Aşık: Trabzonspor’da yöneticilik yapan kişiler artık 30 ayrı guruba bölünmüş durumda. Herkes birbirine hasım olmuş. Aynı yönetimde olanlar bile birbirlerini çekiştirirler. Bölünmüşlük var. Bu ancak yüksek heyecan ve hedef yaratarak giderilir, düşman yaratarak değil

TRABZONSPOR SAYESİNDE SİYASETE GİRDİM

Trabzonspor her Trabzonlu için bir ortak değerdir. Hatta ortak olan tek değerdir. Bir farklılığı daha var benim için. 1983 yılında siyasete girdim. Siyasete giriş sebebim de 1982 yılındaki başarılı yöneticiliğin sonucudur. Trabzonspor’un sayesinde siyasete girdim. Bunu başkaları söyler mi bilmiyorum. Mehmet Ali Yılmaz da öyle Faruk Özak da öyle Atay Aktuğ da öyle. Atay Aktuğ, Trabzonsporlu formasını billboardlara fotoğrafını astı, belediye başkanı seçildi. Faruk Özak da Trabzonspor başkanlığı yaptığı için siyaset arenasında yerini aldı. Tabi ki hepimizin, siyasette olabilme becerisi vardı ama çıkış noktası Trabzonspor’dur.

KULÜP KAHVEHANEDEN YÖNETİLİRKEN, BİZ FUTBOLCU PARASIYLA TESİS YAPTIRMAYA KALKTIK

1982 yılında Mustafa Günaydın Trabzon’a geldi. Benim de o zaman 3-5 senelik Trabzon’da iş hayatım vardı. Beni aldılar getirdiler, yönetime girer misin dediler. Her Trabzonlu için bir prestij, bir kariyer yeridir. Her Trabzonlu balıklama atlar. Ben de daha küçüğüm hemen kabul ettim. Orada ciddi bir çalışma yaptık. Gelir temin etme ve tesisleşme anlamında büyük adımlar attık. Şuan ki tesislerinin var oluş sebebi benim. 5 şampiyonluk görmüşüz ama tesisimiz yok. Hatta yönetim kurulunun toplantı yapacak bir odası yok. Şehir kulübünün karşısında futbol sahası vardı. O sahanın dörtte biri büyüklüğünde bir lokal vardı. Kahvehane vardı. O kahvehanenin kenarında yazıhane yapılmıştı. Orada yönetim kurulu toplantıları yapılırdı.

Ben yönetime girdiğim zaman böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimi söyledim. Bizim kendimize ait bir tesisimiz olması lazımdı. O yıl ligde 2. Olduk. Beşiktaş şampiyon oldu. O zaman İskender Gönen ve Hüsnü Özkara vardı. Türkiye’nin en iyi futbolcuları idi. Ben İskender ve Hüsnü’yü Ankaragücü’ne sattım. 35 bin liraya İskender’i, 22 bin liraya da Hüsnü’yü… Çeklerini de aldım. Trabzonspor tesislerinin arsa sahibine İskender’in çekini verdim. İbrahim Cevahir ile birlikte “burayı alalım tesisleri yapalım” dedik. Faroz gurubu ayaklandı ve “Takımın en iyi futbolcusunu satamazsınız” dediler. Kulübün camlarını yani o kahvehanenin camlarını kırdılar, protesto ettiler. Haliyle bizim yönetim korktu. Toplantı yaptılar ve satmaktan vazgeçtiler. İskender’in parasıyla tesisi alıp, Hüsnü’nün parasıyla da kulübü döndürecektik. Çekleri geri vermemi istediler. Ben de “derhal kongreye” dedim. Ben şampiyonluk değil, tesis istiyorum diye ısrar ettim.

 Kongre kararı aldık ve Mehmet Ali Yılmaz aday çıktı. Kulübün saymanının benim olacağımı söyledi ve kulübün gelirini giderini kendisine anlattım. Benimle olur musun dedi, “Evet olurum” dedim. 35 bin liralık çeki geri vermiştik. “35 bin lirayı arsaya verirsen ben de seninle olurum” dedim. Mehmet Ali Yılmaz kabul etti ve ben de Mehmet Ali Yılmaz tarafına geçtim. Hemen kazmayı vurduk. O dönem paralı başkan aranıyordu zaten. “Bir yılda 500 milyon harcarsın ama nasıl harcadığını anlamazsın, çok keyif alırsın” dedim. Kongreye girdik kazandık ve hemen tesislere başladık. Devletin bütün birimleri bize yardım etti. Trabzonspor tesisleri Türkiye’de kulüp adına yapılmış ilk tesis oldu.

Futbolcular benden yaşlı idi!

