Bilenler bilir, insanı insandan ayırt etmem.

Dini, dili, mezhebi, rengine göre ayırmam asla insanları.

Önce kendim adam olmaya çalışır, sonra da adam olanlar ile de dostluk yapmaya gayret ederim.

İnsanı severim lakin şehrimin değerlerini de severim.

Trabzon’un duruşunu, kimliğini, değerlerini koruma ve sahiplenme adına kimseden izin almam. Orta da bir sorun var ise bunu üstüme vazife bilirim. Elimin yettiği, dilimin döndüğü kadar üstüme düşeni yapmaya çalışırım.

Trabzon şehrine karşı ne zaman bir saldırı olduğunu hissetsem, hemen karşısına dikilmek isterim. Fakat son dönemde, ne zaman bir şeye karşı sesimizi çıkarsak,“ Provokatörlük yapıyorsun” diyen entel dantel arkadaşlar son derece canımı sıkıyorlar artık.

Rıdvan Dilmen gibi bir adamı “Sporda Ahlak” konulu panele davet ettiler. Bu adam, Trabzon’a gelecek ve öyle Rize’ye gidecekti. Buna tepki koyduk, “Vay efendim siz provokatör müsünüz?” Hayır canım, biz provokatör değiliz ama kesin olan bir şey var ki, siz provokatörsünüz. Siz, entel bir duruş sergileyeceksiniz, kendi kafanıza göre takılacaksınız diye, biz böyle bir şeye sessiz kalamayız. Kalmadık da, o panele Rıdvan gelemedi.

Trabzon şehrine, sanki çok ihtiyaç varmış gibi Galatasaray Futbol Okulu açmaya kalktılar hatta açtılar bile. Arkadaşlar ile buna karşı durduk. “Bu şehirde böyle bir şeye ihtiyaç yok” dedik. Gene enteller devreye girdi. Vay efendim, biz buna niye karışıyor muşuz? Karışıyoruz abi, bundan sonra da karışmaya devam edeceğiz. Bu işi size bırakırsak eğer, birkaç yıla kalmaz, siz Aziz Yıldırım’a bu şehirde Fenerbahçe Futbol Okulu açtırırsınız.

“Vitrinine Fenerbahçe forması koymaya başlayan mağazalardan alış veriş yapmayacağım” dedim gene kıyamet koptu. Sana ne kardeşim, ben yapmayacağım, sen git ne yapıyorsan yap. Ben özgür bir birey değil miyim? İstediğim yerden alış veriş yapma hakkım yok mu? Kimsenin camını kırın demedim, malına zarar verin demedim. Sadece, “ Ben Trabzon’da vitrinine Fener forması koyan mağazadan alış veriş etmeyeceğim” diyorum. Sana ne? Keyfimin kâhyası mısın?

2010-2011 yılında emeği hayalleri çalınmış bir camianın çocukları olarak bir imza kampanyası başlattık. Ankara ve İstanbul’da hiçbir zorluk ile karşılaşmadık. Trabzon AVM denen yerde ise arkadaşlarımıza stant açmak için izin verilmedi. Renktaşlarımıza AVM’nin kapısı gösterildi. Buna tepki gösterdik ve tepki gösterilmesini istedik. Millet başımıza, liberal serbest piyasa ekonomisi uzmanı kesildi. Ekonomik önerilerinizi alın gözünüze sokun.

Akçaabat gibi yerde, bir öğretmen, Trabzonlu çocuklara okulun bahçesinde Fener forması giydiriyor. Sonra fotoğraflarını çekiyor. Ve sonra hiç utanmadan ve çekinmeden bunu sosyal medyada paylaşıyor. Ve paylaşımın altına da “ Sessiz ve derinden çalışıyoruz” diye iğrenç bir not düşüyor. Biz buna tepki gösterince, halkı kışkırtmış oluyoruz.

Yani siz diyorsunuz ki, bırakın Trabzon yolgeçen hanına dönsün öyle mi?

Sevgili entel kardeşim, eğer senin dediğini yaparsak var ya, bu şehir egemen kültürün basit bir uzantısı haline gelir.

Hiçbir şeye ses çıkartmaz isek, Trabzon’u, Fener ve Galatasaray’ın şamar oğlanı yaparlar haberin olsun.

Daha yazacak ve söylenecek şey yok ama son olarak şunu söyleyeyim.

Sizin dediğiniz gibi yapmaya kalkarsak, çok yakın bir gelecekte, bu şehrin çocukları “ Acaba Uzun Sokak’a giderken Trabzonspor forması giyersem biri bana bir şey der mi?” diye düşünmeye başlayacak.

Hiç gülmeyin ve hiç de küçümsemeyin bu sözlerimi.

Bu işler hep böyle başlar.

İşin başında dur denilmez ise, öyle bir gün gelir ki dur desen de durduramazsın.

Truva atını Trabzon Kalesine sokmayacağız.

Siz istemeseniz de…