AK Parti'nin TBMM’de kabul ettiği ‘Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ ile müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesinin sadece bir nikah kıyma yetkisi meselesi olmadığını ifade eden Pekşen, “Bu yasa keşke sadece müftülerin resmi nikah kıyma yetkisini içerseydi. Ancak durumun böyle olmadığını, sadece müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verilmesinden çok daha öte bir anlam içerdiğini biliyoruz. Bu yasayla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu ve Misakı Millinin garantisi olan Lozan Antlaşması tarihinde ilk defa, sadece siyasi hesaplar nedeniyle, oy devşirmek telaşıyla AKP eliyle delinmektedir.” dedi.

Bu yasayla birlikte Lozan Antlaşması’nda çok büyük ve geri dönülmez bir gedik açılacaktır diyen Pekşen, şunları söyledi: “Bu yasayla birlikte Türkiye’nin kuruluş belgesi olan Lozan Antlaşması delinmektedir. Lozan Antlaşması’nda hiçbir din adamına evlendirme memuru olma yetkisi verilmemiştir. Şimdi müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verilmesi ile eşitlik adına gayrimüslimlere de benzer düzenlemenin yapılması söz konusu olacaktır. Bu durum Lozan Antlaşması’nın delinmesini beraberinde getirecektir. Çünkü Lozan Antlaşması ile bu topraklarda yaşayan insanlara her kim olursa olsun farklı hukuk uygulanmasının önüne geçilmiştir. 1926 Türk Medeni Kanununun kabulüyle birlikte Dini cemaatler herkese aynı şekilde uygulanan, hiçbir dini referans taşımayan bir medeni kanunun kabulü karşısında kendi geleneksel hukuklarının uygulanması hakkından vazgeçmişlerdir. Dolayısıyla Lozan Antlaşması m. 42’deki haklarından Medeni Kanunun laik niteliği ve resmi nikâhın hiçbir dini referans taşımaması nedeniyle vazgeçen gayrimüslim cemaatler, müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi durumunda kendileri için de dini makamlarının nikâh kıyma yetkisinin tanınması talebinde bulunabileceklerdir.

Pekşen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu ve Misakı Millinin garantisi olan Lozan Antlaşması’nın, bundan sonra uluslararası alanda her türlü sorgulamaya açık hale geleceği ve Türkiye’nin telafisi imkansız bir sonuca doğru sürükleneceği bir durumda, Lozan Antlaşması’nın sonuçları çok ağır olacak bir şekilde delinmesine rağmen hariciyecilerin ve Uluslararası Özel Hukuk uzmanlarının sessiz kalmasını anlamak mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.

Pekşen şöyle konuştu: “Bu yasa sonrasında Lozan Antlaşması ile hukuken güvenceye alınmış birçok konuda AİHM ve Lahey Adalet Divanı’nın kararlarıyla karşı karşıya kalabiliriz. Anayasa’nın 174. Maddesi ile güvence altına alınan hukuksal statüler böylece ilk kez tartışılabilir bir çöküşün içerisine sokulmaktadır.