Bugün Trabzonspor için çok önemli bir musabaka olmasına rağmen Trabzonspor’lu oyuncular sadece deli danalar gibi çaresizce koşmaktan başka pek bir şey yapamadılar.  Bu kadar kötü bir sezon geçiriyor olmalarına rağmen yardımlaşmak yerine sadece kendileri bir şeyler yapmayı tercih ettiler. İşin kötü tarafı Tolunay Kafkas’ta buna engel olamadı yada olmadı. Sonuçta bu kişisel çabaların birisi gol ile sonuçlandı ve takım olarak umutlarını yenilediler. İşin ilginç tarafı bu golü çok büyük bir başarı gibi göstermeleri ve finalde karşılaşacakları rakiplerini hiç düşünmemeleridir.  Bu oyun anlayışı ile hem Fenerbahçe hemde Eskişehirspor karşısında pek şansları olmadığını bilmemeleri yada bunu önemsememeleri çok garip.

Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Tolunay hocamızın Trabzonspor’da kısa sürede bir başarı yakalaması zor görünüyor. Gerek oyun anlayışı gerekse oyuna müdahale edişindeki eksiklikler ve acemilikler Tolunay hocamızın kısa sürede Trabzonspor’da başarılı olamayacağını gösteriyor. Yanlız, şu an itibari ile Türkiye’de Trabzonspor’u çalıştırabilecek bir kaç teknik adamdan birisi olduğu da çok açık. Dolayısı ile ya Tolunay hocayla devam edeceğiz yada Ünal hocayı geri getireceğiz. Bu iki teknik adam haricinde geriye kalan tek kişi ise Mustafa hocamız.  Benim kişisel görüşüm Tolunay ve Ünal hocalar ile başarılı olmayı beklemek yerine Mustafa hocaya bir sene şans vermek çok daha yararlı olabilir.  Neyse bu konuyu çok eşelemeye gerek yok. Başkan belli olduktan sonra teknik adam konusu da netlik kazanacaktır. Yanlız ben Tolunay hocamızda çok ciddi bir ışık görmediğimi üzülerek söylemek zorundayım.  Şu ana kadarki istatistikleri Şenol hocamızınkinden daha kötü olmasının yanında takımda tekrar futbola döndürebildiği bir futbolcunun bile olmaması gelecek açısından bana ümit vermiyor. Yine de gelecek sezonu beklemek ve en azından bir hazırlık dönemi geçirmeden buna karar vermek zor ve adil değil.

Oyuna gelirsek, ciddi bir gelişim yada ilerleme yok. Tolga kalesinde her zamanki kalitesindeydi ama önündeki oyuncular çok kötüydüler. Giray ve Mustafa o kadar uyumsuz oyunadılar ki her iki golde de Sivasspor’lu oyuncular penaltı atışı yapar gibi gol attılar. Tolga az daha birinci golü şansa çıkaracaktı.  Solbek Cech  Emerson’ın yarısı kadar bile bir performans sergileyemiyor. Sağda Serkan malesef hem Celutska’dan hemde Karmil’den geri kaldı. Ayrıca Zeki’ninde iyileştiği söylenirken Serkan’ın hala sağbekte olması çok garip duruyor.  Ortasaha ise takımın en zayıf halkasıydı.  Tolunay hoca fikir olarak güzel ama uygulamada pek yararı olmayan bir kanat denemesine gitti ve Adrian’ı kanatta denedi. Belki teorik olarak takımı biraz daha ofansif yapacaktı ama olmadı. Burada Tolunay hocanın Trabzonspor’u son yıllarda iyi takip etmediği ortaya çıktı.  Sağ ve sol açıkta daha önce oynamış ve başarılı olmuş bir Alanzinho var iken Adrian ile bunu denemek bir kumar gibiydi ve pek başarılı olmadı.  Ne zaman Adrian ortaya geçti takım biraz toparlandı.  Bugün hem Zokora hemde Soner çok vasattı. Onlara Colman’ın umursamazlığı ve top kayıpları eklenince durum çok vahim oldu. Volkan Şen’den bahsetmeye bile gerek yok. Bir futbolcu bu kadar üst düzey oynamışken nasıl olurda bu kadar sakar bir oyun oynar akıl sır ermiyor. Volkan ne koşarken ne de topu kullanırken etrafına bakmıyor. Kaleye yakınsa şut çekiyor yakın değilse rakipleri çalımlayıp hızlı çıkmaya çalışıyor fakat şu ana kadar başarılı bir bindirmesini görmedim açıkçası.

