TBMM Başkanı Binali Yıldırım FETÖ konusunda ABD’ye eleştirerek bulunarak, "Madem vermiyorsun kardeşim adamın yaşamına sınırlama da mı getiremiyorsun. Niye bir soruşturma dahi başlatmıyorsun. Yoksa arkasında başka şeyler çıkacağından mı endişe ediyorsun" dedi.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım, ’Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek’ konulu TRT World Forum’una katıldı. Forumda İngilizce olarak bir selamlama konuşması gerçekleştiren Yıldırım, ardından sözlerini Türkçe sürdürdü.

Dünyada ve Türkiye’nin de yar aldığı bölgede büyük karışıklıklar olduğunu vurgulayan TBMM Başkanı Yıldırım, "Ciddi bir gelişmişlik farkı var. Yeryüzü kaynakları adil paylaşılmıyor. Teknolojileri ileri olan ülkeler en önce kaynaklara ulaşıyor, daha sonra gelenler bundan mahrum kalıyor. Merhum şairimiz var bizim Necip Fazıl Kısakürek. Aslında bu eşitsizliği o kadar güzel anlatmış ki. ‘Allah’ın 10 kulunu bekleye dursun 10 kul. Bir kişiye tam 9, 9 kişiye bir kul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa’ Yeryüzü kaynaklarının eşit ve adil paylaşılmaması dünyadaki insanların huzurunu kaçırıyor. Bu huzursuzluğun tek kaynağı savaş ve çatışma değildir. Açlık yoksulluk, susuzluk, işsizlik, ümitsizlik bu sorunların kaynaklarını oluşturmaktadır. Daha az gelişmiş ülkelerde sorunun daha da derinleştiğini görüyoruz. Yapılan araştırmalara göre dünyada serveti en yüksek 8 kişinin elinde tuttuğu servet miktarı, dünya nüfusunun servetine denk geliyor. Bu durum küresel eşitsizliğe çarpıcı bir örnek. Ulusal, uluslararası çelişkilerin derinleşmesi, çatışma riskleri arttıran diğer bir sebeptir. Herkesin barış içinde güven içinde yaşadığı bir dünya hedefine ulaşmak, güçlü ülkelerin adil davranma ve iyi niyete dayalı işbirliği yapmaları ile mümkündür” diye konuştu.

"Terörle mücadelede beklediğimiz desteği vermeyen ülkeler mesele El Kaide, DEAŞ olunca avaz avaz bağırıyorlar"

