Zorlu Sivas deplasmanı sonrası kaybedilen “  iki “ puan ya da kazanılan “ bir “ puan sonrası, gelecek günler adına endişelerimi dilim döndüğünce izaha çalışmıştım..

Perşembenin Gelişi;

 Özellikle, Abdullah Avcı hocamın sinirlerine hakim olmamasının takım üzerinde olumsuz olası bir duruma yol açabileceğine dair hezeyanlarımın maalesef  vuku bulduğunu görmek çok üzücü oldu şahsım adına(!)..

Şunu demek istiyorum aslında; “ bu takım ligimizin kalitesi baz alındığında tam bir yıldızlar topluluğu..

Bunda hemen herkes hemfikir..

Lakin, bana göre bu takımın gerçek yıldızı “ Abdullah Avcı “ hocadır..

Buna bineayen, hocayı takdir ederken, onu kusursuz görmek ve eleştirmemekte O’na yapılacak en büyük kötülüktür diye düşünüyorum.

Bu benim şahsi düşüncem ve kaldı ki hocayı geldiği günden beri el üstünde tutanların belkide başında geliyorum..

Son tahlilde hocayı çok sevmemiz ve çokta saygı duymamız asla ve kat-a Trabzonspor sevgimizin önünde olamaz..

O yüzden, endişelenmek Trabzonspor’un olası bir başarısızlığını olmadan önlenmesi için naçizane uyarımızdır..  

Dün akşam, Hamsik ve Nwaekame’ nin yokluğunda, Vìscá ve  Puchacz’lı kadrosuyla Akyazı’da yeni bir sinerji oluşmasına en büyük katkıyı yapabilirdi hoca takımın başında olsaydı..

Tabi hipotezlerin ışığında sonuca dair konuşmak elbette sizi haklı çıkarmayacaktır..

Fakat, futbol her ne kadar belli bir format üzerine dizayn edilen bir oyun olsa da, olasılıklarında yadsınamayacağı bir spor dalıdır..

Uzun lafın kısası dün akşam görüldü ki, tamda duruma müsemma “ Perşembenin gelişi ( dün geceden ) Çarşambadan belli oldu”..

Belki beni birçokları yadırgayacaklardır..

Lakin, geriye bakıldığında, ikinci yarı başladığından beri “ iki gol üst üste atılarak kazanılmış bir galibiyet yok ne yazık ki(!).

Hazıra Dağ Dayanmaz;

Bu sene özlenen kutlu bayrama ulaşılacağına ( ben asla matematiksel olarak kazanılmayan hiç bir şeye kesin gözle bakmam)  inanılıyor madem; o zaman asıl şimdi işi sıkı tutmak elzemdir..

Ki, ne Bakesatas  başına buyruk hareket edebilsin, nede her hatasına bu camianın öz evladı diye göz yumulan Hüseyin Türkmen’in kutsal Trabzonspor formasına saygısızlık etmesinin önü kesilsin...

Hadi Bakasetas’ı bir yerde haklı görebiliriz, sakatlık sonrası rüştünü yeniden ispatlamak için bir patlamaya ihtiyacı vardı.

Dün akşam hırsını bencilliğine kurban ederek hem kendinin hem arkadaşlarının emeğini heba etmiş oldu..

Umarım, önce takımın başarısı sonra benim başarma azmim diye düşünüp gerekli dersi kendi adına çıkarmıştır..

Ya Hüseyin Türkmen..

Daha geçen haftaki yazımda, oyunundan ziyade, oyun içinde olmasını, bu durumun hatalarını en aza indirerek, hırsı ve azmini takımı için kullanınca bambaşka bir Hüseyin Türkmen izler gibi oldum diye yazmıştım.

Üstelik çokta tepki çekerek..

Keşke yazmasaymışım.

Dün akşam kendi kalesine gol atsa, futbolda bunlar var, üzülme Hüseyin   kardeş der aldırmazdım.

Lakin, oyundan çıkıp direkt soyunma odasına gitmesi, giderken ki tavrı onun tüm taraftarın  gönlünde bir mum gibi eriyip tükenmesine neden oldu..

Ve bir çok geleceğin futbolcu adaylarının hayallerindeki ışığın sönmesine neden oldu..

Sahi Hüseyin, bu kadar ucuz mu bu forma?

Hocan seni ister yüz dakika ister on dakika oynatır.

Bu Orhan hoca da olsa, Egemen hoca da olsa değişmez..

Senin işin oyunda kaldığın zaman diliminde o formanın hakkını verebilmek..

Maça gelecek olursak;

Günün sonunda, koca bir ilk yarının çöpe atıldığı, küçümsemek için demiyorum; çaresizlikten Zeki Yavru’nun orta saha oynadığı, transfer tahtası kapalı olduğundan Trabzonspor’da kadroya giremeyen oyuncularında bünyesinde olduğu ve / vede başarılı oldukları da görülen bu mütevazı kadro karşısında, üstelik evinde beraberliği ancak kotarabiliyorsanız, ileriki günlerde umarım ki bu kayıp iki puanı aramasın Trabzonspor diye, buruk bir haleti ruhiye içinde kalmamıza neden oldu!..

Hele ki son dakikalarda Bakasetas’ın kaçan ilk penaltı sonrası bari ikinci tekrarlanan penaltıyı takımın gol krallığına oynayan santraforuna kullandır(a)mayan kenar yönetimi de İnşaAllah aramaz bu kayıp “ iki “ puanı..

Şunu da demeden geçemeyeceğim, elinizde Cornelius gibi  her açıdan tek vuruşla gol atma olasılığı yüksek bir oyuncudan ligin boyunun kısalmaya başladığı şu zamanda bile tam manası ile  faydanılmaması düşündürücüdür..

Rakiplerinizin golcü diye inim inlediği bir sezonda Trabzonspor bana göre kanatlarda becerikli ayaklara sahip olmasına rağmen varlık içinde yokluk çekiyor diye düşünüyorum.

Mübala olacak, iddia ediyorum, ceza sahası içine altına bir sandalye çekip otursun, gelen her on ortanın yada pasın en az yedisini gole çevirir diye bir ironi olarak da bu iddiamın arkasında olacağım sürekli..

Yani, elinizde Cornelius gibi bir golcünüz varsa, onu bir şekilde daha çok topla buluşturmanız gereklidir, hatta elzemdir..

Ki, bu arada tebrik ederim, yeni bebeği olan Perez  o şutu belki gole çevirip bebeğine armağan edecekti.

Fakat, tam Cornelius ‘luk vuruşu kendi denedi..

Allah’tan beraberlik asisti yine ondandı..

Yazı başlığımı ; “ Kime Yazar “ diye seçmiştim..

Bence bu kayıp iki puan Sn, Abdullah Avcı hocama yazar..

Sizce?

Hasan Akbaş   

Haberts.com