonunun Türki̇ye tarafından gerçekleştirildiği de bilinmektedir.”

Soylu, Batı ile Türkiye’nin özellikle uyuşturucuya bakış açısı arasında ciddi fark olduğuna işaret ederek, “Onlar bunu bir suç meselesi olarak görmüyorlar, neredeyse yaşam biçimlerinin bir noktasına iliştirmişler ve bunları belki de en kabası olarak söylüyorum, bir sağlık meselesi olarak görüyorlar ve on yıllardır Türkiye’yi uyuşturucu açısından bir geçiş ülkesi olarak nitelendirdiler. Daha doğrusu Batı bu konuda bizi hep aldatmaya çalıştı. Biraz önce rakamları verdim, onların yaptıklarının katbekat fazlasını Doğu ve Batı arasındaki bu transferde yakalayan ve bu konuya ciddi, şiddetli bir şekilde üzerine giden güvenlik güçlerimizle önemli başarılar elde eden ülke konumundayız ama sentetik uyuşturucular konusunda batı ne yapıyor? Maalesef hiçbir şey yapmıyor.” diye konuştu.

“Sentetik uyuşturucular batıdan geliyor”

Bonzai denilen bir bela ile karşı karşıya olunduğunu belirten Soylu, “Bu Doğu’dan gelmiyor. Sentetik uyuşturucular Batı’dan geliyor. Peki ne tedbir alıyorlar? Hiçbir tedbir almıyorlar. Bizim sırtımızı sıvazlıyorlar. Sıvazladıkları şu, ‘evet siz eroini, esrarı iyi yakalıyorsunuz, uyuşturucuyu iyi yakalıyorsunuz.’ diyor, bizi sanki bir geçiş ülkesi olarak nitelendirip aslında bizim bir hedef ülke olduğumuz konusunu hiçbir zaman kendi değerlendirmelerinde gündeme getirmiyorlar. Batı’nın bu yaklaşımını ve çifte standardını şiddetle reddediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Soylu, katılımcılarla şöyle devam etti:

“Terör ne ise bizim için uyuşturucu odur. Bizim inancımızda, değerlerimizde. Tüm yetkililerimize açıkça söylüyorum, terörle mücadelede hangi mantığı ortaya koyuyorsak uyuşturucu satıcısını gördüğünüz anda acımayacaksınız. Çocuklarımıza, okulların etrafında uyuşturucu satmaya çalışanları gördüğünüz anda ona insan muamelesi yapmayacaksınız. Bu kadar basit. Bu kadar net. Bunu tüketeceğiz bu ülkede. Herkesin bu konuda, ailelerin, annelerin babaların talepleri, feryatları var. Çocuklarını okullara gönderiyorlar ve bize emanet ediyorlar. Devlet dediği kuruma emanet ediyorlar. Biz sırtımızı dönemeyiz. Dağa götürülen çocuk teröristlerden ne kadar endişe, ızdırap ve azap duyuyorsak, çocuklarımıza birtakım torbalar içerisinde uyuşturucu satmaya çalışanlar kim varsa tekrar söylüyorum, acımayacaksınız. Teröriste hangi muameleyi yapıyorsanız onlara da aynı bu muameleyi yapacaksınız.”

“Bu uyuşturucudan istifade eden en önemli unsur PKK terör örgütüdür”

Nesilleri korumak zorunda olduklarını dile getiren Soylu, “Kanun, hukuk bu konuda her şey açık ve nettir ve bu konuda özellikle kaçakçılık ve organize şebekelerine ciddi bir şekilde mücadeleyi ortaya koyacağız. Özellikle bu uyuşturucudan istifade eden en önemli unsur PKK terör örgütüdür. Yani eş zamanlı bir operasyonu eş zamanlı bir organizasyonu yürütmekle mükellefiz.” dedi.

