Geçtiğimiz yıl yapılan genel kurulda İbrahim Hacıosmanoğlu’na karşı az bir oy farkı ile kaybeden Muharrem Usta, Trabzonspor Kulübü Divan Kurulu Genel Kurulu’nda yaşananları ve Bordo-Mavili kulübün hem yönetimsel hem de takımsal performansını Karadenizin Sesi’ne değerlendirdi. Usta, Mevcut Yönetimin Sadri Şener hakkındaki suç duyurusu hakkında çarpıcı tespitler yaparken, kongre ile ilgili düşüncelerini de aktardı.

Başkanım, Divan Kurulu Genel Kurulu’ndan başlayalım. Genel kurulda siz nasıl bir fotoğraf çektiniz?

Eski toplantıları da kendi aramızda konuştuk. Birkaç yıldır yapılan genel kurul divan toplantılarına göre en uzun süreniydi. Ama ben ne katılımcı sayısından, ne coşkudan, ne de heyecandan mutlu oldum. Trabzonspor gibi büyük bir kulübün bunları barındıracak şekilde çok çok daha iyi olması gerektiğine inanıyorum. Bunun da altında yatan neden, camianın parçalanmışlığı, bölünmüşlüğü ve bir arada coşkuyu yaşayamaması.

Bu parçalanmışlık nasıl düzelir?

Bütün parçaların bir araya gelmesi mümkün değil. Her yerde bölünmüşlüğün en alt seviyeye inmesi ancak camiaya yön veren insanların kararlılığı ile olur. Dolayısıyla da bu iş kulüp başkanlarına düşer. Başkanların ayrıştırıcı değil birleştirici olması lazım. Şunu da unutmamak gerekir ki, bütün parçaların bir araya gelmesi de mümkün değil. Ama böyle bir irade şart. Trabzonspor’a bu açıdan bakıldığında durum iyi değil.

İç açıcı değil

Trabzonspor’un son sezonunu hem takımsal hem de yönetimsel performans açısından değerlendirebilir misiniz?

Trabzonspor’un bu kadar sorun arasında ligi dördüncü bitirmesi, bir yönü ile iyi sayılabilir ama bir başka açıdan bakıldığında da, zirvedeki 3 takım ile diğerleri arasındaki puan farkı çok fazlaydı. Liderle aranda 20 puandan fazla bir fark ve o şekilde dördüncü sıradayız. Yarıştığımız takımlar, Anadolu takımları oldu. Sivas, Karabük ve Kasımpaşa ile aynı kategoride yarışan takımlar hüviyetindeydik. Bu hoş değildi. Dördüncü olursunuz ama Galatasaray’ın, Fener’in ve Beşiktaş’ın yakınında olursunuz. Bu daha değerli bir dördüncülük olurdu. Çok düşük bir puanla elde ettiğimiz dördüncülük, bir yönü ile iç açıcı değil. Biz bu sene bir açıdan da şunu gördük ki; Trabzonspor'u sevenlerin coşkusu ve ilgisi bu sezon hiç yoktu. Heyecan hiç yoktu. Bu sene hiçbirimizin gönlünü hoş edecek ne görselliği yaşayabildik ne de iç dünyamızda huzur bulabildik. Biraz durum sıkıntılı...

Halilhodzic gelecekse!

Teknik direktör konusu için ne düşünüyorsunuz? Hala bir belirsizlik hakim...

Bence yönetim bu konuda karar verdi. Hami olmayacak. Lucescu’nun Trabzon’a gelme ihtimalini sıfır görüyorum. Anladığım kadarıyla Halilhodzic ile anlaşılmış. Eğer borçlu bir kulüp olarak yerli futbolcular ve genç bir jenerasyonla üç-beş yıllık bir plan çerçevesinde yeni bir yolculuğa çıkılacaksa, Hami Mandıralı burada doğru bir isim olabilir. Ama "Ben, çok ama çok yıldız oyunculardan kurulu, şampiyonluğa oynayacak bir kadro düşünüyorum" diyorsanız, o yıldız oyuncuların kabul edeceği, antrenörlük kariyeri olan birisine ihtiyacınız var. Ama bunca borç içinde Trabzonspor’un tekrar ciddi borçlara girip böyle bir yolculuğu denemesi çok kolay olmayacak. Halilhodzic olacaksa da şayet, şimdiden en büyük endişemin, iletişim problemi olacağını söyleyebilirim.

Geleceği iyi görmüyorum

Peki ya yönetimsel bazda nasıl bir sezon geçirdi Trabzonspor?

