İSTANBUL (AA) - Medicana Avcılar Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Taner Has, "Kabızlık olarak bilinen konstipasyon, yenidoğan bebeklerden ileri yaş grubuna kadar her kesimde ortaya çıkabilen bir problemdir. Görülme sıklığı kadınlarda erkeklere göre daha fazladır." ifadelerini kullandı.

Medicana Avcılar Hastanesi'nden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Dr. Has, kabızlığın her 5 insandan birinin yaşamı boyunca en az 1 kez karşılaştığı bir sağlık problemi olduğunu bildirdi.

Has, "Haftada en fazla 3 kez olacak şekilde bağırsak hareketlerinin yavaşlamasına bağlı olarak zorlu şekilde dışkılama gerçekleştirilmesi kabızlık olarak değerlendirilir. Yenidoğan bebeklerden ileri yaş grubuna kadar her kesimde ortaya çıkabilen bir problemdir. Görülme sıklığı kadınlarda erkeklere göre daha fazladır. Bağırsak hareketleri için genel olarak kabul edilen bir standart yoktur. Kişilerin günde 3 kez ile haftada 3 kez arasında değişen sayıda tuvalete gitmesi normal sınırlar içerisinde değerlendirilebilir. Dışkılama sayısının haftada 3'ün altına düşmesi ve dışkının sertliğindeki artış, kabızlığın en temel belirtileri arasında yer alır." değerlendirmesinde bulundu.

Kabızlıktan şikayet eden hastalarda bağırsak hareketlerine ağrı hissinin eşlik edebileceğini aktaran Has, konstipasyon gelişen kişilerdeki bir diğer şikayetin de dışkılama sonrasında tuvalet yapma ihtiyacının kaybolmaması olduğunu belirtti.

- Kabızlığın nedenleri ve tedavisi

Öğünler sırasında tüketilen besinlerin sindirim kanalı boyunca ilerlemesini sürdüreceğini bildiren Has, şunları kaydetti:

"Sindirim artıkları kolona (kalın bağırsak) ulaştığında içlerinde yer alan su kolon lümeninden emilir, böylelikle dışkı meydana gelir. Dışkının bu bölgedeki kas tabakasındaki çeşitli problemlere bağlı olarak kalın bağırsak içerisinde uzun süre kalması halinde içeriğinde yer alan sıvının büyük bir bölümü emilir ve aşırı düzeyde sertleşerek kabızlığa neden olabilir. Lifli gıda tüketiminin ve günlük tüketilen su miktarının az olması kabızlığa yatkınlığı artıran beslenme ile ilgili yanlışlıklar arasında yer alır.

Sebze ve meyveler lif içeriği yüksek olan gıdaların başında gelir. Besinlerin içerisinde yer alan çözünebilir lifler sindirim kanalı içerisinde suyla temas ettiğinde jel benzeri bir forma geçerek dışkının sertliğine olumlu etki yapabilen maddelerdir. Beslenme dışında kabızlık gelişimine neden olabilecek birçok farklı durum mevcuttur. Fiziksel aktivite eksikliği, sürekli seyahat halinde olmak, bazı mide asidi düzenleyici ilaçların kullanımı sonrasında, kafeinli içeceklerin aşırı tüketilmesi halinde, bazı ağrı kesici ilaçların yan etkisi olarak, yüksek miktarda alkol alımı sonrasında, hamilelik yaşam tarzına dair faktörler dışında parkinson, irritable bağırsak sendromu ya da hipotiroidi gibi rahatsızlıkların seyri esnasında da kabızlık gelişebileceği için dikkatli olunmalıdır."

Kabızlık şikayetinin ciddiyeti ve sıklığının kişiden kişiye değişebileceğini vurgulayan Has, "Kabızlık, altında yatan nedene bağlı olarak değişmekle birlikte genel olarak çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınabilen bir sağlık problemidir. Doğru şekilde beslenme programlarının oluşturulması ve düzenli olarak fiziksel aktivite yapılması kabızlık ile mücadelede başvurulabilecek yaşam tarzı değişikliklerinin başında gelen uygulamalardır." ifadelerini kullandı.

Şikayetlerin önlenmesi için yapılacakları aktaran Has, "Günlük sıvı tüketiminin minimum 2-2.5 litre olması, kafein veya alkol içeren sıvı tüketiminden kaçınmak, düşük lifli hayvansal gıdalar yerine lif içeriği yüksek bitkisel ürünlerin tercih edilmesi kabızlık ile ilişkili oluşturulacak beslenme planlaması içerisinde yer alabilecek uygulamalardır. Lif içeriği yüksek ve içerdikleri bazı besin maddeleri ile kabızlığın giderilmesinde katkı sağlayabilecek besinlere armut, kivi, elma, incir, ıspanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, nohut veya mercimek gibi baklagiller örnek olarak verilebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Fiziksel aktivite için haftanın 5 günü 30 dakikadan oluşan egzersizler ile haftada 150 saat fiziksel aktivitenin hedeflenmesi gerektiğini belirten Has, bu tarz uygulamalar ile konstipasyonun kontrol altına alınamaması halinde medikal ya da cerrahi tedavi uygulamalarına başvurulabileceğini kaydetti.

Kaynak: aa