Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Nükleer Enerji Genel Müdürlüğü Daire Başkanı İbrahim Halil Dere, nükleer enerjinin Türkiye için zorunlu bir enerji türü olduğunu belirterek, "Aslında baktığımızda kendine özgü özelliklerini bir kenara koyarsak, bir termik santraldir. Nükleer santraller bir devlet kuşudur. Nükleer santraller bulundukları yörenin sosyoekonomik gelişmişliğine, istihdamına, bölgenin çevresel korunmasına pozitif etki eden tesislerdir" dedi.

Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımına başlanılan Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi’nin tedarikçileri için seminer düzenlendi. Mersin’de bir otelde düzenlenen seminere Dere’nin yanı sıra Akkuyu Nükleer A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Anton Dedusenko, sanayiciler, Türkiye ve Rusya’dan temsilciler katıldı. Seminerde konuşan İbrahim Halil Dere, nükleer enerjinin diğer termik santrallerden farklı olmayan, kendine has özellikleri de bulunan bir enerji kaynağı olduğunu dile getirdi. 1950’li yıllardan sonra dünyada yoğun olarak bu enerjinin kullanıldığına dikkat çeken Dere, "Bu yıllarda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı kurulduğunda ülkemizde bu ajansın kuruluş ülkelerinden biriydi, halen de öyledir. Güney Kore ile hemen hemen aynı yıllarda bu serüvene başlamıştık. Onlar şu anda kendi ülkelerinde 28. reaktörlerini işletmeye aldılar. Birde Birleşik Arap Emirliklerinde anahtar teslim olarak 4 tane reaktör yapıyorlar. Ancak biz halen ülkemize ilk yapılacak olan Akkuyu’daki nükleer santralle ilgili çalışmaları yürütüyoruz. Nükleer enerji devletlerin çok yoğun olarak destek vermesi gereken bir enerji türü, kaynağıdır. 1956 yılından 2010 yılına kadar çok sayıda ihale, girişim ekonomik krizler, siyasi istikrarsızlıklar sebebiyle gerçekleştirilemedi ve Türkiye nükleer enerji macerasında oldukça geri kaldı. Artık bu gidişata son vermek amacıyla Türkiye nükleer enerji politikasını hükümetler arası anlaşmalarla gerçekleştirme kararı aldı. Bu kapsamda da Rusya ile 2010 yılında bir anlaşma imzalandı ve Akkuyu ile ilgili çalışma başlatıldı” diye konuştu.

"Akkuyu ilk ama son nükleer santral projemiz olmayacak"

Akkuyu’nun ilk nükleer santral projeleri olduğunu vurgulayan Dere, “Bu son nükleer santral projemiz olmayacak. 2013 yılında Japonya ile anlaşma imzalandı. O nükleer santral de Sinop’ta yapılacak. Bildiğiniz gibi Türkiye doğal enerji kaynakları açısından çok zengin bir ülke. Buna karşın Türkiye’de nüfus artışı, ekonomik büyüklüğün hızlı olması ve buna bağlı elektrik enerji talebinin yüksek olduğu ülkelerden birisidir. Ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını ortadan kaldırması gerekiyor. Türkiye enerjisinin büyük bir kısmını ithal eden ve petrol fiyatlarına bağlı olarak değişen ve yükselen bir ülkenin nükleer santrallere önem vermesinden daha doğal bir şey olamaz. Bütün yenilebilir enerji kaynaklarını kullansak dahi orta ve uzun vadede bunlar yetersiz kalacak. Ülkemiz herhangi bir ayrım göstermeden bütün enerji kaynaklarından faydalanacak ve enerji arz güvenliğini en üst seviyede gerçekleştirmeyi hedefleyen bir ülkedir. Bizim gibi büyüyen, gelişen ve elektrik enerji talebi artan ülkelerde bu kaçınılmazdır” şeklinde konuştu.

"Nükleer santraller bir devlet kuşudur"

Akkuyu nükleer güç santral projesinin Türkiye’de tek kalemle yapılan en büyük yatırım olduğunun altını çizen Dere, “Maliyeti yaklaşık 20 milyar dolar olması bekleniyor. Her ne kadar nükleer santral projeleri ileri teknoloji gerektirse de özünde bir termik santraldir. Bazı özel kısımlarını bir kenara bırakacak olursak aslında bir termik santraldir. Bu yüzden ülkemizdeki sanayicilerimizin bu yer için tedarik edeceği bir mal mutlaka vardır. Bu yatırım sanayicilerimize, esnafımıza çok büyük imkanlar sunmaktadır. Nükleer enerji sadece elektrik içinde değil birçok alanda kullanılabilir. Nükleer santraller bir devlet kuşudur. Nükleer santraller bulundukları yörenin sosyoekonomik gelişmişliğine, istihdamına, bölgenin çevresel korunmasına pozitif etki eden tesislerdir. Nükleer santrallerin bulunduğu bölgelerde sürekli sağlık kontrolleri yapıldığı için, birçok hastalık önceden tespit edilerek, bulundukları bölgelerde insan ömürlerini uzatmıştır. Dolayısıyla nükleer santraller son derece faydalı, teknolojik olarak son derece güvenli, ekonomik katkı bakımında herkes için faydalı, genel anlamda ise ülkemiz için zorunlu bir enerji türüdür" ifadelerini kullandı.

Dedusenko: "Atom projelerinde birinci ilkemiz güvenlik"

Akkuyu Nükleer A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Anton Dedusenko ise aktif olarak projenin gerçekleştirilmesine başladıklarını dile getirdi. 2017 yılında lisansı aldıklarını kaydeden Dedusenko, “49 yıllığına bu lisansı aldık. 3 Nisan’dan itibaren beton çalışmalarına başladık, proje aktif bir şekilde ilerlemekte. Bildiğiniz gibi bu proje çok büyük bir yatırım, Türkiye Cumhuriyeti ekonomisine çok katkısı olacak bir yatırım ve 2023 yılında elektrik enerjisi vermeye başladığında tüm elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak durumda olacak. Burada tedarikçiler için de çok büyük bir avantaj var. Rosatom’un yurt dışında çok fazla atom projesi var. 36 enerji blokumuz var, farklı imalat aşamalarında. Rosatom 12 ülkede kendi standartlarını, koşullarını oluşturmaya çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti için bu koşullar elbette adapte edilecektir, yerelleştirme anlamında ve bu anlamda biz Türk projesinde yerelleştirilmiş bilgileri kullanacağız. Yerelleştirme çok önemli. Bizim tecrübemiz şunu göstermektedir ki bu tür projelerin tedarikçileri yüzde 40’ı yerel tedarikçilerdir. Bu oran daha fazla olabiliyor. Bu oranın artması tedarikçilere bağlıdır. Sanayicilerin katılımı, halkın bilgilendirilmesi çok önemli. Bu atom projesi birinci derecede güvenlik demek, en temel ilkemiz bu. Bunun üzerinde duruyoruz. Güvenlikle ilgili taleplerimiz çok önemli. Bunu tedarikçilerimize de kesinlikle dayatıyoruz. Bu anlamda yüksek güvenlikle ilgili çok büyük taleplerimiz var. Bu bir engel değil, rahatlıkla hepimizin sağlığı, hepimizin geleceği için önemli” dedi.

Açılış konuşmalarının ardından nükleer santrallerle ilgili sunumlar yapıldı.
Kaynak: iha