Henüz 29 yaşında Trabzonspor’da yönetici idim. Turgay, Şenol, Kadir benden yaşlı idi ve futbolcuydular. Trabzonspor o dönem kriz döneminde idi. Ben orada ciddi bir duruş sergiledim. Bu da taraftarın beğenisini kazandı. Ben sayman olarak görev yapıyordum. Hem kamuoyuna açıklama yapan, eleştirilere cevap veren, kulübün savurganlığını önleyen çalışmalarda bulundum. Rahmetli Özal, Anavatan Partisi’ni kurduğu zaman kendine göre tanıdığı isimleri 10 kişiye “Bana Trabzon’dan kimi önerirsiniz?” diye sormuş. Sağcısı, solcusu... O 10 kişinin bir tek ortak olarak verdiği isim benmişim.  Beni aradı, çağırdı görüştük. Yaşımın genç olduğunu görünce şaşırdı. “Ben Trabzonspor’da yöneticiyim ama başarılı yönetici olmam siyasete yansımayabilir” dedim. Zengin olmak, güçlü aile olmak, oy potansiyeline sahip olmak lazımdı. Hayal kırıklığına uğramaması için uyardım Sayın Özal’ı.

SABAH SEÇİM YARIŞI YAPIP AKŞAM KULÜP İÇİN ÇALIŞIYORDUK

Mehmet Ali Yılmaz’la aynı yönetimde bulunurken ben ANAVATAN partisinden o da DYP’den milletvekili adayı olmuştu… Gündüz siyaset yapıyoruz, birbirimize demediğimizi bırakmıyoruz. Akşam kulübe gelip birlikte Trabzonspor için çalışıyoruz. Bu kadar güzel bir ortam vardı. Mehmet Ali Yılmaz seçim kampanyasını otel Usta’dan yürütüyordu. Biz de oradan yürütüyorduk. Çok ilginç bir ortam vardı. Gazeteciler soruyordu, “Mehmet Ali Yılmaz senin başkanın nasıl olacak bu iş” diye… Ben de “Mehmet Ali Yılmaz Mercedes, ben ise Renault, ama Mercedes’e takmışlar 124 motoru, bana sorarsanız bu araba parçalanır” dedim. Yaptık ettik…

O çok zengin kampanya yürütüyordu. Mehmet Ali Yılmaz çok tembeldi, saat 12’de zor kalkardı. Saat 14’de ancak çalışmaya başlardı. Miting için gittiğim ilçelerde derdim ki “Mehmet Ali Yılmaz ilk mitingine çıkacak, ben ise 5. Mitingimi yapmaya gidiyorum” 30 bin kişi statta Mehmet Ali Yılmaz’ın tişörtünü giymişti. Biz o seçimde 105 bin oy aldık, DYP 170 bin oy aldı. O zaman il barajı vardı, o barajı 500’la geçti Mehmet Ali Yılmaz. 70 bin 500 oy aldı. Mehmet Ali Yılmaz olmasaydı DYP, Trabzon’dan hiç oy alamayacaktı.

Takımın ve kulübün dengesi nasıl bozuldu?

Çok mütevazi bütçelerle yönettik. İlk sayman olduğum dönemde otogardan bilet başına para alıyorduk. Her bilet için pay alıyorduk. Çimento fabrikasından her çimento torbası başına devlet Trabzonspor’a para kesiyordu.. Sinema biletlerinden para alırdık. İstanbul’da geceler düzenlerdik. İşadamları gelirdi ve birisi çıkar “pamuk eller cebe” denirdi ve yine Trabzonspor’a katkı sağlardık. Trabzonspor 1 yıllık bütçesinin bir kısmını buralardan toparlardık, bir kısmını başkan verirdi. Şamil Ekinci, Mehmet Ali Yılmaz, Sadri Şener, Nuri Albayrak Trabzonspor’a katkı sağlamıştır.

Trabzonspor uçakla değil, ikinci el otobüsle giderdi. Futbolcu satışından iyi gelir elde ederdik. Satın aldığımız kadar sattığımız olurdu. Türkiye’de yabancı futbolcu yoktu. Yabancı transfer olmayınca yerli oyuncu da bizi kimse geçemezdi.  Yerli rekabette avantajımız çoktu. Hangi takımın futbolcusu Fenerbahçe’ye gol atarsa Fenerbahçe onu alır sonra oynatmazdı. Yabancıya geçişte büyük kulüpler çok daha parlak futbolcuları transfer edebildiler, parlak futbolcuları Trabzon’da tutmak mümkün olmadı. Sosyal yönden Trabzon eksik kaldı. Defalarca eşi nedeniyle Trabzonspor’un kaybettiği futbolcular oldu. 1 milyona alacağınız oyuncuyu 3 milyona alıyordunuz. Takımın dengesi böyle böyle bozuldu.

Trabzonspor’un yayın gelirleri 2. Sıradaydı. Gelirler fazlaydı, büyük kulüplerle yarışa başladık. Bu da bizim dengemizi bozdu. Sadece sahada değil parada yarışmaya başladık. Bu doğru değildi. Anadolu takımı olduğumuzu kabul etmedik. Kulübün bütün dengelerini bozduk. Finansal denge konusunda en başarılı başkan Faruk Özak’tır. Çünkü o cimriydi, kulübü artı parayla teslim etti. Özkan Sümer de iyiydi.

