Avrasya Doğal Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Zirvesinde konuşmacı olarak yer alan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Genel Sekreteri İlknur Menlik, "Bugün Avrupa’nın halledemediği gıda problemlerini, geri dönüşüm problemlerini biz Türkiye’de hallettik. O açıdan Türkiye önemli bir yerde duruyor" dedi.

12-15 Temmuz tarihleri arasında Tarım Bakanlığı Ankara TAGEM Genel Müdürlüğü yeni kampüsünde kongre ve sergi etkinlikleri düzenleniyor. Etkinliklerde 20’ye yakın ülkeden konusunda uzman 726 konuşmacı yer alıyor. Gıda güvenliği, iyi tarım uygulamaları, organik üretim, beslenme, apiterapi, sağlıklı yaşam, spor konularında seminerler verilecek olan zirvede aynı zamanda dünya markası firmalar stand açarak güvenilir ürünlerini servis ediyor.

Zirvede konuşmacı olarak yer alan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Genel Sekreteri İlknur Menlik günümüzün en önemli sorunlarından biri olan iklim değişiklikleri hakkında bilgi vererek "İklim değişikliği bizim çok önemli bulduğumuz bir başlık çünkü iklim gıda sanayinin en önemli konusu. İklim değiştikçe tarıma etkilerinin her geçen gün arttığını görüyoruz. Biz iki yıldan bu yana çok yoğun bir biçimde üniversitelerin ilgili bölümleriyle birlikte iklim değişikliği öngörüleri neler, gelecekte biz ne bekliyoruz, tarımımız bundan nasıl etkilenecek, hem biz sektör olarak nasıl bir pozisyon almalıyız, üretim planlamasını nasıl yapmalıyız? sorularına cevap bulmak için çalışmalar yapıyoruz. Üretici ve çiftçi boyutunda kesintisiz iletişim ve iklim çalışmalarını yürütüyoruz" ifadelerini kullandı.

İklimle ilgili yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya çıkan raporlardan bahseden Menlik, "Raporlar çok ürkütücü sonuçlar veriyor. En son yaptığımız çalışmamız iklim değişikliğinin 2030 yılı itibariyle özellikle su anlamında kendini çok net ortaya koyacağı, 2050 yılında da özellikle yurdumuzun güney kesimlerinde tarım arazilerinde çok büyük bir kayıp yaşama riskiyle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Endişemiz bu yönde artıyor. Dolayısıyla hem kanun koyucularla hem politikacılarla hem de bilim insanlarımızla çok hızlı bir biçimde temiz iklime hep beraber nasıl uyarız onun yanıtlarını arıyoruz" şeklinde konuştu.

"İklim değişikliği gıda güvenliğini tehdit eden bir risk taşıyor"

"Yaşanan iklim değişiklikleri insan beslenmesini nasıl etkileyecek?" sorusunu yanıtlayan Menlik konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Her şeyden önce gıda güvenliğini tehdit etmesi söz konusu. Bilmediğiniz birçok hastalıkla karşılaşabilirsiniz. Öğrenmediğiniz birçok hem bitkisel hem hayvansal hastalıklarla karşılaşabilirsiniz. Bu anlamda iklim değişikliği gıda güvenliğini tehdit eden bir risk taşıyor. Siz gıdayı üretemiyorsanız ve bunun da sebebi iklimin değişmesi, suyunuzun kalitesinin bozulması, toprağınızın kalitesinin bozulması ise yeterlilik anlamında bir sorun yaşayabilirsiniz demektir. Dolayısıyla hem insan sağlığının korunması hem de insanımızın yeterli ve kaliteli beslenebilmesi çok önemli."

