Buz gibi soğuk bir havada girdim Niğde’ye. Şehri kar kaplamış, yollar buz kesmişti. Beni buraya getiren Niğdeli renktaşlarımın nazik davetleriydi. Soğuktan titrer bir vaziyette girdiğimiz bir çay ocağında, Niğdeli renktaşlarım ile muhabbete başlayınca, ne soğuk kaldı ne yorgunluk. Bizi bir araya getiren bordo mavi renklere duyduğumuz sevgiden başka bir şey değildi. Mehmet, Niğde’nin Alay Kasabası’ndandı. Renktaşımız, “ Babam tüm köyümüzü Trabzonsporlu yapan kişidir. Biz Trabzonspor sevgisi ile büyüdük. Evimizde bordo maviden başka renk görmedik. Babam bize, ‘Ben üstüme düşeni yerine getirdim, bu köyü Trabzonsporlu yaptım. Artık yaşım geçti, bu köyde Trabzonspor bayrağını indirmemeniz size vasiyetimdir” diye girdi söze. 1996 yılında, şampiyonluğun elimizden çalındığı sene, babası ve tüm köy halkı iki minibüs tutarak, maçı izleyebilmek için ilçe merkezine inmişler. “Amcam, o gün acıya dayanamadı intihar edecekti, son anda almışlar elinden silahı” diyordu renktaşımız. “O gece sabaha kadar ağladık. Acı Trabzon’da yaşanıyordu belki ama bir o kadar derinini biz de burada yaşıyorduk” diye anlatmış amcası. İki gün boyunca köye dönmemişler. Sabaha kadar ağlamışlar kahırdan. Bir başka Niğdeli renktaşımız araya girdi. Recep isminde ki renktaşımız bir görev icabı Somali’de bulunmuş. Görev yaptığı hastanede çalışan bazı Trabzonluların, Trabzonspor maçı olduğu halde izlemediklerini görünce çok üzülmüş. “Evet, insanları anlıyorum, futboldan soğuttular Trabzonluları. Ama biz ne olursa olsun Trabzonspor’dan soğuyamayız. Somali’de bile hiçbir maçını kaçırmadım Trabzonspor’umun. Somalili çocuklara formamızı dağıttım. Çünkü Trabzonspor bizim için hava gibi, su gibi, ekmek gibi vazgeçilmezdir.” diyor. Bir başka Niğdeli renktaşımız girdi söze: “ Bir alış veriş yapacağım zaman eğer mekânda Galatasaray, Fenerbahçe-Beşiktaş ürünleri satılıyor ve Trabzonspor ürünleri satılmıyor ise ben oranın sahibini önce uyarırım, eğer Trabzonspor ürünleri gelmez ise asla oradan bir daha alış veriş yapmam” diyor. Ertan abimiz girdi söze. Bilet satış ofisi olan bir renktaşımız: “ İster asker, ister öğrenci, ister çalışmaya gelmiş olsun, Trabzon’a gidiyorum diyen herkese indirim yaparım. Hayatımda hiç Trabzon’u görmedim ama orası benim takımımın şehri ve oranın tüm çocukları benim hemşerimdir.” Bir de kendilerine en çok sorulan “ Siz Niğdelisiniz Trabzonspor ne alaka?” sorusuna en güzel cevabı Ertan Abi vermiş: “ Siz Kadıköy’de mi doğdunuz, Beşiktaş Çarşı’da esnaflık mı yapıyorsunuz ya da Galatasaray Lisesi mezunu musunuz?” “Son dönemde takımımız sürekli bizleri kahretse de biz gene de atkımız ve formamız ile Niğde sokaklarında dimdik yürüyoruz. Trabzonsporlulara dik durmak yakışır. Bizim 2010-2011 yılında sadece bir yılımızı değil, yıllarımızı çaldılar” diye ekliyor renktaşlarımız. Uzun, dostça, çok sıcak bir muhabbetti. Sohbet esnasında dikkatimden kaçmayan ise Trabzon’dan bahsederken, “ Bizim şehrimiz”, Trabzonlulardan bahsederken, “ Bizim insanımız” diyorlardı. Trabzonspor sevgisi sadece takımını değil şehrimizi de sevdirmiş bu insanlara. Muhabbet devam ederken, Niğdeli genç üniversite ve lise öğrencileri de katıldı muhabbetimize. Okullarımızda Trabzonluların olmasına gerek yok, biz Trabzonspor’u her zaman ve her yerde temsil ederiz diyorlardı kararlı ve gururlu bir şekilde. Anadolu’nun dört bir köşesine, büyüklerimiz bu sevgi tohumunu ekmişler, yeşertmişler ve büyütmüşler. Kökleri Trabzon’da olan bu koca çınarın dallarını kurutmamak ve gelecekte yeni filizler vermesini sağlamak ise bizim görevimiz. Bir tadımlık anlattım muhabbetimizi ve biliyorum ki Türkiye’min her şehrinde benzeri renktaşlarımız var Trabzonlu olmayıp Trabzonspor sevgisi ile dolu olan. Bir sevdadır Trabzonspor. Nesilden nesile, şehirden şehire akıp giden. Ve bir kere daha tekrar ediyoruz: Bizim hemşerilerimiz Trabzonlu olanlar değil Trabzonsporlu olanlardır.