Daha doğrusu Hikmet Karaman Ersun Yanal’ı kendi oyun planı içinde mat etti…
Daha da doğrusu Ersun Yanal’ın geçen hafta Galatasaray’ı mat edişinin bir bakıma bu sefer Hikmet Karaman versiyonunu izlemiş olduk bir bakıma…

Evet, emektar Avni Aker’in veda zamanlarında Trabzonspor insanda ne doğru dürüst ruh hali nede yarınlara dair somut bir umut vermekte.

Şunu anlamakta zorluk çekiyorum işin aslı: Bu takım gol yiyor kötü oyuna teslim oluyor, oysa tam tersi oyuna asılması gerekirken.
Gol atıyor bu seferde galibiyete endeksli oyun düzenine angaje olamıyor..

Offf yani ki ne of!

Daha karşılaşmanın başında toy bir hakemin verdiği penaltı atışından dönen şans golüyle öne geçen Trabzonspor’un dikine oynamasını beklerken ne yaptığını anlayamamayı nasıl izah edemediğimizden derin derin ‘ offf ‘ çekmek zorunda kalmanın izdüşümüydü bugün ki futbolun hikayesi…

Hikmet Karaman’ın elinde Kweuka diye bi adam var, sanırsın bütün sahayı iki elinde o tutuyor..
Sevgili Ersun Yanal neden bu adama bir pranga vuramadı, düşünmek gerek!

Bundan sonrası, öncesi ne desek boş…

Trabzonspor bu şekilde kör topal gidecek, her şeyi  Ekici’nin üzerine yükleyerek tabi nereye kadar gidebilirse…

Düşünün galip durumdasınız ve siz hala bi geri iki ileri, bi yana, bi o yana top dağıtıp güya farka gideceksiniz, yemezler!

Tıpkı Karaman’ın yemediği gibi…

Gözüm Gökdeniz gibi birini aradı ki geriden aldığı topla fişek gibi rakip kaleye insin.
Sonra dedim ki, getir Yattara’yı bi kaç idmanla bu takımda banko oynar…

Bütün bu ironileri yaparken ben hala Ersun Yanal’ a inanıyor ve güveniyorum, her ne kadar bugün bu yağmur altında uyumuş olsa bile(!)…

Maçın ana sonucuna gelecek olursak; 
Beraberlik Rizespor’un daha hakkıydı, galibiyet olaydı, o da Kwuoke nin hakkı olurdu diye düşünüyorum…