"Bugün Avrupa’nın halledemediği gıda problemlerini, geri dönüşüm problemlerini biz Türkiye’de hallettik"

İklim değişikliğini önlemek için alınması gereken önlemlerden bahseden Menlik, "Her şeyden önce vatandaş olarak bizlere görevler düşüyor. Suya sadece tasarruf gözüyle bakmayacağız, suya en değerli maden gözüyle bakacağız. Yiyeceğimiz kadarını tüketip, tükettikten sonra yenisini alıp mümkün olduğunca atık anlamında israfı azaltmak gerekiyor. Çünkü gıda endüstrisi o kadar gelişim sağladı ki gıdayı çöpe atmaktansa depolarda saklamaya razıyız. Ürün topraktan sofraya gelene kadar o çok geniş ve çok oyunculu zincir içinde herkesin üzerine düşen sorumluluk konusunda bilinçli olması lazım. Geri dönüşüm, atık yönetimi, hijyen yönetimi gibi alanlarda bizim sektörümüz dünyanın birçok ülkesinin çok üstünde standartlarda. Yani bugün Avrupa’nın halledemediği gıda problemlerini, geri dönüşüm problemlerini biz Türkiye’de hallettik. O açıdan Türkiye önemli bir yerde duruyor" açıklamalarında bulundu.

İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Funda Elmacıoğlu ise anne sütü ve beslenme arasındaki önemden bahsederek, "Çağımız bilgi çağı, bilim çağı. Ar-Ge’lerin çok olduğu, belki de zaman içerisinde olmaz diye düşündüğümüz birçok konunun gerçekleştirileceği bir çağ. Bunu üretecek olan insan zekasıdır. İnsan zekasının nasıl oluştuğuna baktığımızda en önemli kaynak anne. Gebe annenin kendi karnında büyüttüğü yavrusunun ne denli kendi doğru beslenme modelleriyle etkilendiğidir. Anadolu geleneğine baktığımızda kadın bebeğini dünyaya getirdikten sonra ilk işi anne sütünü vermektir. Bu çok güzel bir gelenektir. Zaman zaman değişikliklerle belki anne sütü verme oranları düşmüş olsa da anne sütünün değeri bilinerek yeniden anne sütü gündeme geldi. Dolayısıyla bugün icatların, Ar-Ge’lerin, yeni buluşların ve çağımızın belki de bize sunabileceği en önemli icatların temelinde annenin doğum yapmadan önceki beslenme model, gebelik esnasındaki beslenmesi ve doğum yaptıktan sonra anne sütüyle bebeğini beslemesi yer alıyor. Bugünkü zekanın en önemli temelini anne sütü teşkil etmektedir" diye konuştu.

"Biz 600 yıllık geçmişi olan Osmanlı mutfak geleneğinin bireyleriyiz" diyen Elmacıoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bizim bugün 21’inci yüzyılda insana zarar verecek o kadar kötü alışkanlıklar ortaya çıktı ki, biz Anadolu’nun tencere kültürünü unutmayalım. Bu kültürü devam ettirelim. Mümkün olduğunca günlük mevsimine göre yemeklerimizi tüketelim. Bunun sonucunda sağlıklı gebelikler, sağlıklı doğumlar ve besin değeri yüksek anne sütüyle de çocuklarımızı zekanın en yükseğe çıkaralım. Bu annelerin elinde."

"İyot, belki hiç önemsemediğimiz ama zeka gelişiminde olmazsa olmaz bir mineral"

Elmacıoğlu iyotla zeka gelişimi arasındaki bağlantının önemine değinerek iyotun bebeğin zeka gelişimi açısından çok önemli bir yere sahip olduğunu vurguladı. Elmacıoğlu, "Çok önemli bir bağlantı. Annenin beslenmesindeki her türlü mineral her türlü vitamin bebeğin anne karnındaki zeka gelişimi esnasında çok önemli bir faktör. Özellikle fetüs dediğimiz ilk üç aylık anne karnındaki bebeğin onu hayat boyu idare edecek ilgi ve algıyı depolayacak beyin hücreleri oluşmaya başlamıştır. Dolayısıyla burada o bilgiyi taşıyacak olan hücrelerin yapılanması da iyot sayesindedir. İyot, belki hiç önemsemediğimiz ama zeka gelişiminde olmazsa olmaz bir mineral. Sağlık Bakanlığı 1960 yılından bu yana bununla ilgili çok güzel projeler yaptı. İyotlu tuz belki de ülkemizde çok büyük bir etki oluşturdu. Ancak zaman zaman anne sütünün de bu konuda en az gebelikte iyotun desteği kadar önemsenerek anne sütünün de iyot konusunda zenginleştirilmesinin gereği ortaya çıkmıştır" açıklamalarında bulundu.
Kaynak: iha