Konuşmasında terörle mücadele konusunda işbirliği vurgusu yapan Yıldırım, "Terör ve terörizm ülkeye, etkin kimliğe, dine bakmadan kayıtsız ve şartsız reddedilmeli. Terör hiçbir şekilde finanse edilmemeli, silah ve para desteği sağlanmamalı. Kişinin neresi ağrıyorsa canı oradadır. Terör sebebiyle Türkiye’nin uzun yıllar canı yanmıştır. Türkiye 30 yılı aşkın süredir bölücü, etnik, PKK terör örgütü ile mücadele ediyor. Yaylaları boşalttıran, tarımı hayvancılığı öldüren, madencilik yapılmasına engel olan, masum insanlara, bebeklere varıncaya kadar gözünü kırpmadan geleni katleden teröristlere karşı verdiğimiz mücadeleden ne yazık ki pek çok dost bildiğimiz ülkeden destek göremiyoruz. Testi kırılınca yol gösteren çok olur. Terörle mücadelede beklediğimiz desteği vermeyen ülkeler mesele El Kaide, DEAŞ olunca avaz avaz bağırıyorlar. Yani kapıları çalınınca hırsızın farkına varıyorlar. 35 bin masum insanı katleden PKK, bugün de PYD-YPG adıyla ne yazık ki Suriye topraklarında faaliyetini sürdürüyor. Acı olan onların bu faaliyetini sürdürebilmesi de dost bildiğimiz NATO’dan müttefik bildiğimiz Amerika’nın açık desteği ile oluyor. Binlerce tır silah, füze, her türlü mühimmat bu terör örgütüne aktarılıyor. Bu soruyu sorduğumuzda müttefikimiz olan ülkenin verdiği cevap ‘Biz onlarla stratejik bir işbirliği yapmıyoruz, taktik bir işbirliği yapıyoruz’. Ne demek. Zırva. Terör örgütü ile işbirliğinin hiç bir şekilde mazur görülecek yanı yoktur. Eğer terörü yok etmek istiyorsa bir terör örgütü yok etmek için başka terör örgütünü kullanamayız. Neymiş ‘DEAŞ’ı yok edeceğiz onun için PKK’ya ihtiyacımız var’. Böyle bir anlayış dünyada huzur getirebilir mi. Bakalım Afganistan’a. Terörü yok etmek için gelenler ne yaptılar. Yıllar sonra itiraf ettiler. Trilyonlarca dolar gitti. Binlerce insan öldü. Dönüp bakıyoruz Afganistan önceki yıllarda mı daha iyiydi, şimdi mi daha iyi. Bakın Irak’a. Nükleer silah dediler bir yaygara ile geldiler. Irak daha belini doğrultamadı. Suriye Libya Yemen’de aynı şey. Myanmar’daki etnik temizlik. Üç dinin mukaddes bildiği Kudüs’te hortlatılmaya çalışılan yeni karışıklıklar, yeni din savaşları. Bunların hepsi bölgelere barış getirme adına sözde yapılan ancak sorunları daha da derinleştirmekten başka işe yaramayan girişimlerdir” şeklinde konuştu.

"Yoksa arkasından başka şeyler çıkacağından mı endişe ediyorsun"

FETÖ konusunda Amerika’yı eleştiren Yıldırım, "Terör örgütü FETÖ lideri malikanede yaşıyor. Her şey belli, darbe talimatını veren bu. Her türlü bilgi belge verildi. Fakat dostlarımız, müttefik bildiğimiz ülke kılını kıpırdamıyor. Madem vermiyorsun kardeşim adamın yaşamına sınırlama da mı getiremiyorsun. Hiçbir şey olmamış gibi yaşamına devam etmesine izin veriyorsun. Niye bir soruşturma dahi başlatmıyorsun. Yoksa arkasında başka şeyler çıkacağından mı endişe ediyorsun. Türkiye dosyaları belgeler önlerine koyduk ama çıt yok. Benim teröristim senin teröristin gibi ayrım olduğu müddetçe biz terörle mücadelede başarılı olamayacağımız gibi, bölgesel ve küresel kardeşliği de sağlayamayız. Terörün lojistiğini finansmanını kesmeden sadece silahla mücadele ile ortadan kaldırılması mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

"Yapılan düzenlemelere rağmen terör bitmiyorsa, teröristlerin hak ve hürriyetten daha fazlasını talep ettikleri aşikardır"

Türkiye’nin son yıllarda demokratikleşme ve insan hakları konusunda önemli adımlar attığını kaydeden Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye’ye karşı terör faaliyetinde bulunan örgütler sürekli batı ülkelerinde hak ve hürriyetlerinin yeterince sağlanmadığından şikayet ediyorlar. Oysa Türkiye 2002 yılından beri demokratikleşme yolunda, kişilerin kendilerini serbestçe ifade etmesi yolunda çok önemli yasal ve anayasal değişiklikler yaptı. Parti kapatma imkansız hale getirildi. Aynı şekilde inanç ve ifade hürriyetinin alanı da olabildiğince genişletildi. Bütün bunları yaptık da terör bitti mi. Yapılan düzenlemeler, alınan tedbirlere rağmen terör bitmiyorsa, teröristlerin hak ve hürriyetten daha fazlasını talep ettikleri ve şikayetlerinin hiçbir haklı sebebinin olmadığı aşikardır."

