Yeniden neşredilerek okuyucu ile buluşturulan ‘Bir Muallimenin Gözünden Sultan Reşad Sarayı’ kitabının yazarı Dr. İbrahim Pazan, “Amacım okuyucunun, 623 yıl devam ederek dünya tarihinde inkâr edilemeyecek önemli izler bırakmış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olan sarayı ve saray hayatı ile ilgili doğru bilgiler elde etmeleri ve hayallerinde orayı canlandırabilmeleriydi” dedi.

Sultan Reşad’ın vefatına kadar üç sene Yıldız ve Dolmabahçe Saraylarında yaşayan ve daha sonra 1924’te Hanedan’ın sürgün edilmesine kadar Sultan Reşad’ın büyük oğlu Şehzade Mehmed Ziyaeddin Efendi’nin köşkünde görevine devam eden Safiye Ünüvar’ın ‘Saray Hatıralarım’ adlı kitabı Tarihçi- Yazar Dr. İbrahim Pazan tarafından yeniden yayına hazırlandı.

Kitabı ‘Bir Muallimenin Gözünden Sultan Reşad Sarayı’ başlığı ile yeniden neşreden Dr. İbrahim Pazan, hatıratı yayına hazırlarken eserde anlatılan olaylar ve adı geçen kişilerle ilgili açıklamaları ve resimleri de ilave etti. Dr. Pazan, hareme girip orada gözlem yapmanın ve dışarı çıkıp bunları hikâye etmenin kolay olmadığını ifade ederek, “Hareme, orada yaşayan şehzadeler yani padişah çocuk ve torunlarının dışında hiçbir erkek adım atamaz. Bunun tek istisnası hadım Harem Ağalarıdır. Onlar da daha çok Haremin dış dünya ile olan işlerine bakarlardı. Sarayda görevli cariyelerin idaresi ise Hazinedar Usta denilen yaşlı cariyelerde idi. Bunların başı olan Baş Hazinedar Usta, külliyetli miktarda maaşı olan, rütbeli ve sarayda önemli bir şahsiyetti. Ancak halk, sarayda böyle mühim bir kadının bulunduğunu bile bilmezdi. Bugün dahi çoğunun adını bilmiyoruz.

Dolayısıyla, Hareme girmek, orada gözlem yapmak, yaşananlara şahit olmak ve dışarı çıkıp bunları hikâye etmek, saray dışından Müslüman kişiler için bile mümkün değildi. Nerede kaldı ki ecnebiler için mümkün olsun. Sadece son devirlerde bazı ecnebi doktorların bizzat padişahın nezaretinde, hasta olan kadınefendileri muayene etmek üzere çok kısa süreliğine Hareme girdiğini biliyoruz. Onlar da muayene ettikleri kadınefendi dışında kimseyi görememişler, hatta padişahın yanında ayakları titreyerek geçtikleri çok sayıda kapı ve koridorun ardından nereye gittiklerinin bile farkında olamamışlardır. Yerli ve yabancı yazarların romanlarında yazdıkları ve ressamların tablolarında aktardıklarının gerçeklerle ilgisi olmayıp büyük ölçüde kendi hayallerinin ürünüdür” diye konuştu.

“Sultan Reşad’ın vefatına kadar üç sene Yıldız ve Dolmabahçe Saraylarında bizzat yaşadı”

Safiye Ünüvar’ın padişah torunlarına öğretmen tayin edilerek saraya girdiğini, on yıl boyunca yaşadıklarını ve şahit olduklarını aktardığı hatıratın bu bakımdan çok değerli olduğunu belirten Tarihçi-Yazar İbrahim Pazan, “Sultan Reşad sarayında başimam olan İsmail Hakkı Efendi, halasının kocası idi. 1914 yılında İstanbul Dârülmuallimatı’ndan, yani Kız Öğretmen Okulu’ndan mezun olmuştu. Eniştesinin aracılığıyla padişahın torunlarına öğretmen tayin edilerek 1915 Mayıs’ında saraya girdi. Sultan Reşad’ın vefatına kadar 3 sene Yıldız ve Dolmabahçe Saraylarında bizzat yaşadı. Daha sonra 1924’te Hanedan’ın sürgün edilmesine kadar Sultan Reşad’ın büyük oğlu Şehzade Mehmed Ziyaeddin Efendi’nin köşkünde görevine devam etti. Bu on yıl boyunca yaşadıklarını ve şahit olduklarını aktardığı hatıratı bu bakımdan çok değerlidir” ifadelerini kullandı.

