AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Cemal Kaşıkçı’nın dünyanın gözü önünde korkunç, ürkütücü ve vahşi bir şekilde öldürüldüğünü belirterek, "Bu cinayet sözün bittiği yerdir. Her gün yeni bir bilgi ve bulguya ulaşılıyor. Cumhurbaşkanımızın sorduğu soruların içerisinde en çok dikkati çeken ’bu talimatı kim verdi’ sorusudur. Bu talimatı verenlerin ortaya konulması lazım" dedi.

Bir dizi toplantıya katılmak için Mersin’e gelen AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, basın mensuplarıyla buluştu. Kurtulmuş’a AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan ile İl Başkanı Cesim Ercik eşlik etti. Kurtulmuş, yerel seçimlerle ilgili beklentilerini açıkladı.

AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Cemal Kaşıkçı’nın dünya çapında bir gazeteci olduğunu kaydederek, “Cemal Kaşıkçı İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğuna girip, bir daha çıkamamıştır. Dünyanın gözü önünde böyle korkunç, böyle ürkütücü, böyle vahşi bir cinayetin işlenmiş olması gerçekten sözün bittiği yerdir. Bu anlamda Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi ortadaki soruların mutlak suretle cevaplandırılması gerekiyor. Bu soruların muhatabı da Suudi Arabistan yönetimidir. Bir konsoloslukta ‘efendim maksatlarını aştı, elimizden kaçtı’ diye öldürülmüş diye bir mazeret üretmenin mümkün olmadığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Sorumlular kimse, bu olayın arkasındaki failler ve bu emri verenler kimlerse bunların mutlaka ortaya çıkarılması, soruşturmanın hiçbir kısmının örtülmeden, bütün detaylarıyla dünya kamuoyuyla paylaşılması Türkiye’nin en önemli isteği ve sorumluluğudur. Bu çerçevede Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği bir çağrıyı tekrarlamak istiyorum. Bu olaya karıştığı artık delilleriyle sabit olan 18 kişinin, bunların hepsi Suudi Arabistan’a geri döndüler. Bunların suç yeri İstanbul olduğuna göre, buraya getirilerek burada yargılanması uluslararası kamuoyunu rahatlatmak açısından da önemlidir. Aksi takdirde bu olayın birkaç kişinin üstüne atılarak örtüleceği ya da olayla ilgili esas faillerin ortaya çıkarılmayacağı gibi bir endişe şimdiden dünya kamuoyunda oluşmaya başlamıştır" diye konuştu.

"Öldürme talimatını kim verdi?"

Bu olayla ilgili sorumluların hepsinin ortaya çıkarılması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, "Hiçbir kimsenin üstünü örtmeden, talimatı kim verdi, bu işin içinde kimler yer aldı, bu cinayeti kimler işlediyse bunların hepsinin ortaya çıkarılması için Türkiye elinden gelen her şeyi yapıyor. Bu konudaki somut delilleri de Türkiye uluslararası kamuoyuyla paylaşıyor. Ayrıca bundan sonraki gelişmeleri de dünya kamuoyu yakından takip edecektir. Bu dünyayı yeniden o soğuk savaş döneminde olduğu gibi cinayetlerin işlendiği günlere dönmek herkesi rahatsız eder. O yüzden bu cinayetin tekil bir cinayet olmaktan çok daha öte anlamları olduğunun altını çizmek isterim. Bu anlamda bütünüyle soruşturma sonucunda her şey ortaya çıkacaktır. Eğer Suudi Arabistan yönetimi de soruşturmanın bütünüyle incelenmesi ve sonuçların ortaya çıkması, kamuoyunun vicdanını rahatlatacak şeffaf bir işbirliğine hazır olmazsa şimdiden Suudi Arabistan yönetimi yalnızlaşmaya başladığı bu süreçte giderek daha fazla yalnızlaşacaktır. Burada dünya vicdanı ciddi bir şekilde yaralanmıştır ve bu emri kim verdi sorusunu dünyadaki herkes sormaktadır. Türkiye olarak ilgili bütün taraflarla işbirliğine hazırız. Şu anda devam eden bir soruşturma sürüyor. Her gün yeni bir bilgi ve bulguya ulaşılıyor. Cumhurbaşkanımızın sorduğu bütün soruları tekrar sormak istemiyorum ama bu soruların içerisinde herhalde en çok dikkati çeken ‘bu talimatı kim verdi.’ Bu talimatı verenlerin de ortaya konulması lazım" ifadelerini kullandı.

