Kim derdi ki sıkıntılı bir sürecin içinde bulunan Fenerbahçe’ye hasmı ( futbol anlamında ) Trabzonspor el verip, adeta yeniden ayağa kaldıracak?...

Gerçekten de öyle oldu…
Trabzonspor en son 23 Ağustos 1997 de rakibini kendi evinde yenmiş ve son yirmi yılda rakibini alt edememişti.

Aslında ‘’ o gün bugün ‘’ olabiliyordu, lakin olabilmesine ramak kala Trabzonspor’un çok istediğini belki ‘’ kader böyle istedi  ‘’ ya da ‘’ kısmet değilmiş ‘’ gibi manevi dürtülere topu atıp işinden çıkmak gibi bir ruh halinin tam ortasında kalabilmeyi başka nasıl izah edebilirim diye düşünüyorum…

Gecenin kader adamı KUCKA;

Öyle ya, önce Kral Burak Yılmaz’ın Kucka’nın akıl dolu gol pasında değil stadı bütün Kadıköy’ü susturması, sonra yine Kucka’nın sebebi olduğu penaltı ile adeta Fenerbahçe’ye oksijen öpücüğü sunan bir Trabzonspor’u ortaya koyduğu mücadeleci futbol performansından dolayı kutluyorum…

Evet, 
Trabzonspor kaçtı, Fenerbahçe kovaladı denilebilir, her iki takımın gollerinin sıralamasına bakınca…

Her şey güzel başlamıştı nemli bir Istanbul gecesinde…
Her iki camianın malum sezondan beri süregelen futbol hasımlığında sanki bu akşam ilk defa futbol adına bir şeylerin ortaya konulacağı bir doksan dakikanın bizleri sarıp sarmalayacağını hissetmişti benim gibi düşünen bir çok futbolsever.

Ersun Yanal Atiker Konyaspor müsabakasından farklı olarak kalede Esteban yerine cezası sona eren Onur ve bana göre Konyaspor karşısında muhteşem oynayan Bongonda yerine Bero tercihiyle başlamıştı.

Her şey Trabzonspor’un istediği şekilde başlamış, erken gelen Burak Yılmaz golü sonrası yine Burak’ın talihsiz bir şekilde oyuna devam edememesi N’Doye li bir oyun şekline mecburi dönüş Fenerbahçe’yi maalesef maça ortak etmiştir.
Çünkü yorgun Fenerbahçe’yi Burak’ın bulduğu boş alanlardaki tehditleri ilerleyen zaman dilimlerinde çok daha zor durumlarda bırakacak gibiydi…

Lakin zorunlu Burak – N’Doye değişikliği Trabzonspor’un oyun şeklini özellikle ikinci ve üçüncü bölgede Fenerbahçe’ye büyük koz sağladığını düşünüyorum.

Ki ilk devrenin sonunda Trabzonspor savunmasının Alper Potuk’a adeta gel çek şutu dercesine ki bir anlık gaflet uykusu bana göre maçın tamamının penaltı dahil en kritik kırılma anıdır.

Fakat Trabzonspor’un ikinci yarının başında olması muhtemel Fenerbahçe ataklarında oynadığı futbol anlayışında İstanbul a beraberliğin bir tık üzerinde galibiyeti isterime elbet hissiyatının izahıydı Olcay Şahan’ın muhteşem golünün hikayesi…

Bu gol rakibin kalecisiyle seyircisinin arasındaki soğukluğunda fitilinin ateşlenmesine vesile olan gerek zamanlama gerek oyunun kalan rotası açısından çok kıymetliydi.

Fakat yazımın başında anlatmaya çalıştığım gibi, bazı şeyler sizin istediğiniz gibi giderken işin finalinde varmak istediğiniz yere yetmeyebiliyor.

Bu arada; Yusuf Yazıcı’nın sarı kartından dolayı ya da hocasının oyundan alana kadar bana göre bu akşam oyuna katkı anlamında  beklenen ağırlığını koyamasa da onun için çok verimli bir sınav olduğunu düşünüyorum…

Sonuç itibariyle Trabzonspor o çok arzu ettiği galibiyeti elde etmesine ramak kalan bir gecenin kendisine kattıkları ve kendisinden aldıklarının orantısal gel gitlerinin hesabını çıkaracağı ve bu çıkarımlardan gelecek adına futbol heybesine çok şeyler koyacağı bir futbol gecesinin kazanımlarının keyfini çıkarmalıdır…

Yani, ezilmedi, küsmedi, Yılma(z)dı, Onur’uyla topunu oynadı…

Bu Trabzonspor gerçekten çok farklı ve ışıl ışıl…