Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi, önemli bir toplantıya daha ev sahipliği yaptı.

Sunum ve müzecilik özellikleriyle ön plana çıkan ve Edirne’de en çok ziyaret edilen mekanların başında gelen Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde, Türkiye’nin en önemli tıp tarihi uzmanlarının katılımıyla mekanın ruhunu yeniden canlandıracak nitelikteki ’Osmanlı Sağlık Gelenekleri’ toplantısı gerçekleştirildi.

Trakya Üniversitesi ile birlikte Edirne Valiliği, Medipol Üniversitesi ve Türk Tıp Tarihi Kurumunun iş birliğiyle düzenlenen toplantıya, Edirne Valisi Günay Özdemir, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın, Trakya Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Cevdet Kılıç, Genel Sekreter Yardımcıları Öğr. Gör. Hakan Akıncı ve Ahmet Sezgin ile akademisyenler ve davetliler katıldı.

Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi Müdürü ve Kongre Sekreteri Öğr. Gör. Hakan Akıncı’nın açılış konuşmasının ardından söz alan Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, "Binlerce yıllık birikimle oluşturulmuş Osmanlı tıbbı, Hint tıbbını, Eski Yunan tıbbını ve İslam alimlerinin bilgilerini kapsar. Osmanlı hekimleri yetkinlik ve üretkenlikleriyle, Osmanlı tıbbını dönemine göre uluslararası niteliklere taşımıştır. Osmanlı’nın yaşam tarzı ve sağlık geleneklerinin doğru kişiler ve doğru yöntemlerle yeni kuşaklara aktarılması, akademik camianın en önemli görevlerinden biridir. Bu bilinçle büyük bir iş birliği ile iki günlük bilimsel ve yerinde ziyaret gezi programı oluşturduk. Tüm katılımcılara ve toplantının gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi.

Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Osmanlı’yı en güzel anlatan şehir olan Edirne’de şifahanelerin en güzel örneği Sultan 2. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde, Osmanlı tıbbını konuşmak üzere toplanmaktan duyduğu mutluluğu ifade ederek, "Osmanlı bu külliyede, Selimiye’de ve daha birçok örnekte görüleceği üzere muhteşem eserler bırakmış. Mimari, mühendislik ve sanatta bu seviyeye ulaşmış bir medeniyet acaba sağlıkta nasıldı? Üç kıtada hüküm sürmüş, onlarca millet ve inançla bir arada yaşamış, pek çok medeniyetin özünü almış bu medeniyetin acaba tıp alanında ne tür uygulamaları vardı? Osmanlı’nın sağlık anlayışının, günümüze çok değerli yansımalarının olacağı tartışılmaz. Bu toplantının, bu gibi sorulara önemli yanıtlar vereceğine inanıyorum. Bugün hekimler ve hastalar arasına tahliller, filmler ve bilgisayar ekranları girmiş gibi görünüyor. Hastayla aramızda bazı engeller olduğunu kabul etmek gerekiyor. Fakat tam aksine Osmanlı tıbbının ana unsuru insandı. Örneğin Osmanlı’da bir hekim bir yere gönderildiğinde önce suyuna, havasına, insanların beslenme alışkanlıklarına bakardı. Önleyici tıp anlayışıyla hastalıkların engellenmesi için çabalanırdı. Eğer bir yerden çok fazla hasta geliyorsa, hekim, işini iyi yapmadığı düşünülerek değiştirilirdi. Bugünün performans sistemiyle ne kadar bağdaşıyor, üzerinde düşünmeye değer bir konu” dedi.

Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Darüşşifa’dan yola çıkarak Osmanlı’da tıbbın sadece ilaç temelli olmadığını, birçok yan etkenin düşünülerek tedavi süreçlerinin planlandığını vurgulayarak, "Şifahane’nin hemen girişinde büyük bir mutfak bizi karşılıyor, bu mutfakta tüm hastalara, hastalıklarına göre ayrı ayrı yemekler pişirilmiş. İmarette her gün 250’den fazla kişiye yemek çıkmasına rağmen, hastalar için ayrı yemekler hazırlanmış. Bu mutfakta çalışan aşçının ücreti başhekim kadar. Beslenmeye neden bu kadar önem verilmiş? Hemen yan tarafta büyük bir hamam var. Hamamların tek amacını temizlik olarak göstermek yanlış olur. Bu yapıların muhakkak ki sağlık fonksiyonları da vardı. Ya da şerbetler bugün, endüstrinin bize dayattığı veya gazlı içeceklerden başka içeceğimizin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Acaba Osmanlı, mevsimine göre değişik şerbetler hazırlayarak dertlere deva mı buldu? Hekimler hangi metotları uyguladı da bir orduyu hastalandırmadan, yıllar boyunca, bir yerden farklı bir yere intikal ettirdi. Bu koskoca medeniyeti kuran Osmanlı’nın çok büyük sırlarının açığa çıkarılmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin en saygın isimleriyle bugün bu toplantıda bunları değerlendireceğiz" diyerek toplantının gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti.

Açılış konuşmalarının ardından geçen yıl hayatını kaybeden merhum Dr. Ratip Kazancıgil anısına gerçekleştirilen oturuma geçildi. Prof. Dr. Tabakoğlu ve Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sabahattin Aydın’ın başkanlığını yaptığı oturumda, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğr. Gör. Nilüfer Gökçe ’Bir Yol Gösterici Olarak Dr. Ratip Kazancıgil’, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Tuğrul ’Bir Akademisyen Olarak Dr. Ratip Kazancıgil’ ve Müze Müdürü, Kongre Sekreteri Öğr. Gör. Hakan Akıncı ’Sultan II. Bayezid Darüşşifası’ sunumlarını gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un telgraflarının okunmasıyla başlayan ikinci oturumda Prof. Dr. Hüsrev Hatemi ’Osmanlı’da Tıp’ isimli bir bildiri sundu. Prof. Dr. Hatemi bildirisinde Türk tıp tarihinin aşamalarından, İslam Öncesi Türk medeniyetlerindeki sağlık sisteminden, inanç sistemiyle sağlık sistemi arasındaki ilişkiden İslamiyet’in kabulü ile Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı’daki tıp eğitim ve sağlık sisteminden bahsetti.

Osmanlı Sağlık Gelenekleri Toplantısı gün boyu devam eden oturumların ardından ’Tarihsel Mekanlara Yolculuk’ gezisiyle son buldu.
Kaynak: iha