Oysa her şey ne güzel başlamıştı..
Maç öncesi Malatyasporlu sporseverlerin Trabzonspor'un adına, namına ve şanına - şöhretine hürmeten gösterdikleri ilgi ve alaka nitekim bizleri muhteşem bir futbol şöleninin beklediğinin ilk işaretleri gibiydi...

Hatta bu ilgi ve güzel alakadan sevgili Ünal Karaman'da nasibini aldı ve hakikatende ev sahibi Malatyaspor ile  Trabzonspor taraftarları centilmenlik adına muhteşem enstantaneler sunuyorlardı..
Yani Malatyada futbola dair her şey mükemmeldi..

Lakin...
Bir Trabzonsporlu olarak bu güzel duygular eşliğinde Trabzonspor adına olumlu bir geceyi kucaklayacağımı düşünürken, bundan yıllar yıllar önceki o talihsiz Vanspor karşılaşmasının bir başka versiyonunu izleyeceğimi nereden bilebilirdim ki?

Aslında ilk on dakika Malatyaspor'un baskısına karşılık veren ve oyunun Malatyaspor golüne kadar mutlak hakimi olan Trabzonspor ne yazık ki bir anlık gaflet ve hatta birazda tırnak içinde '' hıyanet kokan '' saçma sapan bir hata ile golü kalesinde gördüğünde bizi zor bir gecenin beklediğini o an görerek ve hissederek anlamış olduk..

Sonra hemen akabinde yine aynı futbol saçmalığı mı desek, şanssızlığı mı desek,  gelen  ikinci şok dalga gol ile dağılmaya yüz tutan bir Trabzonspor gerçeği ile karşı karşya kaldık maalesef!

Fakat şuna eminim ki, gelen o iki şok gol sonrası içimden '' acaba bir ikinci Kasımpaşa '' maçını yaşatabilir mi Ünal hoca diye umutlanmadım dersem yalan söylemiş olurum doğrusu..
Çünki o esnada, Sosa'nın dağlara taşları adeta bombalamasına rağmen,  beni Pereiara ve Olcay'ın kanadından gelen doğru atak bindirmeleri umutlandırıyordu...

Onu diyorum ya, Trabzonsporlu olmak birazda umutlu olmakla alakalı bir hissel haleti ruh içinde olmanız demek..
Devreye bir farklı yenilgi ile girilseydi, futbol bu, neden olmasındı ki (?), lakin olmadı...
Olamadı..

İkinci yarı Ünal Karaman hocanın belki oyunu çevirecek bütün düşünce ve eylemleri gelen üçüncü gol ile içinden çıkılmaz bir anafora dönüşüyordu...
Diğer iki golün gelmesi bundan sonra zaten hiç bir Trabzonsporluya sürpriz olmadı...
Haliyle maç Onur'un kalesinde gördüğü üçüncü gol ile o an itibariyle the end olmuştu bile...

Şimdi...
Hayat devam ediyor..
Zaten Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belliydi..
Trabzonspor için sözün bittiği yer ve konumdayız..
Fakat işin kolayına kaçıp, yani  teknik direktörü suçlama hatasına düşülmeden öyle ya da böyle ayakta durmanın çarelerini aramak elzemdir..

Söylenecek çok şey var..
Fakat şimdi ' ben dememiş miydim, işte dediklerim bir bir çıktı ' demenin ne zamanı ne yeri..
Zaten Trabzonspor'un senelerdir başarısız olmasının ana sebebi hep  bu bir türlü kriz ortamlarını yönetememesinin tezahürü değil miydi?

Evet,
Kabüllenesi ve altından kalkılası bir hayli kötü bir skor, çok ağır bir mağlubiyet..
Üstelik takım son haftalarda yenemese bile en azından yenilmiyor, işte tam da bu aralar olası bir galibiyet ile hem üst taraflara yaklaşacak hemde bir nebze olsun özgüven duygusu yerine gelecekti..

İşte olmayınca olamıyor...
Eğer şans Trabzonspor'dan yana olaydı Malatyaspor golüne kadar en az iki farklı skor üstünlüğünü elde edecekti Ünal Karaman ve şürekası..
Belki de bugün çok başka şeyler konuşmuş olacaktık..
Hem futbolun altın kuralı çok açık demiyor mu ki; atamayana atarlar...

Benim naçizane Trabzonspor yönetimine  şöyle  bir önerim var: Hep yeniden yapılanma, öze dönme, yerlininde yerlisi bir kadro kurma amaç ve gayesiyle her yeni sezona giriliyor ve muhtelemen yine olacağı gibi, masa her defasında parçalanıp sonra mevcut hoca gönderilip, yerine boşta kariyerli bir hoca getirilip herkes sus pus yapılıyor ya!..
işte bütün bunlara meydan vermemek için diyorum, şu Malatyaspor başta olmak üzere, Ankaragücü ve Göztepe başkanları ve yöneticilerinden eğitim alsanınızda, lige geleli daha dün bir , bugün iki yıl olduğu halde nasıl oluyor da böyle güzel ve kaliteli kadrolar kurabilmelerinin şifresini öğrenseniz, inanın bana  üç yıl içinde Trabzonspor şampiyon olur...''

Yoksa Kucka orda yatarken onun yarı maliyetine takım kuranlar sizi böyle rezil rüsva ederler..
Ya da Hüseyni diye bir stoperle uzaktan yakından alakası olmayan birinin kapısında aylarca yatıp, burnunuzun dibindeki Sadıkları görmez, sonra da o Sadıklar gelir kim olduklarını acı acı sizlere gösterirler...
Belki ağır ithamlar bunlar, lakin ister istemez insan üzülüyor, bırakın bzilerde herkes gibi içimizi boşaltalım...
Bugün bizi mazur görünüz lütfen..

Uzun lafın kısası..
Son üç haftanın akabinde alınan beraberlikler sonrası, Malatya'da duvara toslayan bir Trabzonspor gerçeğinin ızdırabı içinde garabet dolu günler bizi bekliyor...
Aslında yazı başığımı '' TAMER TUNA GÖRÜŞME ODASINA '' diye seçmiştim!
Hayatım boyunca hiç unutmayacağım  '' dokuz kasım cuma '' Malatya da ki bu kara gecede gelen felaketi anlatmak için...
Lakin düşündümde, bu minvalde hatalarına rağmen, daha geçen hafta Bursaspor maçını bile bile kendi taktik hatasıyla kaybetmesine rağmen Ünal Karaman'ı masum buluyorum..

Aşılamayan ve yönetilemeyen Burak Yılmaz krizi, genel olumsuz mali tablo, başarısız transferler ve bilumum bir çok gayrı nedenden ötürü yönetim en azından lig arasına kadar Ünal Karaman'ın arkasında dursun...
Durmalı-da...