Vücudumuzda günlük aktivitelerimizi gerçekleştirebilmek için enerji sürekli üretilir ve harcanır. Bu enerjiyi günlük aldığımız besinlerden sağlarız. Bu besinler karbonhidrat, protein ve yağlardır. Karbonhidrat. protein ve yağları vücudumuza aldıktan sonra bunların sindirim sisteminde emilebilmesi adına ve vücudumuza yararlı maddelere dönüşebilmesi için küçük parçalara ayrılması gerekir. Proteinler amino asitlere, yağlar yağ asitlerine, karbonhidratlar ise glikoz gibi yapı taşlarına kadar ayrılır. En çok enerji sağladığımız temel besin öğesi karbonhidratlardan elde edilen glikozdur. Glikoz basit bir şekerdir ve başta beyin olmak üzere vücudumuzun birçok organı glikozu kullanır. Kan hücrelerimizde olan eritrositler ve beyin hücrelerimizi oluşturan nöronlar enerji kaynağı olarak sadece glikozu tercih eder. Yani karbonhidrat vücudumuzun en temel enerji kaynağıdır.

Pankreasın Şeker Hastalığındaki Rolü

Hücreler enerji kaynağı olarak glikozu kullanırken midenin arkasında bulunan pankreas organı bu kullanım aşamasına yardım eder. bu yardımı insülin adı verilen bir hormon yardımı ile sağlar insülin hormonu vücutta üretilemez ise glikoz, dokular tarafından kullanılamaz. Eğer insülin hormonu tamamen eksik ise veya üretilemiyorsa buna tip 1 diyabet denir. Diyabet hastalarının yaklaşık % 10'u bu gruba girer. Her yaşta insanı etkileyebileceği gibi genellikle tip 1 diyabet tanısı çocukluk çağında konulur. Eğer pankreas organı insülin hormonunu kısmi olarak üretebiliyorsa ya da tam üretim sağlandığı halde vücutta gelişen insülin direnci neticesinde glukoz kullanılamıyor ise bu duruma tip 2 diyabet denir. Tip 2 diyabet daha çok yetişkinlerde görülen bir formdur. Görülme sıklığı ise tip 1 diyabete göre daha fazladır.

Şeker Hastalığı Belirtileri

Tip 2 diyabet genelde belirli bir bulgu vermez fakat tip 1 diyabet çocukluk çağında tanı aldığı için kendini bir yerden sonra belli edecektir. Genel olarak diyabet hastalığının genel belirtileri aşağıdaki gibidir;

  • Gece yataktan kalkacak kadar susama ihtiyacı
  • Günlük hayatta artan su içme isteği
  • Sık sık idrara çıkma
  • Yemek yenildiği açlık hissi
  • Artan veya azalan vücut kilogram dengesi
  • Bulanık veya çift görme
  • Sık sık enfeksiyon hastalıkları geçirme
  • Geçmek bilmeyen cilt yaraları
  • Genel işleri gerçekleştirmede isteksizlik ve halsizlik
  • Akantozis nigrikans denilen ve genelde boyunda yer alan koyu renk pigmentasyon
  • Ayak ve elde karıncalanma
  • Cinsel isteksizlik

Yukarıda yer alan belirtilerden yaşıyorsanız mutlaka uzman bir hekime başvurmanız gerekir.

Şeker Hastalığı Tedavi Yöntemleri

Şeker hastalığının tedavi yöntemleri tip1 ve tip2 diyabet olmasına göre değişiklik göstermektedir. Tip 1 diyabet hastaları genellikle küçük yaşlardan itibaren tanı aldığı için insülin hormonu tedavisine başlamaktadırlar. Tip 2 diyabet hastalarının tedavisi ise genelde yaşam tarzı değişikliği olmaktadır. Eğer yaşam tarzı değişikliği sağlandığı takdirde hala şeker hastalığı şikayetleri geçmiyorsa bu durumda insülin hormonu tedavisine başlanabilir. Son zamanlarda tercih edilebilen bir diğer tedavi yöntemi ise şeker hastalığı ameliyatı olmaktadır. Bu ameliyatın amacı tip 2 diyabet hastalarına yönelik yaşam tarzı değişikliğine katkıda bulunmaktır.

