Almanya’nın Mölln kentinde, 23 Kasım 1992 yılında Neonaziler tarafından öldürülen Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz törenle anıldı. Törende konuşan Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels, "Onları asla unutmayacağız" dedi.

Almanya’nın Mölln kentinde, 23 Kasım 1992 yılında yaşadıkları evin Neonaziler tarafından yakılması sonucu can veren Bahide Arslan (51), Yeliz Arslan (10) ve Ayşe Yılmaz (14), ölümlerinin 26. yıldönümünde bir kez daha anıldı. Katliamda hayatını kaybeden vatandaşlar için Mölln Fatih Sultan Camii’nde düzenlenen anma törenine Hamburg Başkonsolosu Yonca Sunel, Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels, Schleswig-Holstein Eyaleti Türk Toplumu Başkanı Dr. Cebel Küçükkaraca ile birlikte çok sayıda dernek başkan ve temsilcisi katıldı. İnsanlığa karşı bir suç olan ırkçılığın kınanması ve bu tür hain saldırıların unutulmaması ve unutturulmaması için düzenlenen anma etkinliğine katılanlar da ırkçılığı bir kez daha lanetlendi.

Camide düzenlenen tören Hamburg Din Hizmetleri Ataşesi Cahit Küçükyıldız, Mölln Cami İmamı Mehmet Akçay ve Lauenburg Fatih Camii İmamı Eren Kösterelioğlu’nun Mevlid-i Şerif okuması ile başladı ve dua ile sona erdi. Duadan sonra kilise temsilcileri de İncil’den bölümler okuyarak ırkçılık karşıtı mesaj verdi. Sonra Mühlenstr‘deki Arslan ailesinin yanan evini ziyaret eden heyet, 3 ferde mezar olan evin önüne çelenk bıraktı. Törene katılan Arslan ailesi ve vatandaşlar da gül bırakarak ırkçılığı lanetledi. Daha sonra Ratzeburgerstrasse’de bulunan diğer yanan evin önüne yürüyüş yapan heyet, buraya bir yıl önce yapılan anıta çiçek bıraktı.

Tören kapsamında belediye binasında yapılan programda konuşan Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels, üç ferdin korkunç bir cinayetle hayatını kaybettiğine vurgu yaparak, "23 Kasım 1992 gecesi, Mölln’de o yıllarda çok yaşanan yabancı düşmanlığı can aldı. Orada hayatını kaybedenleri asla unutmayacağız. Bugün bile göçmenlere karşı şiddet yaşanıyor. Biz her türlü ayrımcılığa ve yabancı düşmanlığına karşı tetikte olmalıyız" dedi.

"Yabancı düşmanlığı, Müslümanlara ve Musevilere karşı önyargılar ne yazık ki artışta"

Irkçılık üzerine yapılan araştırmalara dikkat çeken Wiegels, "Toplumda yabancı düşmanlığı, Müslümanlara ve Musevilere karşı önyargılar ne yazık ki artışta. Halkın yüzde 24’ü yabancıları istemiyor ve halkın yüzde 40’ı ise göçmenlere karşı daha sert bir politika izlenmesini talep ediyor. Tüm bunlar son yıllardaki popülist politikanın sonucu meydana geldi. Her türlü ırkçı şiddete karşı birlikte cephe oluşturmalıyız" ifadelerini kullandı.

Hamburg Başkonsolosu Yonca Sunel ise konuşmasına, Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın’ın taziye dileklerini ileterek başladı. Başkonsolos Sunel, Arslan ailesine hitaben "Sizlerin yaşadığı acıların büyüklüğünü anlamamız çok güç, bunu biliyorum. Ancak size şunu söylemek istiyorum. Sizlere her zaman destek olmaya, acılarınızı paylaşmaya ve her ihtiyaç duyduğunuzda sizlerin yanında bulunmaya çalışacağımızdan emin olabilirsiniz" şeklinde konuştu.

