Liglerin başlamasını dört gözle beklerken, transfer dünyasında yaşanılan ilginçlikler,  bize  bu  bekleyişimizi  daha bir meraklı hale getirmeye başladı.

Nasıl etmeyelim ki, şu tabloya bakar mısınız?

 

Özellikle ve yine; Trabzonspor  isminin  nedense kerhen  geçtiği bu baş döndürücü piyasada, şimdiden ligimizin ilk iki sırası kesin olmakla beraber, üçüncüsünün ise,  içinde bulunduğu mali krize rağmen, isminin büyüklüğüne hürmeten;  gençleriyle de olsa, bu  ligi öyle ya da böyle en azından üçüncü sırada bitirmesine yeteceğini düşünenlerin kurduğu bu hayal dünyasında olup bitenlere bakıyorum da,  gülmemek için kendimi zor tutuyorum.

 

Son üç sezonda ülkenin en iyi yerli topçularını rakiplerine kaptıran Trabzonspor’u, yarışın çok dışında görenlere, biraz daha sabretmelerini salık veriyorum.

Doğrudur. Güç kaybı olmuştur. Bir önceki sezonda olanlar unutulmadı! Fakat icraatlarıyla görüleceği üzere Trabzonspor’un kadrosu yine şampiyonluğun en güçlü adaylarından birisi olmaya namzet bir kadrodur.

Bekleyelim ve görelim…

 

Olmadı Hami Mandıralı…


 

Geçen günlerde bir spor dergisinde rastladım kaptanın sitem dolu söyleşisine!

Uzun sayılacak bir mülakattı.

Öncelikle kaptanımız Hami Mandıralı’ yı   her  zaman sevgi ve saygıyla anıp ve halen sevdiğimi belirtmek isterim, tüm bordo-mavi dünyanın fertleri gibi.

Çünkü Hami Mandıralı ismi;  bizim için birçok değeri içinde barındıran bir yaşanmışlığın özüdür.

O her şeyden önce bir çoklarımıza idol olmuş, Trabzonspor’u ve ülke futbolunu yurt dışında başarıyla temsil etmiş, ünü dünyaya yayılmış en seçkin futbol emekçilerindendir.

O gollerin efendisi, o çok özel ve hala futboluna doyulmayan, yaşayan en büyük  efsanedir,  bizim  futbol gönlümüzde…

 

Sırf bu yüzden Samet Aybaba’yı ömrümce affetmeyeceğim, Hami  ve onun gibi değerlerimizi Trabzonspor’dan, daha futbollarına doymadan  uzaklaştırdığı için.

 

İşte böylesine sınırsız sevdiğim kaptanımızın hafta içindeki söyleşisini okuyunca çok üzüldüm.

Şenol Güneş’e olan siteminden tutunda, bir çok konuda dertliliğini satırlara dökmüştü  kaptan.

Fakat haklı bile olsa, ben oldum olası eski değerlerimizin böyle söyleşilerine çok karşıyım. Çünkü bugün edecekleri bir laf, yarın onların ayaklarına kadar serilen fırsatların bir anda heba olmasına neden olabilir, oluyorda!

Özellikle Şenol  Güneş’e gönderdiği dokundurmalarını tasvip etmem mümkün olmadı sevgili  Hami Mandıralı’nın.

O Şenol Güneş için, başarıya giden yolda her şey  mubah sayılmayıp, başarıya giden yolda prensipler esas olmuştur daima.

O’nun felsefesi zaten işidir. İş yaparken bile.

Hatırlatmak isterim; daha geçen sezon öncesiydi. Çok önemli bir Avrupa eleme maçı öncesi Umut Bulut’un,  takımın kamp yaptığı bir anda transfer görüşmesi yapmasını, etik bulmayarak, Umut Bulut’u kadro dışı bırakan bir hocadan bahsederken sanırım biraz daha altı dolu konuşmak gerekir diye düşünüyorum.

Hatırlayın geçen sezonun sonlarında Galatasaray’da Felipe Melo takım arkadaşını çok feci bir şekilde dövüp, adeta hacamat eylemişti.

Fatih Terim için bu olay tam bir bıçak sırtı idi.

Fakat o şampiyonluk elden gider korkusuyla Felipe Melo’yu affediyordu, takım içi bütün disiplin dengelerini alt üst edercesine.

Arada ki farkı siz ölçün, hem Umut Bulut’ta mükemmel yönetilen denilen bu rüya takımda üstelik şimdi…

Şenol Güneş böyle bir adam ve onun için biz onu felsefesiyle daha çok sevdik, bilgeliğiyle daha çok takdir ettik.



Ersun Yanal Çok Giz…



Hafta içi Sayın Ersun Yanal ile yeşil sahaların ele avuca sığmaz haşarı çocuğu, Batuhan Karadeniz arasında yaşananlar oldukça meşgul etti futbol kamuoyunu.

Burada kim haklı kim haksız bir durum muhakemesi yapamamakla beraber, Ersun hocanın o çok soft duruşunun bir an önce netleşmesini diliyorum.

Trabzonspor’u çalıştırırken de hoca çok durgun ve yalnız gibiydi. İçinde yaşattığı sanatsal çalışmalarından mı olsa, yoksa futbolun akademik yönünden mi yetişmiş olmasından mı olsa gerek, hoca biraz daha açılmalı, açıklayıcı olmalı.

Çektiği o güzelim fotoğrafları kadar net olmalı.

Bu yaşanan son olayda şahsen beni iki tarafta ilgilendirmemekte!

Hele Batuhan Karadeniz hiç mi hiç ilgilendirmemekte!

Sadece soy isminde geçen ‘’ Karadeniz ‘’ kelimesi hariç…



Hoş Geldin Giray Bulak…



Akademik futbol anlayışını, toplumun her katmanıyla paylaşmasını becerebilen ender hocalardan birisidir Giray Bulak.

Onun gibi uzlaştırıcı ve araştırmacı birisinin Trabzonspor bünyesinde görev alacak olması bütün camiayı heyecanlandırdı doğruyu söylemek gerekirse.

Fakat benim anlamadığım ufak tefek nahoş durumlarda olmuyor değil, bütün bu güzelliklerle örülmeye çalışılan tablonun içinde.



Hep merak eder dururum da, nedenini bir türlü çözemem bu nahoşluğun.

Demem o ki, Trabzonspor ne zaman bir atılım yapsa, daha doğrusu eski bir ferdini göreve getirse, çok muhalif sesler yükseliyor birden bire...

Oysaki Trabzonspor’un her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı var ve bu kulüp artık profesyonel ehil ellerde yönetilmek zorunda olduğu gerçeği de ortadayken.

İnancım odur ki, sevgili Giray hoca ile Trabzonspor’un geleceği daha ışık ve aydınlıklara açılacaktır.

Hami Mandıralı ve daha bir çok değerin bu kulübe gelirken de, giderken de bir sistem dahilinde görev almaları artık kaçınılmazdır.

Trabzonspor’da şu gerçek artık iyice kabullenmelidir.

Trabzonspor’da göreve gelen birinin adamı olduğu için değil, Trabzonspor’un neferi olduğu için gelmelidir..



H-A

28/07/2012

- - - - -