Trabzonlu yönetmenlerden Talip Karamahmutoğlu ile sinema, Trabzon ve Trabzonspor üzerine Trabzonspor dergisinden Alaattin Kazancı’ya çarpıcı açıklamalar yaptı.

Trabzon deyince aklına yeşil ve mavinin geldiğini ama gönlende hep bordo ile mavinin olduğunu söyleyen Karamahmutoğlu aynı zaman da yakın geçmişte vizyona giren ‘bir hikayem var’ isimli filmin de senaristi.

Trabzon’un Of ilçesinde doğan Cumhuriyet Ortaokulu ve Trabzon Lisesi’nin ardından sinema eğitimi için İngiltere’ye giden Karamahmutoğlu, eğitimin tamamladıktan sonra Londra’da ki iki belgesel ve bir de kısa filmle meslek hayatına adımını attı.  

Türkiye’ye dönmesi ise tesadüfen tanıştığı rahmetli Osman Yağmurdereli sayesinde olmuş. Sonrasını kendinden dinleyelim: 

Trabzon, İstanbul, İngiltere derken başlangıç noktasıyla bağınız ne düzeyde?
Trabzon’dan hiç ayrılmadık. Bir çok aile gibi İstanbul-Trabzon arası paylaşılan bir hayatı yaşadık, yaşıyoruz. Ailenin her ferdi yılda bir kez bile olsa kutsal görev saydığı Trabzon ziyaretini yerine getirir. Annem bütün yaz oradadır. Düğün ve cenazeleri de işin içine katarsak, Trabzon’dan hiç ayrılmadık desek daha doğru olur.

İlk yapımınızdan başlayalım: 
Türkiye’de Yağmur Ajans olarak çalışmaya başladım. Orada da ki ilk işim de bir dizi çekmekti. Sonrasında ‘Sen küçüksün’, ‘Taşa yazılan aşk’ dizilerini çektik.

İlk uzun metrajlı filminiz Girdap başarılı oldu…
2010’da ‘sisteme karşı müzik’ projemiz son kısa filmimizdi. Uzun metraj, sinema filmi olarak 2008 yılında Girdap ve 2013 yılında da bir hikayem var isili iki film çektim. Her ikisi de beğenildi çok şükür…

Trabzon deyince aklınıza ne geliyor?
Trabzon baba ocağıdır. Yeşil ve mavisi ile huzurdur. Uzun sokakta beton helva, Ganita’da denize girmek, meydanda bardak sıcak çaydır.. En güzel döneri yiyebileceğim şehir, hamsinin en gümüşü, özemimdir, çocukluğumdur. Özkan Sümer’dir, Ahmet Suat Özyazıcı’dır. Şenol Güneştir, Turgay, Ali Kemal’dir. Yeşilidir, mavisidir. Ama gönlümde hep Bordo-Mavidir.

Özellikle son dönemde sinemanın Trabzon’a ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Tarihi dokusu, doğal güzelliği ve insanların samimiyeti ile Trabzon, Yeşilçam’dan beri sinemacılar için cazibe merkezi olmuştur.

Londra’da yaşadığınız sürede Trabzon özlemini nasıl giderdiniz?
Londra’da Trabzonlular Derneğimiz vardı. Oturduğum yerde Trabzon lokantası vardı. Pazar günleri yemek yer aynı zamanda da Trabzonlu arkadaşlarla orada sohbet ederdik. Trabzonspor’un maçlarını mutlaka hep bir araya gelip izlerdik. Bir keresinde Cemal Emirzeoğlu adlı arkadaşım bizi evine ‘mısır’ unundan hamsi yaptım diye davet etmişti. Yedeğimiz hamsi değil gümüş balığı idi. İtiraz edenlere “Londra gibi şehirde size hamsiye en yakın balığı buldum. Sesinizi çıkarmayın yiyin” demişti.

Trabzon üzerine belli ki söyleyecek sözünüz çok. Peki ya Trabzonspor?
Trabzonspor ile ilgili en iyi anıların toparlandığı kitap Nihat Genç’in Memleket Hikayeleridir. Cumhuriyet Ortaokulu’nda birini sınıfta idim. Hemen hemen bütün maçlara girerdik. O zamanlar turnike yoktu. Bilet almış sıra bekleyen taraftarlardan birini gözümüze kestirip, “Amca seninle maça girebilir miyim?” derdik. Yanımızda biletçiye “Yeğenim” derdi. Bizde içeri girerdik. Bir keresinde biletçi, uyanıklık yapıp adımı sormuştu. Adam omzumdan tutup “Kürşat” dedi. Biletçi bana ismimi sorduğunda bende “Kürşat işte” dedim. İçeri girdiğimizde yanımda ki adam “Senin adın ne?” diye sorduğunda bende “Kürşat Talip” dedim. Bu olaydan sonra lakabım Kürşat olarak kalmıştı.

Maç anıların çocukluk yıllarında mı kaldı?
1992 yılında Finlandiya’da Turun ile oynana kupa maçına gitmiştim. Maçı 1-0 kazanmıştık. O sevinçle maç bitiminde stadın içine atladım. 90’lı yıllarda Avrupa’da bazı örgütler sahaya girip pankart açıyorlardı. Polis de beni onlardan biri zannedip tutuklamak istemişti. Boynumda Trabzonspor atkısın gören Ünal Karaman, Şehmus polislerin yanına gelerek “Arkadaş bizden sorun yok” dediler. Futbolcular ile soyunma odasına girdim. Hatıra fotoğrafı çektirip ayrıldık.

Sinem adına Trabzon’a dair projeleriniz var mı?
Çocukluğumda Trabzon’unu sinemaya aktarmak üzerinde çalıştığım projem var. İleriki yıllarda Trabzon’da sineme atölyesi açmak gibi bir hayalim var. Diziler yayınlandığı an itibari ile vardır. Sinema nesilden nesile aktarılabilir. Bedri Rahmi Eyüpoğlu gibi bir yeteneği topluma kazandıran bu şehir kendi çocuklarına rol model olacak resim, müzik, şiir ve sinema gibi bir çok dalda yetenekli insanlar yetiştirmiştir. Yetiştirecektir.
Editör: TE Bilişim