"Daha iyi bir dünyada yaşamak için birlikte çaba sarf etmeliyiz"

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobi başta olmak üzere bütün aşırı akımların en temel hak olan yaşam hakkını ve insanlığın evrensel değerlerini hedef aldığına dikkat çeken Sunel "Hastalıklı zihniyetlerin beslediği bu aşırı akımlar ancak toplumsal dayanışmanın, karşılıklı anlayışın ve diyaloğun güçlendirilmesi ile yok edilebilir. Daha iyi bir dünyada yaşamak, çocuklarımıza güvenli yaşayacakları bir dünya bırakmak için birlikte çaba sarf etmeliyiz" dedi.

Türklere, yabancılara ve Müslümanlara yönelik saldırıların arttığına da dikkat çeken Sunel "Ayrımcılık iş hayatında, eğitimde ve yaşamın başka boyutlarında yaşanmaya devam etmektedir. Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık unsuru taşıyan siyasi söylemler giderek daha fazla yandaş bulmaktadır. Bütün bunlara rağmen Almanya’da yaşayan Türkler toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu gelecekte de böyle kalacaktır" ifadelerini kullandı.

Türklerin tüm zorluklara rağmen Almanya’da yaşadığını belirten Sunel, "Bugüne kadar ırkçı saldırılarda hayatlarını kaybedenlerin ailelerinin bütün yaşadıklarına rağmen yaşamlarını Almanya‘da devam ettirmeleri, çocuklarını bu ülkede yetiştirmeleri, bu toplumda yaşama iradesinin en somut örneğidir. Bizim Almanya‘dan beklentimiz, ırkçı saldırıların şeffaf şekilde yürütülerek soruşturmalarla aydınlatılması, suçluların hızlı bir şekilde adalet önüne çıkarılması ve kamu vicdanını tatmin edecek cezalara çarptırılmalıdır. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alınması önem taşımaktadır" şeklinde konuştu.

"Almanya’nın en güzel yaptığı şey, acıyı çekeni cezalandırıp, acıyı veren kişilere de sahip çıkmasıdır"

Yangında annesini, kızını ve yeğenini kaybeden Faruk Arslan ise 26 yılda çok fazla bir değişiklik görmediğini belirterek, "Almanya’nın en güzel yaptığı şey, acıyı çekeni cezalandırıp, acıyı veren kişilere de sahip çıkmasıdır. Biz acılarla yaşayıp, haplarla ayakta duruyoruz ama bize değil katillere sahip çıkılıyor" dedi.

Mölln Belediyesi ve Türkiye’nin yeterli desteği verdiğini belirten Arslan "Mölln Belediyesinin bu olaya sahip çıkması bir zenginliktir. Unutturmamak ve acılı ailelerin yanında olmak çok anlamlıdır. Yıkılan evimizi birlikte kurmalıyız. Bunun için de birbirimize destek olmamız lazım" ifadelerini kullandı.

1992 yılında Mölln’de 22 Kasım’ı 23 Kasım’a bağlayan gece gözü dönmüş ırkçılar Lars Christiansen ve Michael Peters, önce Ratzeburgerstr caddesinde bulunan Türklerin binasını ateşe vermişti. Daha sonra Mühlen Caddesi’ndeki Arslan ailesinin evini de ateşe veren ırkçılar polisi arayarak "Heil Hitler, pis Türkleri yaktık" mesajı bırakmışlardı. İtfaiye ilk önce yakılan Ratzeburgerstr’deki evi söndürmeye gittiği için, Arslan ailesinin evine daha sonra gelebilmişti. İtfaiye erleri Arslan’ın evine gelene kadar 3 kişi yanarak can vermişti.

İki Neonazi gençten biri yaşı küçük olduğu için 7,5 yıl, diğeri ise 15 yıllık hapis cezalarının ardından yeni kimliklerle korunmaya alınmıştı.
Kaynak: iha