Ülkemizde çoğunluk dere aşağı yüzmeyi sever, çünkü kolaydır ekstra güç sarf etmek gerekmez. Aslında sisteme mevcut düzene uymadır, dere aşağı yüzmek. Biz çocukluğumuzda lise yıllarımızda okulu kırar derelerde yüzmeye giderdik, belli bir süre sonra dere aşağı yüzmek bize güneşe tapan ay çiçeği gibi gelirdi, hep aynı beklendik hareketler yani.

Beklendik hareket Karadenizliye yalakalık gibi gelir, bünyesi kaldırmaz. Karadenizli terstir kimseyi övmez, babasını övmesi gerektiği yerde beklentiyi bozar. Bakmışsın ben babamı da sevmem der.

Bizi anlamak zordur, dik duruş bazen anlamlandırılamaz.



Oysa biz Karadenizliydik bir farkımız olmalıydı, farklılık ortaya koymak için dere yukarı yüzmeyi çoğumuz öğrendik çocukluk yıllarımızda, suyun yüzeyinde yüzenimizde çoktu, başarılılar suyun altında da alabalık misali dere yukarı yüzebiliyordu.



Bizim derelerimiz o yıllarda 90’lı yıllarda Bordo Mavi boyanmış köprülerin altından akardı. Şimdilerde bu boyama hevesi biraz azaldı maddi imkanlar artmış olsa da.



Tam beş hafta önce Trabzonspor silkelendi, ben Trabzon’um dedi. Dere yukarıda yüzerim dedi. Özünden kuvvet aldı. Beş haftadır galip geliyoruz yedinci sıradayız büyük yükseliş ivmesi yakaladık.

Bir olalım birlik horonlar bir oynansın.

Bu felsefik yazıyı fazla futbolla zedelemek istemiyorum ama;

Şehrimiz Trabzon potansiyelini daha organize kullanmalı ben alabalığım derenin başına tek başına çıkarım deyip, tek başına seyahati bırakmalı.

Tamam tek başımıza da arızayız ama derenin başındaki taşta arkadaşlarıyla kim kalabalık şekilde oturmak istemez ki.

İroni değildir;

“ Mevcut Trabzonspor Başkanı ve şehrin tüm dinamikleri halkımız ve sevenlerimiz istesin, birlik olsun 2010-2011 Şampiyonluk kupası 3 ayda gelir. “

Aziz Yıldırım sonra hırsından kanaryasının tüylerini yolar.

Birlik kalmamız dileği ile.