İleri uçta ne Henrique ne de Halil pek bir varlık gösteremediler. Hele Henrique genç yaşına rağmen üç gün ara ile iki maç kaldıramayacak kadar zayıf.   Sonuçta ne Henrique ne de Halil tehlikeli olamadı ve şeref sayısı Sapara ile geldi.  Sapara da çok ilginç bir oyuncu. Oyuna sonradan girince başarılı fakat 90 dakika oynayınca pek başarılı değil. Zaten şu anda Trabzonspor’daki çoğu oyuncunun en büyük sorunu sadece tek devrelik oyun çıkarabilmeleridir. Bu yüzden Tolunay hocanın işi çok zor.

Sonuç olarak oyuncular bir şekilde silkelenmedikleri sürece ve Tolunay Kafkas hocanın kafası rahatlamadıkça Trabzonspor takımının ciddi başarı yakalaması kısa vadede zor görünüyor.  Tolunay hoca ve yönetim önce Emerson ve Janko’nun neden takımda olmadığını çok iyi açıklayabilmelidir. Emerson Trabzonspor degisine kapak olduğu hafta kadro dışı kaldı.  Janko desen Tolunay hocanın gelişine en çok sevinen oyunculardan birisi idi çünki Avusturya’da beraber oynamışlardı.  Gol konusunda bu kadar kısır bir sezon geçiriliyorken ve eldekilerden gol konusunda verim alınamıyorken milyonlarca Euro verilmiş oyuncuyu kadro dışı bırakmak çok mantıksız. Büyük teknik adam büyük futbolcuyu kadro dışı bırakarak değil oynatarak kazanan teknik adamdır. Bunun örnekleri çoktur. Ersun Yanal Hakan Şükür takıntısı ile büyük teknik adam olamamıştır. Bugünki Abdullah Avcı Selçuk’u milli takımdan uzun sure keserek kendi ayağına kurşun sıkmış ve başarılı olma şansını yitirmiştir.  Son İbrahim Toraman olayını ve yaptığı seviyesiz yorumu söylemiyorum bile.  Umarım Tolunay Kafkas bu hatasının çabuk farkına varır. Aksi takdirde hem o kaybedecek hem de Trabzonspor.

Başkanlık konusuna gelince.  Şike süreci boyunca hep yanlız bırakılmış ve kendi sözleri ile kendisini hep zor durumda bırakmış olan Sadri Şener’in yerine şu ana kadar ciddi bir aday çıkmadı.  Tüm ciddi adayların Sivasspor maçını beklediğini biliyorum.  Bu hafta ve önümüzdeki hafta ciddi adaylar ortaya çıkacaktır.  Derin Trabzonspor olarak bahsedilen sayın eski bakanımız Faruk Özak beyin başkanlar konusunda aktif çalıştığını görmek o kadar acı bir durum ki aynı zamanda utanıyorumda.  Şike süreci boyunca kılını oynatmamış birisi olarak, şimdi başkanlık konusunu çözmeyi üzerine vazife olarak görmesi çok abes oldu.  Yüzüne söylemiyorlarsa bile herkes “daha önce neredeydiniz?” diye soruyor. Sadri Şener Çağlayan adliyesinde tek başına mucadelesini verirken neden sesiniz çıkmıyordu da şimdi bir haftada 1.5 trilyon prim parası topladınız diye soramıyor. Trabzonspor camiası şu anda uyuşmuş durumda. Şike süreci camiayı o kadar kötü etkiledi ki artık kimse tepki veremiyor.
 
Eskiden “gönüllerin şampiyonuyuz ”deyip geçerdik çünki ne şikeyi ne de teşviği ispatlayabiliyorduk. 2011 Temmuz’un kaza ile şike belgelendi. Üstüne devletin bağımsız yargısı şike suçundan bir çok Fenerbahçe yöneticisini şike ve teşvikten suçlu buldu.  Devlet ve siyasi güç, gece yarıları mecliste yasa değişikliği yaptı ve şikeciler dışarı çıktı ama mahkeme şuçları onadı. Mahkeme kararı açık iken kendi yargılamasını yaptığını iddia eden TFF ve onun kurumları iki Fenerbahçe başkan yardımcısını şike ve teşvikten suçlu buldu.  Durum böyle iken aynı TFF şike yoktur biz maçları seyrettik diyerek FB’ye puan kesme cezası bile vermeyerek dünya hukuk literatürüne geçti. Yöneticisine şike ve teşvikten 3 yıl hak mahrumiyeti vermişken takıma hiçbir ceza vermedi.  Bu durum Trabzonspor camiasının adalete olan inancını da kökünden sarstı.  Şu anda camia “ispatlı, mahkeme kararlı, TFF tescilli şikeden” bile sonuç alamamış olmanın çöküntüsü içindedir.  Camianın dağınıklığı ve uyuşukluğunun tek sebebi budur. Bir şeyler yapmak için uğraşanlarda Türkiye’deki mücadeleyi bırakıp UEFA ve FIFA nezdinde bir şeyler yapmaya çalışıyor.   Şimdi herkes yargıtayı bekliyoruz diyor ama kanımca bu bekleyişte nafiledir.  Sebebi de çok açıktır. 
 