"4’lü zirveden önemli ve güzel sonuçlar çıkmasını ümit ediyoruz"

Cumartesi günü İstanbul’da 4’lü zirvenin yapılacağını hatırlatan Kurtulmuş, “Putin, Merkel ve Macron’un katılacağı, Türkiye’nin ev sahipliğini yapacağı 4’lü zirve hem Türkiye’nin uluslararası alanda geldiği noktayı göstermesi bakımından hemde bölgedeki barışın tesisi yönünde atılacak adımların konuşulması bakımından önemlidir. Türkiye çok taraflı bir diplomasiye sahip bir ülkedir. Suriye konusu gerçekten diyebiliriz ki son 100 yılın en ağır sorunlarından birisidir. Neredeyse ilgili birçok devletin işin içine girdiği ve ticaret savaşları üzerinden yeni üretilen terör örgütleriyle bölgenin cehenneme çevrildiği, bir tarafta DEAŞ, bir tarafta YPG, PYD’nin de olduğu ve bölge ülkelerinin bütünlüklerini tehdit eden, sınırlarının değişmesini tehdit eden bir durum ortaya çıktı. Vekalet savaşlarının bir sonu var, eğer bu vekalet savaşlarındaki vekilleri yani maşaları olan terör örgütleriyle bu savaşı sürdüren büyük ülkeler bu savaşın bitirilmesi için ortaya bir irade koymasa bir müddet sonra kendileri çatışma noktası gelir. Ayrıca bu vekalet savaşını hiçbir ülkenin tek başına çözme ihtimali kalmamıştır. Bu savaşta en çok etkilenen ülkelerin başında şüphesiz Türkiye geliyor. Türkiye uzun yıllar bu terör örgütlerinin üzerinden hizaya sorulmaya çalışılan bir ülke. Bunlara karşıda hayati bir mücadele veriyoruz. Bu süreçte Türkiye şöyle bir imkanı da ortaya koydu. İdlib’de Ruslarla müzakere ediyoruz, Münbiç’te Amerikalılarla müzakere ediyoruz. Her iki tarafta da bizim temel hedefimiz o bölgelere, oraların orijinal halkının kendi bölgelerine huzur içinde dönebilecekleri bir barışın temin edilmesidir. Suriye’nin de Irak’ın da toprak bütünlüğünün korunması gerekiyor. Bunun için Türkiye masadaki gücünü artırmak için sahada da var olmasını da şart olduğunu bilerek operasyonlar yapmıştır. Operasyonlar yapmasaydık bugün geldiğimiz noktaya gelemez, Suriye halkının geri dönmesi için o bölgelerin temizlenmesini sağlamak için kararlılığını sürdüremezdi. Dolayısıyla Türkiye bölgede kalıcı bir barışın sağlanması için önemli adımlar atıyor. 27 Ekim’de İstanbul’da yapılacak olan 4’lü zirvede bu anlamda son derece önemli adımın başlangıcı olacaktır. Ümit ediyoruz bu zirveden önemli ve güzel sonuçlar çıkar” şeklinde konuştu.

"Cumhur İttifakı sadece seçim işbirliğine dönük bir mesele değildir"

İttifak konusunda da açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, “AK Parti ve MHP arasında tesis edilen Cumhur İttifakı sadece seçim işbirliğine dönük bir mesele değildir. AK Parti ve MHP’nin programları, stratejileri, öncelikleri birbirinden 2 farklı partidir. Herhangi bir şekilde AK Parti veya MHP Cumhur İttifakı altında yani bir şekilde tek parti haline dönmüş değil ama Türkiye’nin geçmiş çok yakın tarihinde AK Parti ile MHP arasında ciddi işbirlikleri olmuştur. Genel seçimlerde işbirliği yapmanın yasal altyapısı vardı. Yerel seçimler için maalesef hukuki düzenleme yapılmamış ve yerel seçimlerin doğası gereği bir tane aday çıkacak. Şunu yapamayız. Bu ilde AK Parti ile MHP de aday çıkarsın, 2’sine verilen oyları toplayalım bu seçimlerin sonucu olsun gibi bir şey olması mümkün değildi. Dolayısıyla bu gün gelinen noktada her iki partinin de değerli liderleri seçim işbirliğinin imkanlarının zor olduğu kanaatini kamuoyuyla paylaştılar. Ancak bu Cumhur ittifakı’nın bitmesi değildir. Yerel seçimlere dönük bir işbirliği imkanının görülmediği ortaya çıkmıştır. Bunun 2’sini birbirinden ayrı tutmak gerekir. Biz Cumhur ittifakının Türkiye’nin milli meselelerinde bundan sonra da sürdürülmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Her parti öyle görünüyor ki seçime adaylarıyla girecek. Bu durumun AK Parti için herhangi bir zafiyet oluşturmayacağını, herhangi bir güç kaybına neden olmayacağını düşünüyorum. Türkiye’nin her yerinde en güçlü adaylarımızla seçime gireceğiz. Burada sanki bu Cumhur İttifakı bitti artık hiçbir işbirliği yapamazlar sonucuna varmamak gerekiyor. Başından beri biz Cumhur ittifakıyla siyasetteki farklı konuları birbirinden ayrı tuttuk. Türkiye’nin özellikle dışarından gelecek saldırıları ve terör üzerinden Türkiye’nin üzerine konulacak baskılar bakımından önümüzdeki dönemde de çok ciddi bir dayanışmaya ihtiyacımız olduğu görülüyor. Bu ihtiyacı biz hissettiğimiz gibi MHP’li dostlarımızda hissediyorlar” dedi.

Konuşmaların ardından Kurtulmuş ve Elvan basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Kaynak: iha