Liglere verilen ara ile birlikte insan bazen beynini-de tatile ayıracağını düşünüyor, lakin işler hiçte istediğimiz gibi gitmeyebiliyor bazen!

Beynimi dinlendireyim derken, ister istemez bir çok görüntüye muhatap oldum, zihnimde!

Bunların en başında , geçen sezon ki o buçuklu puanlarla şampiyon olan Galatasaray Teknik Sorumlusu Sayın Fatih Terim'in o gündür bu gündür yapacağı '' yapılmadan daha çok meşhur olan, basın toplantısını '' neden yapmadığını düşündüm!

Öyle ya, o ki Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük figürü, nedendir bilinmez hoca o gün bugün sus(!) pus oldu da, bende anlayamadım bir türlü, herkes gibi!
Hoca inşallah konuşurda, nasıl olsa istediğini elde etti, neden konuşssun ki diyenlere de cevabını verir diye ümit ediyorum!

Fakat öyle bir kozmopolit ülkede yaşıyoruz ki, nedense konuşması gerekenler konuşmuyor, konuşmaması gerekenler ise ha babam de babam konuşuyorlar!
Allah'tan Şenol Güneş gibi akil ve bana göre Türk Futbolunun gelmiş geçmiş en başarılı, en karizmatik spor adamı var da, bizi ellerimiz-kollarımız bağlı olarak kör kuyulara atmak isteyenlere inat, o yarınlara umutla bakmamızı sağlıyor.

Sevgili dostlar, başarı neye göre başarıdır? Diye bir tespite kafam takıldı, geçen günlerin birinde bu meşhur '' Türkiye'nin en başarılı hocası kim-dirden yola çıkıp, akabinde Fatih Terim '' dir diyen futbolcu yorumcularını dinlerken.

Düşünüyorum da, 1996' da ki kaçan Şampiyonluk sonrası, velek ki Trabzonspor o kadrosunu dağıtmasaydı, ya da Şampiyonluğu elinden ç/alınmasaydı, bugün Galatasaray'ın o günkü başarılara ulaşacağına kaç sağ-duyulu futbolsever inanır(dı) acaba? Diye bende böyle bir tespit yaptım, soruya soru sormaca olarak!
Artık gerçekten gına geldi, Şenol Güneş'in elindeki imkanlarla, onun rekabete girdiği meslektaşlarının yaptıklarına ve elde ettiklerine lütfen birde bu kameradan bakılmasını rica ediyorum.

Orantısız güç, güç müdür? Varsayımı kadar, orantısız kıt imkanlarla sağlanan/sağlanamayan başarı ve orantısız devasa imkanlarla sağlanan başarı ya da başarılara orantılı bakacak

babayiğit ve mert futbol adamlarının olacağı bir Türkiye Futbol yapısını görebilecek miyim diye de, bugünlerde çok ama çok düşünmekteyim!
Ve Trabzonspor'a kayıyor bulanmış zihnim!

Şanssız ve bir o kadar da üzüntü verici maç performansları sonunda, ikinci yarıya beni mutlu eden Ünal Karaman'ın tekrar yuvaya dönüşüyle girilecek olması, ziyadesiyle mutlu etmiştir.

Bilenler bilir!

Bu köşede bilmem kaç kere yazdım, Şenol Güneş mutlaka ya Ünal Karaman'ı nı ya Ünal Karaman'ı nı yeniden bulacak!

Şimdi hakiki Ünal Karaman geldi, kendisi ne bir kapris, ne bir zorluk gösterdi ve '' söz konusu Trabzonspor'un yüksek al-i menfaatleriyse, bize düşen sadece gelip işe koyulmak olur '' dercesine, geldi ve gelişiyle de takımın havasına o müthiş karizmasını yansıtmasını bildi.

Şimdi birde K.Hamdi alınırsa, değmeyin benim keyfime!

Sadri Şener'in konuşmalarına verilen cezalar kadar, Sadri Şener gibi bir futbol figürü neden bu haleti-ruhiyenin içine girdi diye kafa yormayan futbolun bu necip baronlarını bir an önce asıl işlerini yapmaya çağırmayıda sakın ihmal etme diyor beynim, ellerime!

Ve bütün uyuşukluğumu üzerime yağan karın bile atamadığı bir haber, elimi kolumu bağladı! Adeta Istanbul'da ki buz gibi havayı, Antalya'dan gelen Giray Kaçar'ın o '' futbola ara verme kararı '' kesti attı!

Sevgili Giray Kaçar'ın sağlığına bir an önce kavuşmasını diliyorum.

Umuyorum ki o en kısa zamanda yeşil sahalara, çıktığı bordo-mavi düşler yolculuğuna zımba gibi gelip, kaldığı yerden yoluna devam edecektir.
Geçmiş olsun CENGAVER!...

Sevgili okurlarım, hepinize yeni yılınızda sağlık ve bol neşe dolu an ve anlar diliyorum...