Hami Barcealona’ya gitse Messi olurdu

Alt yapı meselesi de çok bozuldu. Trabzon Lisesi, Erdoğdu lisesi şampiyon oldu. Buradaki çocuklardan 5 kişi de mi A takıma çıkmaz? Onlar kendilerine böyle bir hedef koymaz mı? 1461 altyapı değildir. En büyük yanılgılardan birisi odur. Herkes 1461’i altyapı zannediyor. 1461’den istifade edilir. Ama küçük yaşta yetişmesi lazım... Barcelona’daki futbolcuların yarıdan fazlası kendi altyapılarından gelmiş. Trabzonspor’un dört bir tarafında şöhret arayıncaya kadar, Türkiye’nin dört bir tarafını tarayıp cevher bulması lazım… 8-10 yaşındaki çocuk kendisini gösteriyor. Hami 11 yaşında top oynarken Trabzon’un her yerinden seyircisi vardı. 11 yaşındaki Hami’yi Barcelona görse alırdı. Hami Barcelona’ya gitse Messi olurdu. Almanya’dan Türkiye liglerinde oynayan bir çok futbolcu var. Almanya’da 3 milyon Türk var, Türkiye’de 80 milyon Türk var. 3 milyondan futbolcu çıkıyor da 80 milyondan neden çıkmıyor. İşte bu altyapı, altyapı demek kafa yapısı demek…  Altyapı sorunu Trabzonspor’un nasıl düzlüğe çıkar sorusunun da bir cevabıdır.

Bölünmüşlük!

Sadri Şener ve İbrahim Hacıosmanoğlu döneminde çok fazla acısını çektiğimiz bir durum da ortaya çıktı. Trabzonspor’da yöneticilik yapan kişiler artık 30 ayrı guruba bölünmüş durumda. Herkes birbirine hasım olmuş. Aynı yönetimde olanlar bile birbirlerini çekiştirirler. Bölünmüşlük var. Bu ancak yüksek heyecan ve hedef yaratarak giderilir, düşman yaratarak değil. “Fenerbahçe düşman, esip gürleyelim” dememek lazım. Kendine bir örnek seçmeli Trabzonspor. Dortmund gibi olabilir.

Siyaset; kulüp başkasının otobüsün üzerine çıkması değildir        

Trabzonspor’un siyasi kimlikten daha üst kimlik olduğunu herkesin kabul etmesi lazım. Ortak kimlik olduğunu kabul etmeleri lazım. Biz bundan uzaklaştık. Siyasilerin bunu iyi tahlil etmesi lazım. Trabzonspor’u kendilerine kullanmak için değil, siyaseti Trabzonspor’a kullanmak için mücadele etmeleri lazım. Ben Trabzonspor’un sayesinde siyasete girdim, siyasetteki varlığımı Trabzonspor’a aktardım. Siyasetten gelip Trabzonspor’dan oy devşirme yanlış. Siyaset kulüp başkanının otobüsün üzerine çıkması değildir. Kulüp başkanıysan siyasetten faydalanıp kulübüne katkı sağlayacaksın. Şov başka bir şey icraat başka bir şey.  Trabzonspor taraftarı da şampiyon olmadan da Trabzonspor’u sevmesini öğrenmeli. Şampiyonluk görmesen de onu seveceksin, kırmayacaksın, küsmeyeceksin.

Kadın yöneticiler olmalı

Trabzonspor son zamanlarda prestij kaybına uğradı. İnsanların çok büyük sempatisi vardı. Sempati kaybına da uğradı. Hacıosmanoğlu yüzünden Trabzonspor çok taraftar kaybetti. Kulübün başkanı tavır ve davranışlarıyla kulübe sempati çeker. Mesela bunun en güzel örneği Atay Aktuğ’dur. Öncelikle prestij kaybının giderilmesi lazım. Trabzonspor'un başkanı da yönetimi de kültür olarak Trabzonspor'un ağırlığını kaldırabilmeli. Mesela yönetimlere tavsiye ettim, bu yönetimlere 3-5 tane kadın yönetici alın diye. Trabzonspor'un kadın taraftarlarının önemli bir kısmı kadındır. Bir tane kadın yönetici çıkartamadık. Nasıl olur da olmaz. Üniversiteden bulunabilir. 

Karayemiş Tesisleri

1996 yılında devlet bakanı idim. İlişkilerim de çok iyiydi. Trabzonspor’un 200 milyon değerindeki Karayemiş Tesislerinin olduğu yeri ben kazandırdım Trabzonspor’a. Başkan Faruk Özak’tı ve onun da katkısı oldu. Akif Hamzaçebi’nin de önemli katkısı oldu. Recep Tayyip Erdoğan da İstanbul Belediye Başkanı olunca buraya imar verdi. Şuanda Trabzonspor’un en kıymetli varlığı var. 

Kaynak: Kuzey Ekspress / Elif Çavuş