Soylu, 2016 yılında özellikle eroin açısından yakalama miktarının yüzde 33 arttığını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu önemli ama esrarın kilosu açısından da yüzde 253 artış söz konusu olmuştur. 265 milyondan neredeyse 937 milyona kadar çıkan yani yaklaşık 1 milyara kadar çıkan anlayış ve başarılı operasyon gerçekleştirdik 2016′da. Bu bizim için yeterli değil. Gerek alkol, gerek tütün kaçakçılığı olsun, gerek yasa dışı ekimler olsun, bütün bunlardan dolayı risklerimiz belli. Önümüzdeki yıllarda bu bizim bir hasılamızdır. Yani hasılamız ne, mücadele ediyoruz. Bir taraftan polisimiz, bir taraftan jandarmamız, bir taraftan gümrükteki arkadaşlarımız, herkes mücadele ediyor. Bu hasılayı 2017 yılı içerisinde çok daha üst noktaya çıkaracağız, yani bunu aklından geçirenler, ‘Türkiye bizim için rahat bir ortam değildir’ diyecekler. Bir taraftan sınırlarımızı duvarlarla kapatıyoruz, bir taraftan elektronik ve teknolojik bütün tedbirlerimizi almaya çalışıyoruz, bir taraftan insansız hava uçaklarımızla, ‘drone’larla birlikte sınırlarımızı kontrol ediyor ve gerek Ağrı, gerek Iğdır, gerek Artvin bölgesinden Türkiye’ye gelen, gerek Hakkari’de yapacağımız, yaptığımız, güvenlik yollarıyla beraber bütün bunların hepsini bir taraftan teröre yönelik olarak yapıyor ama diğer taraftan da Türkiye’nin baş belası olan her alandaki kaçakçılıkla ilgili ciddi bir adım atmaya çalışıyoruz.”

“Uyuşturucu ile mücadelede hukukun temel ilkelerine ihtiyaç var”

Soylu, uyuşturucu ile mücadele konusunda devletin, hükümetin kararlı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Kıymetli Cumhurbaşkanı’mızın, Sayın Başbakan’ımızın ortaya koymuş olduğu ve bize verdiği talimatlar neticesinde büyük bir kararlılıkla, ciddi bir mücadele ile devam etmektedir. Özellikle uyuşturucu ile mücadelede muhakkaktır ki hukukun temel ilkelerine ihtiyaç var. Bu çeşitli kanunlara serpiştirilmiş, bazen bir dağınıklık da ortaya koyuyor. Şimdi Adalet Bakanlığı ile birlikte hakikaten Türkiye’de uyuşturucu ile mücadele kanunu taslağını bir noktaya kadar getirdik, inşallah şubat ayı içerisinde konunun bütün tarafları ile bir kampa girilecek ve orada Türkiye’de yepyeni bir adım atılacak ve uyuşturucu ile mücadele kanun taslağının çalışmaları hükümetimize sunulmak üzere hazır hale getirilmeye tüm kurum ve kuruluşlarla gerçekleştirilecektir. Buna çok önem veriyoruz. Bu hem hareket kabiliyetimizi hem de sonuç alma kabiliyetimizi son derece etkileyecektir.”

Bakan Soylu, Türkiye’nin kaçakçılığın her türlüsü ile mücadelede gerçekleştiren bir ülke olduğunu da söyledi.

Mücadelenin dünya ile ilgisi olduğuna işaret eden Soylu, “Hem uluslararası alanda hem ülke içinde bu işle ilgilenen birimler arasında istihbarat, koordinasyon ve işbirliği hayati öneme sahiptir. Her yeni gelişme yeni imkanlarla birlikte yeni tehditler de sunmaktadır. Bu noktadan hareketle tehditleri, ilkelerimizi ve hedeflerimizi doğru şekilde tanımlamalıyız. Bu toplantılar bunları sağlamaya yöneliktir.” dedi.

Patlayıcılar sorunu ve gübre satışları

Soylu, patlayıcılar konusuna ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu da başımızdaki yeni dertlerden, belalardan bir tanesidir. Bu konuda, el yapımı patlayıcılarla ilgili koordinasyon kurulumuz da var. Dünya da bununla uğraşıyor. Yaklaşık 4,5 aydır İçişleri Bakanlığı yapıyorum, belki de en çok ilgilendiğim konulardan biri de el yapımı patlayıcılardır. Dünyada buna nasıl tedbir alınıyor? Maalesef şunu ifade etmeliyim ki el yapımı patlayıcıları uzaktan tespit edebilen bir teknoloji, gelişme tam anlamıyla bulunmuş değil. Onun için tedbirlerimizi ortaya koymakta, birtakım gözlemlerimizi, analizlerimizi, teşhislerimizi en iyi şekilde yapmakta elbetteki kararlı olmalıyız.”

Gübre konusunda aldıkları ve alacakları tedbirler olduğunu aktaran Soylu, “Özellikle gübre satan merkezlerin kamerayla izlenmesi, oradaki karekodların çok yakın zaman içinde sağlanması ve gerçekleştirilmesi, kime ne kadar gübrenin verildiğinin bir şekilde, özellikle amonyum nitrattan bahsederek söylüyorum, bilinmesi bizim açımızdan, tedbirleri almamız açısından büyük bir önem taşımaktadır.” diye konuştu.

Yaklaşık 5 saat süren toplantıya Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Ordu, Bayburt ve Gümüşhane’den vali, il emniyet müdürleri, il jandarma komutanları, gümrük yetkilileri ve diğer ilgililer katıldı.