TFF FB’nin iki yöneticisine şike ve teşvikten ceza verdiği halde FB takımına dokunmamıştır.  Yargıtay’da Aziz Yıldırım’ın cezası onansa bile FB’nin Türkiye’de ceza alması bu sistemde çok zordur, hatta imkansızdır.  Yaparsa UEFA bir şeyler yapabilir ama onlarında eli kolu Türkiye’deki siyasi irade ve özel sektör sermayesi ile bağlanmıştır.  Bu çözümsüz durum Trabzonspor takımını ve camiasını derinden sarsmıştır.  Oyunculardaki, yöneticilerdeki, ve taraftardaki bu umutsuzluk ve kırılganlığın yegane sebebide bu çaresizliktir.  Sonuçta gerek medya ve siyasi güç şikeyi yapanın aslında Trabzonspor olduğu havasını yaratmaktadır. Öyle ya, bu kadar delile ve mahkeme ve TFF’ce şike tescilenmiş olmasına rağmen FB takımı  ceza takımı almamışsa demekki Trabzonspor takımı şike yapmıştır.  Yazık…

Fenerbahçe takımı ve camiası ise yeni başarıları zorlayarak “bakın ben şike yapmış olsam şimdi nasıl başarılı oluyorum o zaman” deme çabasındadır. Son atlanan tur sonunda Aykut Kocaman’ın selamı da bu yüzdendir. Oyunculardaki ve teknik adamdaki bu kendini ispatlama inadı FB’yi yarışta tutmaktadır.  Arkasına aldığı siyasi güç ve medyada işin çilek kısmıdır.  Sonuç olarak şike ve teşvik takımlar arasında devam etmiyor belki ama basın ve siyasiler vasıtası ile devam ettirilmektedir.  Bu FB’nin puan almasından çok şike konusunda ciddi ses çıkaranların hayatlarının zorlaştırılması ile olmaktadır.   

Gerek basında gerek devlette Trabzonspor’un uğradığı haksızlığı dile getiren insanlar ya işlerinden oldular yada iş yapamaz oldular. Hem siyasi baskı görmüş hemde işlerini kaybetmiş iki değerli insan tanıyorum. Durum o kadar vahim ki bu kişiler Trabzonspor camiasından bile baskı görebiliyorlar şike konusunda çok ses çıkardıkları için.  Yani sözün kısası, şike belki sahada sonucu etkilemiyor ama saha dışında tüm hızıyla devam ediyor. Hemde devlet ve medya gücüyle. Bunu gören Trabzonspor camiası ve özellikle taraftarınında ümitsizliğe kapılmaları doğa kanunlarının gereğidir.  Bakın bunun en basit örneği hafta sonu Saraçoğlu’nda adam bıçaklamasından hiçbir medya kuruluşu bahsetmiyorken bugünki Trabzonspor-Sivasspor maçında iki Trabzonspor taraftar gurubunun kavgası ortalığı yakıp yıkmak olarak verilip “yakışmadı” deniyor. Yani Saraçoğlu’ndaki bıçaklama yakışıyor ama koltuk sökmek “yakışmıyor”. Bunun neresini düzeltebilirsin ki?

Durum budur… Türk futbolu acınacak haldedir. Bu sistem devam ettiği sürece düşüş devam edecektir. Geçen sene “sezon sonu konuşacağım” dedikten sonra çıtı çıkmayan Fatih Terim’de bu sistemin içinde ezilmeye başlamıştır ama iş işten geçmiştir.  Başkası için istemeğin adaleti kendin için isteyemezsin ve alamazsın.  Çok geç kaldınız sayın Terim. Şenol Güneş gibi tertemiz bir insan bu çark içinde ezildiğinde susarak şeytan ile birlik oldunuz. Şimdi ağlamanızın bir manası yok. Geçmiş olsun…

Sevgiyle kalın.