Trabzonspor’un marka değeri çok zedelendi. Bizim dördüncü olmamız ya da farklı bir sıralamada olmamız marka değerine etki etmezdi. Gerçekten Trabzonspor markası hepimizin göz nuru gibi korumamız gereken bir değerken, Trabzonspor irtifa kaybetti. Trabzonspor iddia kaybettiğinde, peşinde kitleleri koşturmadığında, kamuoyunda da ilgiyi kaybediyor. Çünkü bir takımın taraftarı o takımla ne kadar bütünleşirse, ilgi de o kadar fazla oluyor. Bu sene paramparça bir Trabzonspor vardı. Taraftar bir tarafta, yönetim başka bir tarafta... Yönetim, kendi içinde bambaşka parçalara bölünmüş durumdaydı. Sürecin toplamına bakıldığında, Trabzonspor gibi büyük bir kulübün coşkulu bir şekilde mührünü bastığı bir yıl asla olmadı. Neden olmadı diye bakıldığında; her şey liderlerden başlar, başkanlardan başlar. Söylenecek tek söz, yönetimin bunu olması gerektiği gibi dizayn edip taşıyamamasıdır. Genel kurulda da ilk defa duydum. Başkan, "Bugüne kadar yaptıklarımın yüzde 50’si hataydı" şeklinde bir söylemde bulundu. Yani kendisi de çok ciddi hatalar yaptığını itiraf ediyor. Yüzde 50 hatanın olduğu yerde istikrarın olması, kulübe güvenin olması, taraftarın, kulübü ile bütünleşmesi ve coşkulu bir takımın olması mümkün değil. Bir de görünen köy kılavuz istemez. Trabzonspor şu anda çok bölünmüş, parçalanmış. Herkes heyecanını kaybetmiş. Bu aslında bizim açımızdan en büyük tehlike. Böylesine büyük bir camianın bu derece bölünmüşlük ve parçalanmışlık içerisinde olup coşkusunu kaybetmesi ve bunların tekrar geriye dönmesi kolay değildir. Geleceği de çok iyi görmüyorum.

Eğer kongre yapılacaksa...

Trabzonspor’da kongre belirsizliği sürüyor. Yargıtay’dan kararın çıkması an meselesi. Trabzonspor’un şu anda kongre yapması ile daha sonra kongre yapması arasında bir fark var mı?

Kesinlikle var. Bir kulübün genel kurulunun zamansız yapılması, çok büyük facialar ortaya çıkarıyor. Eğer zamansız genel kurul yaparsanız, ne takımı doğru kurabilirsiniz ne teknik direktörünüzü doğru belirleyebilirsiniz ne de doğru hazırlanabilirsiniz. Dolayısıyla da çok büyük sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Trabzonspor kongre yapacaksa, tam da zamanı bugünlerdir. Çünkü yönetimin önünde, yüksek mahkemenin kongreyi iptal edip etmemesi ile ilgili bir durum söz konusu. Ben onların yerinde olsaydım, eğer kongre olacaksa, karar vereceklerse şimdi vermeliler. Düşünün bu yönetim tarafından bir kadro kurulmuş, her şey belirlenmiş, sezona başlanmış. O dönem yapılacak olan kongrede yeni gelen yönetim, elinde hazır bir tablo bulacak. Peki ne yapacak o tablo ile? Artık ne yapabilirse. Yazıktır! Bugünkü yönetimin böyle bir yol izlemesi, çok sonuçlar doğurur. Bir kongre süreci yaşanacaksa, ister bu yönetim devam etsin ister yenisi seçilsin, Trabzonspor çok büyük bir zarar görecek. Bunu düşünerek, keşke erkenden bir kongre yapılsa. Trabzonspor’un menfaatleri açısından şu anda yapılacak bir kongrenin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Bir kulübün, eski başkanıyla mahkemelik olması hoş değil

Sadri Şener hakkında Trabzonspor mevcut yönetiminin yaptığı bir suç duyurusu var. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Sadri Şener burada hata yapmış olabilir veya olmayabilir. Yapmış olsa dahi insanlar, iş yaparken hata yapabilirler. Bu hata kasıtlı da kasıtsız da olabilir. Bu camia, bu sorunu kendi içinde, Sadri Şener’e anlatarak çözmeliydi. Eğer Sadri Şener de kulübe bir zarar vermişse, bu zarar Sadri Şener tarafından telafi edilmeliydi. Ne olursa olsun camia bunu kendi içinde çözmeliydi. Bir kulübün, eski başkanıyla mahkemelik olması hiç hoş bir durum değil. Bu, Trabzonspor’da yeni bir gelenek de oluşturabilir. O zaman her arkadan gelen, her eski yönetimi mahkemeye verebilir. Bir markaya verilebilecek en büyük zararlardan birisi de budur. Yeni gelen başkanın, eskisini mahkemeye vermesi. O zaman buraya ne sponsorun ne de taraftarın güveni kalır. Her başkanın arkasından kötü bir algı doğabilir. Bence hoş olmadı. Bundan sonra ne yaparsanız yapın Trabzonspor, alacağı zararı aldı.

Böyle bir şike süreci yaşanırken bunların olmasına ne diyeceksiniz?

Tabii ki doğru olmayan bir durum. Fenerbahçe’den örnek verelim. Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım doğru şeyler mi yaptı? Hayır. Ama onlarda böyle bir parçalanma ve başkana karşı bir hareket görüldü mü? Hayır. Tam aksine müthiş bir kenetlenme oldu. Trabzonspor belikli buradan ders almamış. Ben burada, Sadri Şener hata yapmışsa üstü örtülsün demiyorum. Camia bunu kendi içinde çözmeliydi diyorum.

Röportaj: Celal KADIOĞLU
Editör: TE Bilişim