Oyundan ziyade… Trabzonspor’un lige tutunması için mutlak kazanması gereken bir maçtı, zorlu Sivasspor ile oynanan oyunun Trabzonspor tarafından bakıldığındaki anlam ve öneminin açıklaması.
 Karşılaşmaya her iki ekip te sıkıntılı başladı. Oyun soğuktu. Birde buna önemli bir pozisyonda Tolga’nın kontrolsüz çıkışı ve talihsiz sakatlanması eklenince, her iki takımında oyuna ısınmaları bayağı bir zaman aldı.
 Diliyoruz ki kaptan en kısa zamanda takımın başında olur. Kaptana geçmiş olsun dileklerimizi gönderirken, gözünün arkada kalmayacak olması, onunda bir an önce toparlanmasına en itici motivasyon kaynağı olacak diye düşünüyorum…
 Dürüstçe itiraf etmek gerekirse, karşılaşma başladığında, birçok futbolsever gibi bende galibiyetten dolayı endişeliydim. Hele ki; Colman, Soner, Volkan, Serkan ve Olcan gibi makinanın en önemli dişlilerini göremeyip, buna karşın: Halil ve Henrique ile Serkan’ın yerinde de Zeki Yavru’yu görünce işin açıkçası Sivasspor gözümde daha bir büyüdü.
 Nitekim zorunlu Tolga – Onur değişikliği de olunca, bu düşüncem iyice depreşti.
 Sivasspor’dan ziyade, beni en çok endişelendiren Rıza Çalımbay olmaktaydı; gerek oyuna müdahaleleri ve gerekse oynattığı takımlara aşıladığı özgüven ve hırstan dolayı.
 Zaten ilk yarı boyunca da bu korkumun boşuna olmadığı gördüm. Özellikle Eneramo ile galibiteye yakın tarafın Sivasspor’un olduğu belli olmuştu.
İlk yarı Trabzonspor oyun kurmakta zorlandı. Sapara ve Alanzinho hareketli, fakat ne Halil ne Henrique ilerde topla gereken varyasyonları yapamadılar. Hatta ikinci yarının yıldızı Yasin’i de bu ilkinin yanına katabiliriz.
 İkinci yarı Şenol hocanın oyuna mutlak müdahale edeceğini düşünürken, o ilk yarıda ki topu tutmakta zorlanan Trabzonspor’un yerine, rakibi karşısında dengeyi sağlamış bir Trabzonspor’u görünce, bizimde o ilk yarıdaki oyuna dair olan bütün tedirginliklerimiz anında gidiverdi.
Oyun iki tarafa döndüğünde, hem bayan seyircilere hem bordo mavili futbolculara, hem de cezası biten ve seyircisiyle buluşan Şenol Güneş’e güven geldi. Ve şu açık seçik bir şekilde anlaşıldı ki, bu takım özgüvenini bulursa; her türlü eksiğine rağmen bu lige her türlü damgasını vurabilir.
 Zeki Yavru, Yasin, Bamba ve Onur bu akşamın kahramanlarıydılar. Bu takıma, Colman, Volkan, Olcan ve Janko’da katılınca, gözümün önünde canlanan manzaradan mutlu olmakla beraber, ileriye umutla bakmamak için hiçbir sebep göremiyorum.
 Ancak!...
 Tolga’nın yokluğunda Onur, Serkan’ın yokluğunda Zeki ne kadar uyumluysa; Giray’ın yokluğunda Mustafa’nın birinci bölgede Bamba ile uyumsuzluğunu görmezden gelemeyiz. Tamda burada Şenol hocanın işine karışmak gibi olmasın; Zokora’yı stopere çekip, Colman ile Soner’i de onların önüne monte edemez mi diye bir düşünceyi kafamda çokça zamandır kurgulamaktayım.
Tabi ki hocanın işine karışılmaz. Bugün bunu bir kere daha gördük: Halil’in çıkmasını beklerken attığı o altın değerindeki ve son yılların en estetik gol vuruşunu görünce; hocayı rahat bırakmanın en isabetli destek türü olacağına oracıkta kanaat getirdim.
 Ne demiş ünlü Türk büyüklerimiz!...
 Kazanan ‘’ daima ‘’ haklıdır…
 Sizce?..