Maçın hikayesi: Özellikle benim için acı olan; Hugo Rodellega'nın sorumsuzca kullandığı bir penaltının pahalıya patlamasI BİR TARAFA (!) ve iste bu dakikadan sonra ise rakip adına Ozan Tufan'ın adeta maç eksiğini tamamlarcasına,  istediği gibi  - saha içinde - at oynatmasıydı...

Bir çuvalı inciri berbat eden Hugo Rodellega bu akşam bir camianın adeta kaderiyle oynamıştır..

Hani, çok farklı önde götürdüğün bir müsabaka olur da o vakit denersin ' Antonin Panenka ' tarzı vuruşu..
Ey Hugo!..
Bu şehir ve bu ulu camia seni bağrına bastı, Trabonspor'da sayısız goller atan ve gol krallığı yaşamış biri en nihayetinde senin varlığına güvenilerek bir çırpıda gönderiliverdi(!)

Şimdi, bu akşam her iki takımın gerçektende dengeli ve özellikle Trabzonspor açısından sahayı parselleyen çok akıllı bir oyun varlığında sen öyle bir şey yaptın ki, hem arkadaşlarının hem hocanın emeklerini heba ettin..

Onu diyorum ya, keşke garanti; o bilinen Hugo Radellega vuruşlarından birini deneseydin de, öyle kaçırsaydın penaltıyı, ki seni ben dahil herkes anlardı..

Sözün kısası ve özü: Maçın kırılma anında maçın kaderiyle oynadın ve maçın önüne sırf kendi fantazini yaşamak istediğin böyle negatif  bir durumla geçtin..
Yani Hugo efendi, fantazin bu akşam çok ama çok pahalıya patladı...

Maça gelince;

Geçen hafta bütün ülkenin huzurunda Galatasaray deplasmanında gadre uğramış bir Trabzonspor'un, Sergen Yalçın ile farklı bir ivme yakalamış Alanyaspor'u mağluğ edip, hem zirveden kopmayacak, hem de rakibi karşısında tabiri caizse bu sefer şeytanın bacağını kıracağını umuyordu futbol kamuoyu..

Lakin olmadı, evdeki hesap önce Hugo'ya sonra rakip karşısında dağılan ve oyun anlamında teslim bayrağını çeken Trabzonspor'a uymadı!

Oysa;
Sosa 'nın takıma katılması  bir tarafa, aslında  her şey rakip gol atana kadar mükemmele yakın işliyordu..

Golün geleceği, zor da olsa Trabzonspor'un galip geleceğine dair saha içi performas bizi umutlandırmaktyadı.

Tabi her ne hikmetse bazı takımlar ters gelebiliyor, tıpkı Alanyaspor'un da Trabzonspor'a ters gelebildiği gibi.
Fakat, yenilgiler bu gibi hurafesel bahanelere sığınıp iyi analiz edilmezse, futbolun gerçek felsefisinden uzaklaşmış olunur..

Alanyaspor mütavazi bir ilçe takımı olmasına rağmen, ve de üstelik çok önemli iki eksiğine rağmen çok kompakt ve yere sağlam basan bir ekip.
Ve son tahlildeyine Trabzonspor'u yenmesini bildi...

Sergen Yalçın ve ekibi kutluyorum bu minvalde.

Trabzonspor'un ise gerçekten çok problemleri var..
Bir an önce Novak ve Pereira'nın dönmesi elzemdir.
Düşünsenize Novak'ın yerine ileri açık Amiri oynuyor ve yetersiliğine çare olarak orjin stoper Hüseyin sol bek olarak maç içinde Ünal hocanın arayışına çare olmaya uğraşısına girdi...

Bu akşam Sosa, Yusuf ve Abdülkadir Ömür'le bile rakibin ilk golünde dağılan ve telaşa kapılmaktan kendini alıkoyamayan bir Trabzonspor'un bize göre bu en büyük zafının önüne geçilmesi ve çareler üretilmesi Ünal hocayı oldukça meşgul edecek gibi...
Eğer ki telaşa kapılmasaydı Alanyaspor'un ilk golüne cevap gecikmeyecekti.
Deplasmanlarda bunu fevkalade iyi yapan bir Trabzonspor'un, bunu evinde yapamaması insanı elbet üzüyor...

Lakin, Trabzonspor bir yola çıktı ve her türlü durum ve şartta bu kadronun  üzerine koyarak önüne koyduğu hedefe yürümekten başka düşüncesi olmaz, olmamalı da...

Bir an önce bu ağır yenilgiyi unutup gelecek hafta ve haftalara odaklanmak en makul olanıdır..

Çünkü;
Başka bir Trabzonspor yok ki!...