Güneş'in Brand Week'te yaptığı açıklamalar şu şekilde:

"Futbolun serserilik olarak görüldüğü zamanlarda ben futbola başladım'' 
"Çok övgüler aldık. İltifatlar güzel bir şey. Taşıyamayacağım yükü almak istemem. Bugün toplantıda konuşurken gördüm. Tutya'yı tebrik ediyorum tekrar. Çocuklarımıza spor ve sanatı sevdirmek zorundayız. Büyük bir gayret var ama yeterli değil. Kendi çocukluğuma gittiğim zaman futbolun serserilik olarak görüldüğü zamanlarda ben futbola başladım. Ben futbolcuyum diye eşimi bana vermek istemedikleri zamanlardan, şimdi kızını futbolculara vermeye çalışılan dönemlere geldik. Yoklukların tesisin olmadığı zamanlardan binaların az olduğu arsaların çok olduğu zamanlardan, binaların çok olduğu arsaların az olduğu dönemlere geçtik. Ben futbol yüzünden 1 sene kaybettim okuldan."

"Elbiseler değişebilir, karakter sağlam olsun yeter'' 
"Trabzonspor bir devrim yapmıştı. Davranış olarak olumlu örnekleri olan parayı fazla harcamadan karakterli oyuncularla başarıyı yakalamıştık. Ben oyuncu olarak Trabzonspor'da ve antrenör olarak Beşiktaş'ta çalışıyorum. ikisiyle de gurur duyuyorum. Ben bıraktığım izleri seviyorum. Bu toplum doğruyu yanlışı anlayabiliyor. Türkiye'de hangi taraftar olursa olsun bana gelip seni seviyorum dediklerinde bu benim hoşuma gidiyor. Londra'da Bilic'in maçını seyretmeye gitmiştim. Maçtan sonra gece yemek yemeye gittiğim yerde 6 tane Koreli mr. Güneş diye bağırıyordu. Sevindim. Kore'de iz bırakmışım demek ki. Dünya Kupası'nda başarının yanında tanıtım da çok önemliydi. Ben kupaya giderken elbiselerim yüzünden çok eleştirildim şimdi elbiselerim yüzünden övülüyorum. Elbiseler değişebilir, karakter sağlam olsun yeter."

"Seyirciler sevmeye gelsin, ölmeye değil'' 
Benim de oyuncularımızın da sorumlulukları var. En iyisini sunmak zorundayız seyircilere. Sevmeye sevilmeye gelsin seyircilerimiz. Ölmeye gelmesinler. Oyunculara her zaman şunu söylerim maçta yenip yenilmemenin garantisi yok,ama mücadele etmenin garantisi var. Mücadele edersek bir maç sonra kazanabiliriz."

"Ben fazlalıklarını atıyorum oyuncuların'' 
"Oyunculara nasıl katkı yapıyorsun diyorlar bana.Ben bir şey yapmıyorum. Ben fazlalıklarını atıyorum oyuncuların. Tıpkı heykeltıraşlar gibi. Onlar da heykel yaparken taşın fazlalığını atıyorlar ve ortaya heykel çıkıyor. Oyuncuya koyduğum kurallar benim için de geçerlidir. Tesislerden içeri girdiğinde oynayan oynamayan benim için fark etmez ben hepsine eşit mesafedeyim. Çocuk eğitimi gibidir futbolcu ve takıma koyulan prensipler de. Ben de bunu iyi yaptığımı düşünüyorum."

"Taraftarları yan yana getirmemiz gerekir'' 
"Sinemaya gidiyorsunuz bir film izliyorsunuz o bile eleştiri alıyor. Futbol ciddi bir iş değildir. Ciddi bir oyundur. Amaç ile araç karıştırılıyor. Para çok önemli ama para bir amaç olmamalı bir araç olmalı. Futbolun bu kadar zenginleştiği bir dönemde rekabet bu kadar yoğunken bir teknik adam rakip sahaya gidip maç izleyemiyorsa bu olayı marka değeri diye konuşmak mümkün değildir. Sorun çok büyük demektir. Taraftarları da yan yana getirmemiz gerekir.Dünya kupasından dönerken havalimanından Taksime gelene kadar her çeşit insan, mini etekli,kafası kapalı hepsi bizi kucaklamaya gelmişti. Sonrasında ayrılmış bir toplum olduk."

"Çok gürültü çıkarmam ama etki yaparım'' 
"Beni bilen biliyor. Çok gürültü çıkarmam ama etki yaparım. Bir yanlış varsa bunu gizlemenin anlamı yok. Yanlışsa düzeltirim çıkar işimi yaparım. Quaresma'nın Trabzon maçındaki pozisyonu benim gördüğüm kırmızı kart. Yarın ne yalan söyleyeceğim diye düşüneceğime çıkar doğru söylerim bu kadar basit. Rakip taraftarları bana biraz kızıyor sesiz kalıyorum diye. Ben Trabzon maçında çok iyi oynadığımızı düşünüyorum. Ama ben adalete inanıyorum. O yüzden iki kızımı da hukukçulara verdim.''