“Sarayın her noktasına girebilmiş ve oradaki hayatla ilgili ayrıntılı bilgilere vakıf olabilmiştir”

“Safiye Hanım’ın yazdıklarından, okulundan yeni mezun olmuş genç bir muallime olarak çok iyi bir gözlemci olduğunu anlıyoruz” diyen Dr. İbrahim Pazan, şöyle konuştu:

“Genç yaşına rağmen ailesinden gördüğü terbiye ve okulundan aldığı eğitim sayesinde saray halkı ile çok iyi ilişkiler kurmuştur. Kendisine verilen görevi layıkıyla yapmak için çırpınması ve insanlara olumlu yaklaşımı sebebiyle kendini herkese sevdirmiştir. Padişahın ve diğer Hanedan mensuplarının takdirini ve itimadını kazanmıştır. Böylece sarayın her noktasına girebilmiş ve oradaki hayatla ilgili en ayrıntılı bilgilere vakıf olabilmiştir. Ayrıca sarayla ilgili gözlemlerini, diğer saray mensubu hatırat sahiplerinin aksine halktan biri olarak kaleme almış olması, verdiği bilgilerin değerini bir kat daha artırmaktadır”.

“Padişah ile eşlerini, oğullarını, gelinlerini ve torunlarını tanıma fırsatı buluyoruz”

Kitapta saray hayatına dair birçok şeyin aktarıldığını kaydeden Pazan, “Safiye Hanım’ın hatıratından, padişah ile eşlerini, oğullarını, gelinlerini ve torunlarını hem şekil ve şemail olarak hem de tavır ve davranışları bakımından tanıma fırsatı buluyoruz. Ayrıca Haremdeki diğer görevlileri hem ismen hem de yaptıkları işler bakımından öğreniyoruz. Bütün bu kişilerin tahsil ve terbiye durumlarını, kabiliyetlerini, birbirleriyle olan ilişkilerine vakıf oluyoruz. Haremde gerçekleştirilen toplantıları, giyilen kıyafetleri, yenilen yemekleri ve içilen kahveleri bütün adabı ve muaşereti ile gözümüzde canlandırabiliyoruz. Safiye Hanım, kandil gecelerinde alayları, bayramlardaki merasimleri ve bayramlaşmaları, padişahın bizzat katıldığı Hırka-i Şerif ziyaretlerini ve destimal dağıtmasını bütün ayrıntısıyla aktarmaktadır” dedi.

“Sarayda hiç de öyle tarih kitaplarında veya romanlarda anlatıldığı gibi şaşalı bir hayatın olmadığını öğreniyoruz”

Dr. İbrahim Pazan, sarayda tarih kitaplarında veya romanlarda anlatıldığı gibi şaşalı bir hayatın olmadığını belirterek, “Safiye Hanım’ın anlattıklarından, sarayda hiç de öyle tarih kitaplarında veya romanlarda anlatıldığı gibi şaşalı bir hayatın olmadığını öğreniyoruz. Haremde belki az sayıda Hanedan mensubu hanımın ve yüksek rütbeli cariyenin, konumları gereği pahalı elbise giydikleri ve kıymetli takılar takmalarının dışında öyle dudak uçuklatacak bir debdebe göremiyorsunuz” şeklinde konuştu.

“Neredeyse hatıratın hacmi kadar ayrı bir bölüm meydana geldi”

Hatıratın devamında ayrıntılı bir ilave bölüm kaleme aldığını da vurgulayan Tarihçi-yazar Pazan, şu ifadeleri kullandı:

“Bu bölümde, hatıratta vuku bulan olaylar ve adı geçen bütün hanedan mensuplarının hayatını, bugün hayatta olan torunlarını ve nerede yaşadıklarını geniş olarak anlattım. Çok sayıda resim ilave ettim. Neredeyse hatıratın hacmi kadar ayrı bir bölüm meydana geldi. Amacım okuyucunun, 623 yıl devam ederek dünya tarihinde inkâr edilemeyecek önemli izler bırakmış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olan sarayı ve saray hayatı ile ilgili doğru bilgiler elde etmeleri ve hayallerinde orayı canlandırabilmeleriydi”.

Kaynak: iha