Şeker Hastalığı Ameliyatı Nasıl Yapılmaktadır?

Öncelikli olarak tip 2 diyabet hastalarına uygulanan bu ameliyat esasen metabolik cerrahi uygulamaları adı altında yapılmaktadır. Aslında bir obezite ameliyatı içinde yer alır fakat kilo verdirmek üzerine yapılan operasyonlardan değildir. Metabolik cerrahi adı altinda uzun yıllardır gerçekleşen bu ameliyatlar ilk başlarda mide küçültme amacıyla yapılıyordu. Fakat görüldü ki şeker hastalığına neden olan asıl etken ortadan kalkmıyor ve hastalar belli bir süre sonra tekrar kilo almaya başlıyor, bu defa farklı yöntemler denendi. Türkiye'de bu operasyonu gerçekleştiren sınırlı sayıda hekim bulunmaktadır. Hekimler şeker hastalığı ameliyatını gerçekleştirirken temelde iki yol izler; bunlardan ilki ileal intertranspozisyon olarak adlandırılan işlemdir. Bu işlemde ileum, yani ince bağırsağın son kısmı ile başlangıç kısmı yer değiştiriliyor. Buradaki amaç GLP-1 adı verilen ve ileumdan salgılanan hormonun daha fazla salgılanmasını sağlayarak pankreasın etkinliğini yani insülin salgısını artırmaktır. İntertranspozisyon kelimesi cerrahi olarak taşıma anlamında kullanılır. Yani ileal intertranspozisyon demek bağırsağın son kısmını (ileum) başlangıç kısmına taşımak demektir.

Şeker hastalığı ameliyatı işleminde yapılan bir diğer operasyon ise midenin duvarında yer alan ve ghrelin adında salınan açlık hormunu üretimini azaltmaya yönelik rezeksiyon işlemidir. Bu ameliyatta midenin ghrelin ürettiği duvarı çıkartılarak ghrelin en düşük dozlarda salınacak hale gelir. Bu sayede midede açlık hissi oluşmayacak ve kişi daha az yemek yiyecektir.

Şeker Hastalığı Ameliyatından Fayda Sağlar Mıyım?

Şeker hastalığı ameliyatı yüzeysel ve anatomik olarak ele alındığında metabolik cerrahinin alt kolu olan endokrin cerrahisidir. Sindirim sistemiyle uğraşılıyor gibi görünse de aslında temel etki mekanizması hormonları dengelemek üzerine kurulmuştur. Diyabet hastalarına uygulanan bu ameliyatın her adımında belli hormonun etkinliğini azaltmak ya da arttırmak amaçlanmıştır. Sonuç olarak hastalarda açlık hissi ghrelin miktarının azalması ile azalır. İnce bağırsağın son kısmının başlangıç kısmına alınmasıyla da dokuların glikozu kullanma direnci kırılır ve pankreasın insülin üretme kapasitesi fazlasıyla artar. Görüldüğü üzere şeker hastalığı ameliyatı beyni ve sindirim sistemini etkileyen kompleks bir cerrahi işlemler bütünüdür.

Her ne kadar şeker hastalığına yakalanmış olsanız da, mümkün olduğu kadar hayat tarzı değişikliğine gitmeniz hastalığınızın seyri açısından daha iyi olacaktır. Tüm hastalar gerekli beslenme koşullarına uyar ve kendilerine uygun egzersizleri günlük bir şekilde gerçekleştirirse hayat survilerini uzatırlar ve normal diyabet hastalığına yakalanmamış insanlar gibi yaşamlarına devam ederler. Yani bu hastalık cerrahi bir operasyon gerektirecek kadar kötü prognostik özellikler göstermez. Sağlığınıza dikkat ettiğiniz takdirde ve doktorunuzun size yazdığı reçeteye tam uymanız durumunda şeker hastalığı ameliyatı gibi baristik bir cerrahi ile karşılaşmamış olursunuz. Yani her ne kadar genetik geçişli bir hastalık olsa da diyabet hastalığının seyrini değiştirmek tamamen sizin elinizde. Çevresel faktörlerde bu hastalığın ilerleyişinde önemli rol oynamakta.