Asıl mesleği mühendislik olan Cem Kılıç, hobi olarak yaptığı cam sanatını asıl mesleğine dönüştürdü.

Cam antik çağlardan günümüze birçok objenin yapımında kullanılıyor. Cam işleme, endüstriyel tarafının yanı sıra, aynı zamanda bir el sanatı niteliği taşıyor. Eskiden atölyelerin sayıca azlığı ve yeterince usta yetişmemesi nedeniyle, cam işleme sanatı nesli tükenmeye yüz tutan sanatlar arasına girmişse de gidişat gün geçtikçe iyileşiyor. Bu durum hobi veya meslek olarak da cam sanatına duyulan ilginin canlanmasına neden oluyor. Günlük hayatta kullanılan, işlenerek birçok ürün elde edilen cam, Eskişehir’in tarihi Odunpazarı Bölgesinde sanata dönüşüyor

“Hobi gibi başladı, gönül verdik bu mesleğe”

Odunpazarı mevkiinde cam atölyesi olan 28 yaşındaki Cem Kılıç aslında mühendis olduğunu, hobi olarak sanatı yapmaya başlayıp sonrasında meslek haline dönüştüğünü ifade etti. 7 yıldır cam sanatıyla uğraşan Kılıç, “Hobi gibi başladı, gönül verdik bu mesleğe, yavaş yavaş ilerlettik derken meslek haline geldi. Çoğu kişi bu meslekte alaylı, şuanda alaylı olmanın avantajları var. Yani bir sanat olduğu için dünyada da çok genç bir sanat bizim kullandığımız teknik 70-80 yıllık, Türkiye’de çok fazla değil mevzusu. Kendi kendine öğrenmek, biraz kendi elini tanımakla alakalı, çok fazla bu işin eğitimini verecek insan dünyada yok zaten o yüzden kendi kendine öğrenmek çok daha faydalı oluyor” şeklinde konuştu.

“İtalyan camı denildiğinde satılıyor”

Ham madde olarak camın ithal edilmesi ve şekillenmesi süreciyle ilgili bilgiler aktaran sanatçı Cem Kılıç, “İtalya’dan geliyor, Venedik’te bir ada var Murano adası, dünyada camın beşiği diyebiliriz. Orada üretiliyor camlarımız, dünyanın en kaliteli camları İtalyanlar bir numara bu işte. İtalyan camı dediğimde ben bir şeyi satabiliyorum. Türk camı desem başka bir yerde satamam. Bir dezavantajımız enerji pahalı ülkemizde fosil yakıtlar olsun, elektrik olsun pahalı ama en büyük kalemimiz el emeği olduğu için bir şekilde kotarıyoruz, yeni şeyler üretmeye çalışıyoruz. Biz yarı mamül halinde alıyoruz camı, bu teknikte ağırlıklı olarak çubuk camlar kullanıyoruz. Propan oksijen alevi kullanıyoruz. Propan oksijen alevinde bu çubuk camları eriterek şekillendiriyoruz ondan sonra ara verilerek de devam edilebiliyor bazı yöntemlerle. Sonrasında soğutma geliyor, soğutmadan sonra bazı ürünler sadece camdan oluyor, bazıları metallerle kombin edilerek oluyor orası takı tasarımına giriyor” dedi.

“5 yaşında çocuklar cam koleksiyonu yapmaya başladılar”

Ayrıca günden güne popüler olan sanatın geçmişten bugüne gelişine dikkat çeken Kılıç, “Hobi olarak merak salan koleksiyonerler var. Ülkemizde yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı. Biz bunu çok yakından gözlemledik aslında, 7 sene önce bunları neden satıyorsunuz? Alıyor mu insanlar? diye sorular alırken, şimdi görüyorum 5 yaşında çocuklar cam koleksiyonu yapmaya başladılar” diye konuştu.

Son olarak ülkemizde sanatların kaybolmasını eleştiren sanatçı, “İnsanlara hep söylediğimiz bir şey var. İstanbul’da merdiven altında fil yapan ustalar var. Bundan yaklaşık 30 yıl önce çok meşhurdu, hepimizin misafir odalarında cam hayvanlar vardı. Biraz bu bizim kaderimiz, milletimizin kaderi her işi saklıyoruz, yeni nesillere öğretmiyoruz. Öyle gidecek sanıyoruz ama hiçbir zaman öyle gitmiyor. Yeni şeyler katılmıyor bu mesleğe gelişmiyor, devam etmiyor. O insanlar hala 30 yıldır fil yapıyorlar. Çin’le de rekabet edemiyoruz. Bir süre sonra Çinliler yapıyor yani bu işi ya da uzak doğudaki diğer ülkeler yapıyorlar. Rekabet edemeyince de fiyatlar düşüyor. Artık katma değeri çok düşük bir malzeme haline geliyor. Ama aynı miktarda camla biraz daha farklı çalışıp daha fazla uğraşıp 10 katı değerli bir malzeme üretebiliyorsunuz. Bir çok ölmek üzere olan sanatta da bu şey söz konusu. Biz sanatlarımızı geliştirmedik, uyum sağlamadık çağa, yeni şeyler üretmedik insanlar aslında birazda bu yüzden ilgi göstermiyorlar” ifadelerini kullandı.
Kaynak: iha