Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, hicri yıl ve hicri takvime ilişkin önemli bilgilendirmelerde bulundu.

Bugün Hicri takvime göre 1440’ıncı yılın ilk günü. Ay’ın hareketlerine göre düzenlenen hicri takvim, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Sallallahu aleyhisselâmın Miladi 622 yılında Mekke-i Mükerreme’den Medîne-i Münevvere’ye hicreti ile başlatılmıştır. Hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. Hicri takvime göre ilk ay Muharrem ayıdır. Bu ayın onuncu gününe "Aşura Günü” denilir.

Hicri takvimde aylar sırasıyla ‘Muharrem, Safer, Rebîul-evvel, Rebiülahir, Cemazilevvel, Cemazilahir, Receb, Şaban, Ramazân, Şevval, Zilkade, Zilhicce’dir.

Hicri takvim nasıl ortaya çıktı ?

Hicri yılbaşı dolayısıyla açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, “Resûlullah aleyhisselâmın Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye hicretinin başlangıç kabul edildiği târih [sene], “Hicrî Yıl” diye adlandırılır. Bunda, ayın hareketi esas tutulduğu için, "Hicrî-Kamerî Sene" veya "Sene-i Kameriyye" de denir. Ay’ın, Dünya etrafında 12 defa dönmesiyle bir kamerî sene meydana gelir. Ama, Dünya’nın Güneş etrafında bir defa dönmesiyle ise, bir şemsî sene meydana gelmektedir. Resûlullah Efendimiz (aleyhisselâm), mîlâdî 622 yılında Mekke’den Medîne’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medîne’nin “Kubâ” köyüne geldi. Bu târih, Müslümânların “Hicrî-Şemsî” yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, “Hicrî-Kamerî” yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci günü olan ilk Hicrî-Kamerî sene başı, milâdî 622 yılının temmuz ayının, 16’sına rastlayan cuma günü idi” dedi.

Her milletin ve cemiyetin kendilerine esas kabul ettikleri birer takvîmi olduğu gibi, birçok milletin müştereken kullandığı takvîmler de bulunduğunu anlatan Ayvallı, “Târihler: Hicrî (Kamerî, Şemsî), Rûmî [Mâlî], Mîlâdî [Efrencî], Roma [Julien], Gregoryan Takvîmi... gibi isimler alırlar. [Gregoryan Takvîmini, Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere, Bulgaristan, Sovyetler Birliği ve Yunanistan çeşitli târihlerde; Türkiye ise 1926’da kabul etmiştir. Kamerî ayların 9.su olan Ramazân ayı, 10.su olan Şevvâl ve 12.si olan Zilhicce aylarının başlama zamanlarının rü’yet-i hilâl (yani rasad) ile tespit edilmesi gerektiği nasla (dînimizin emirleriyle) sübût bulmuştur (sâbit olmuştur). Semâda, Ramazân-ı şerîf hilâlini aramak, bir ibâdettir. Şabân’ın yirmidokuzuncu günü, güneş batınca, garb [batı] tarafındaki zâhirî ufuk hattı üzerinde, Ramazân hilâlini aramak vâcibdir. Ramazân ayının başlangıcı tesbît edilince, oruç ibâdetinin başlama zamanı tayin edilmiş olmakta, Şevvâl hilâli görülünce de, Bayramın ne zaman yapılacağı sâbit olmaktadır. Zilhicce hilâlinin tespiti yapıldığında ise, hem haccın, hem de kurbânın zamanı tayin edilmiş olmaktadır. Kurbân Bayramının birinci günü, Zilhicce ayının hilâlini görmekle anlaşılır. Zilhicce ayının dokuzuncu arife günü, hesapla, takvimle anlaşılan gün veyâ bundan bir gün sonra olur” ifadelerini kullandı.

Peygamber Efendimizin hicreti

Hicreti anlatan Osman Ünlü Hoca ise, "Peygamber Efendimiz, tarihçilere göre miladın 622 senesinde, Allahü Teâlâ’nın emri ile, Mekke’den Medine’ye gitti ve bu yolculuğuna hicret denir. Cebrâil aleyhisselam, Peygamber efendimize gelip, ‘Bu gece, kâfirler seni öldürmeye karar verdi. Bu gece, Ali’yi yatağına yatır ve Ebu Bekir ile Medine’ye hicret et!’ dedi. Hazreti Ali o zaman yirmi üç yaşında idi ve Peygamber efendimize, ‘Bin canım da olsa, senin yoluna fedadır’ diyerek yatağa girdi. Resûlullah efendimiz safer ayının 27. Perşembe gecesi kapıdan çıkıp, Yasîn Sûresi’nin başından 12 âyet okuyup, müşriklerin aralarından geçip gitti. Öğle vakti Hazreti Ebu Bekir’in evine gidip, ‘Bu gece Medine’ye hicret etmeye emir aldım’ buyurdu. Şevâhid-ün Nübüvve kitabında, Hicret şöyle anlatılmaktadır:

‘Resûlullah efendimize Mekke’den Medine’ye hicret etmesi bildirildiği zaman, bisetin, Peygamberliğin 14. senesi idi. Mekke’den ayrıldığı gece, Kureyş müşrikleri aralarında, Resûlullah efendimizi öldürmek için anlaştılar. Gece uyku vakti gelince, Resûlullah efendimizin kapısının önünde toplanıp, uyusun da öldürelim diye beklemeye başladılar. O gece Yâsîn sûresinin ilk âyetleri nazil oldu. Resûlullah efendimiz yerden bir avuç toprak aldı ve meali; -Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler- olan Yâsîn sûresi 9. âyetini üzerlerine okuyarak ve elindeki toprağı da başlarına saçarak, aralarından geçip gitti. Resûlullah efendimiz mağaranın içine girer girmez, o gece mağaranın kapısının önünde bir ağaç yeşerdi. İki yabani güvercin o ağacın üzerine yuva yapıp yumurtladılar. Bir örümcek de mağaranın ağzını ağıyla ördü. Resûlullah efendimizin Mekke’den ayrıldığını haber alan müşrikler ok ve yaylarını alıp, takibe çıktılar ve mağaranın yakınına geldiler. Aralarından birini mağaranın içine girip bakması için gönderdiler. O kimse mağaranın önüne geldi ve geri döndü. Sebebi sorulunca; - Mağaranın kapısı örümcek ağıyla kaplı ve orada iki güvercin var. Anladım ki içeride kimse yok- dedi. Peygamber efendimiz, yorucu bir yolculuktan sonra Medine’ye vasıl oldu ve İslâm tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu.”
Kaynak: iha