"BM Güvenlik Kurulu yapısı behemahal gözden geçirilmeli ve artık bu ipe un serme politikası terk edilmedir"

Konuşmasında Birleşmiş Milletler konusunda da eleştirilerde bulunan TBMM Başkanı Yıldırım, "Bu BM Güvenlik Kurulu üyesi 5 ülkeye tek başına olayların karşısına direnme hakkını kim veriyor. Bir yerde masum insanlar ölüyor, oluk oluk kan akıyor. BM ‘hadi gelelim şunu durduralım diyor’. Birisi elini kaldırıyor ‘yok’ diyor, dosya orada kapanıyor. Bu sürdürülebilir bir şey değildir. Bireysel rekabeti küresel sorunlar karşısında terk edemezsek hiçbir meselenin üstesinden gelemeyiz. Uluslararası pek çok sorun da ülkeler arasındaki ilişkilerde eşitsizlikten kaynaklanıyor. Bu eşitsizliği gidermek konusunda da maalesef küresel diplomasi yetersiz kalıyor. Komşumuz Suriye örneğinde olduğu gibi barış ve güvenlik ortamını tesis etmek için yaptırım gücü olan kurumların ne kadar aciz kaldığını gördük. Kudüs’te, Filistin’de karar alınıp da İsrail’in uygulamadığı Güvenlik Konseyi kararı sayısı ne kadardır. Bazı ülkeler için ‘bu bir mecburiyettir, uygulanmazsa felaketine sebeptir’ diyeceksiniz, bazı ülkeler uygulamayınca hiçbir sonucu olmayacak. Peki bu sisteme insanları nasıl inandıracağız. BM Güvenlik Kurulu yapısı behemahal gözden geçirilmeli ve artık bu ipe un serme politikası terk edilmedir. Aksi takdirde konuşulanların hepsi boştur. Hiçbir devletin tek başına veto yetkisi olmamalı. İkinci Dünya savaşı sonrası yaşanan acı tecrübelere göre kurulmuş veto yetkisi tekrar savaş çıkmasın, önlemek için getirilmiştir. Bugün veto savaş önleme değil, savaşları körükleme amacına hizmet etmektir. Günümüzde BM üyesi 194 ülke var. İslam işbirliği örgütünün üye sayısı 57. Burada mutlaka bir İslam ülkesinin olması lazım. Bugünkü bütün savaşların, terörün, kargaşanın olduğu ülkeler Müslüman ülkeler. Bu bir tesadüf mü? Bunu düşünmemiz lazım” dedi.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım dünyada yükselme eğilimi gösteren ırkçılık ve İslam düşmanlığına dikkat çekerek, "Irkçılık ve İslamofobi halklar arasında nefret tohumlarını beslemektedir. Irkçılık bazı gruplar arasında hızla yayılıyor. Özellikle gençler arasında taraftar olan bu tehlikeye karşı behemahal önlem alınmalıdır. Günümüz şartları 1990 öncesinin dehşet dengesinden çok farklıdır. Bir yandan sevgi barış temaları işlenirken, diğer yandan nefret tohumları ekilmektedir. Myanmar, Arakan Müslümanları sadece inançları yüzünden etnik temizliğe tabii tutulmaktadır. Maalesef onların sesini duyan yoktur. İslam barış dinidir. Müslüman barış insanıdır. Birilerinin ilam adını kullanarak şiddete başvurması Müslümanları töhmet altında bırakmaktadır. Batı dünyasını artık ‘islamist terörist’ söyleminden vazgeçmesi gerek. Bu ayrımcılıktır, bu terörü teşvik etmektedir. Terörün dini, imanı, ırkı, mezhebi yoktur. Bütün semavi dinler haksız yere insan öldürmeyi yasaklamıştır. Hal böyleyken bütün teröristler Müslümanlar arasından çıkıyormuş gibi küresel bir algı oluşturmak, terörle mücadeleye katkı sağlamaz. İnsanlar arasında nefret tohumları ekenleri, bir gün o nefretin hedefi haline geleceğin unutmamalarını itiyorum” açıklamalarında bulundu.
Kaynak: iha