Trabzonspor’un Alanyaspor maçı ile başlayan şampiyonluk turu, Ülker Stadı’nda muhteşem algılansa da bana göre çaresizliğin infialinde bile devam etti. Maç; hakaretler zincirinde sadece sahada oynayan değil merhum Hüseyin Avni Aker’i bile içine alan nefret söylemleri ile başladı ve bitti.

Cornelius’un düşürülmesinde üç maymunu oynayan VAR, İrfan Can’ın Siopis’i sakatlamaya yönelik eyleminde devreye girdi. Trabzonspor öne geçti, Fenerbahçe yakaladı derken bir dizi ekran yorumcusu üç gündür neredeyse pozisyonu bile olmayan takımlarının haksızlığa uğradığından dem vuruyor.

Aslında onlar da biliyor geminin su aldığını, limana giremeyeceğini ve daha uzun yıllar da giremeyeceğini.

Konumuz tabi ki Fenerbahçe’nin durumu değil.

Onlar yayıncı kuruluş kameralarının ekrana taşıdığı görüntüleri takip edip yorumlasın.

Biz dönelim bizim cenaha.

Trabzonspor, bir deplasman maçından daha mağlup olmadan döndü.

Sezon başından beri iddia ettiğim gibi oyuncu eksikliği olmasına rağmen düşünce bütünlüğünü sağlayan, iş bilgisi ve iş becerisini iş ahlakıyla tamamlayan Trabzonspor, Ahmet Ağaoğlu’nun başkanlık koltuğuna oturmasından sonra yaptığı hamlelerin meyvesini topluyor.

1980’li yılların ortalarında değişim adı altında başkalaştırılmaya çalışılan Trabzonspor, onca zamanda ne jenerasyonları, ne isimleri imha etti.

Başkan Ağaoğlu ve arkadaşlarının bu zamana kadar süre gelen yolculuğunda hiç kuşku yok ki en önemli ve doğru hamle futbolcuya dayalı düzeni yıkarak teknik adama dayalı düzenin oluşturulması oldu.

Futbol eşorfmanlılara bırakıldı, takım elbiseliler kulüp performansını artırmaya yoğunlaştı.

Geçen 37 yılda umutları erozyona uğramış, ümitleri törpülenmiş, hayalleri yıkılmış camia kenetlendi.

Dedesinden kalan genetik mirasa sahip çıkan gençlik ayaklanıp, “Umudumuzun bittiği yerde inadımız başlar” sloganı ile “O sene bu sene” diyerek yollara düşüp statları doldurdu.

Bu da yetmedi Abdullah Avcı’nın taktığı kasketin sadece bir aksesuar olmadığını torunlar da iyi algıladı.

Futbolcu alarak Trabzonspor gibi olamayanların, bu kulübü kendileri gibi yapma uğraşı zaman zaman başarıldı ama çok iyi biliyordum ki bir gün birileri çıkacak, elinin tersi ile değişim adı altında başkalaşmaya son verecekti.

Bugün Trabzonspor sadece şampiyon olmuyor, makus talihini de değiştiriyor.

Ve bu kendini bulma mücadelesini dedelerinden, babalarından aldığı mirası alnı ak olarak gururla sahiplenerek yapıyor ve değişim adı altındaki başkalaşmaya başkaldırıyor.

Bordo-mavililer, Ahmet Ağaoğlu ve Abdullah Avcı ile Trabzonspor’un ruhunu yakaladı.

Artık bu camia ne bu formatı değiştirir, ne de değiştirilmesine izin verir.

İşte Babıali’nin tüm endişesi, kaygısı ve korkusu da bundandır.

Bizim buralarda;

Bu dünya senin olmaz

Ettiğin sana kalmaz

Söylemiştim sevdiğim

Parayla saadet olmaz

Şarkısı söylenmeye başlayalı çok oldu.

Dip not: Hiç bir şampiyonluk insan canından daha değerli değildir.