Rahmetli Kayahan “bizimkisi bir aşk hikayesi” diyordu efsane şarkısında. Trabzonspor’da “bizimkisi bir inat ve başarı hikayesi” diyor. Şampiyon olabiliriz veya olmayabiliriz ama Trabzonspor gerçekten bir başarı hikayesi yazıyor. Şampiyon olamazlarsa bile uzun yıllar unutulmayacak bir sezon yaşatıyorlar bize. 
Atatürk’ün veciz bir sözü var. “Türk’ün sabrı bittiği yerde yeniden başlar” Bu sözü Trabzonspor’a uyarlarsak “Trabzon’lunun inadı bittiği yerde yeniden başlar”

Trabzon şehrini ve Trabzonspor’u sahiplenen, tarihi şahsiyetlerine sahip çıkan, kendisinin ve Trabzonspor’un Türk futbolundan alacaklı olduğunu iyi bilen, bilgili ve tecrübeli bir Avcı ile karakterli, özverili futbolculardan oluşan bir takım var bu başarı hikayesinin arkasında. 

Trabzonspor dünkü maça, önceki maçlarda gördüğümüz, alışık olduğumuz, önde basan, ileride çoğalan, rakibi sahasına hapseden görüntüsünden uzak başladı. Maç sonu istatistiklerine, top kayıplarına, isabetli pas ortalamasına bakılırsa bunda zeminin çok büyük etkisi olduğunu görmek zor değil.

Ancak takımdaki yardımlaşma, dayanışma, mücadele azmi, kazanma isteği ve iştahı, bir bütün halinde takdik disipline sadık kalarak oynama isteği, her zamanki gibi üst düzeydeydi. 

İstediği pas oyununu oynayamayan ve savunmadan hücuma hızlı geçiş oyununu gerçekleştiremeyen Trabzonspor, uzun paslarla Ekuban, Djaniny ve Wakeme’yi topla buluşturup kontra atağa çıkmaya çalıştı ve bunda da başarılı oldu. Özellikle Bakasetas’ın orta sahadan Djaniny ve Ekuban’a verdiği uzun paslar akıl doluydu.
Djaniny aldığı toplarla sürekli kanat değiştirerek hızlı hücuma çıktı. Ancak uzun ve hızlı paslarla orta sahamızı geçen Malatyaspor’a karşı, Avcı Djaniny’yi orta sahaya çekti. Djaniny’nin orta sahaya çekilmesiyle orta sahada rahatlayan Bakasetas ileriye çıkmaya ve Malatyaspor savunmasından dönen topları kovalamaya başladı.
Trabzonspor’un alışık olduğumuz pas oyununu gerçekleştirememesinde Malatyaspor’un hızlı, uzun ve isabetli paslarla orta sahamızı geçmesinin de etkisi vardı. Savunmasını ve orta sahasını ileri çıkarmakta zorlanan Trabzonspor’da orta saha ve forvetlerin arasındaki mesafenin uzaması forvetlerin savunmadan ve orta sahadan beslenmesini zorlaştırdı. Malatyaspor, Trabzonspor’u sürekli geri koşturarak yordu ve Trabzonspor’un baskı kurmasına izin vermedi. 

51. dakikada bir duran top organizasyonunda mavi gözlü çilingir tekrar sahneye çıktı. Oyun görüşü üst düzey olan Bakasetas, Malatyaspor savunmasından dönen topu takibi, alışı, düzeltmesi ve vuruşu bir harikaydı. Gözlerimizin pası silindi. 
Ancak bu kadar isabetli, bu kadar nokta atışı bir transfer olabilir. Bakasetas transferinden sonra Trabzonspor yönetimi transfer politikasını gözden geçirmeli ve sorgulamalıdır. Menajer pazarlamasıyla, yönetici önerisiyle, bir sürü futbolcu almaya gerek olmadığını anlamalı ve bu işi tamamen teknik drektöre bırakmalıdır. 

Galibiyet golünden sonra rakip takımın taktik anlayış değiştirip saldırması, önde olan takımın da önde olmanın verdiği psikoloji ile geri çekilmesi, futbolda sık görülen ve olağan bir şeydir. 
Avcı’da savunmasına duyduğu güven ile bunu çok yapıyor. Fakat savunman ne kadar iyi olsa da 1-0’lık bir skor geriye yaslanmak için çok tehlikeli bir skordur. Rakibin umutlarını diri tutar, direncini artırır ve her an bir kaza golü gelebilir. Nitekim 70.dakikada savunma oyuncularımızdan seken top Tetteh’in önünde kaldı. Neyse ki kalemizde insan üstü bir kalecimiz vardı da bir kaza golüne kurban gitmedik.

Avcı’nın futbol ve taktik bilgisine, tecrübesine hayran olan biri olarak yıllarını futbola veren Avcı’yı eleştirmek, akıl vermek haddim değil fakat bazı kararlarının sorgulanması gerektiği kanaatindeyim. 

Avcı her takımı olduğu gibi Malatyaspor’u da çok iyi analiz etmiş. Malatyaspor’un uzun boy ortalaması ile hava toplarına çok hakim olduğunu, duran toplarda ve kanatlardan ortalarda çok etkili olduğunu ve çok orta kestiğini bilerek bu ortaları karşılamakta sorun yaşamamak için hem savunmanın merkezine yardım edecek, hem de kanatları savunabilecek hareketli bir stoperi sağbekte oynatma tercihi çok isabetli bir karardı. 
Ancak bu stoper, sürekli kademe hatası yapan, adam kaçıran, çalım yiyen, rakip forvetlere kafa vurduran ve üstelik aylardır oynamayan Hüseyin Türkmen’mi olmalıydı? Bu iş için Hüseyin’den çok daha kaliteli ve tecrübeli ve üstelik formunda olan Majid Hosseini düşünülemez miydi?
Hüseyin dünkü maçı ekranları başında izleyen Trabzonspor taraftarlarına saç baş yoldurmuştur. Bir pozisyonda Cheabek’in topa kafa vurmasına müsade etti ve top az farkla auta çıktı. Bundan iki dakika sonra bu seferde Tetteh’e kafa vurdurdu. Beş dakika sonra bir topu ıskalayarak hiç yoktan Malatyaspor’a posizyon yaratıyordu. 

Sağ kanadı tamamen boş bıraktı. Malatyaspor maden bulmuş gibi sürekli sağ kanadımızdan yüklendi ve ortalar kesti. Hüseyin’in sürekli boş bıraktığı sağ kanattan bir çok defa Edgar ve Ekuban top çıkarttı. Hatta bir pozisyonda Wakeme’nin bile sağ kanattan top çıkarttığına tanık oldum. 
Avcı Atletico Madrid’teki Simone gibi, rakip hücumlarında kanatlardan ziyade savunmanın merkezine önem veriyor. Bir yere kadar rakibin kanatlara inmesine izin veriyor. 

Avcı’nın sisteminde savunma hücumdan, hücum da savunmadan başlar. Golden sonra ileri çıkamadığı ve çoğalamadığı için önde basamayan Trabzonspor, Malatyaspor’un savunmadan oyun kurmasına ve çok adamla hücum ederek, Trabzonspor savunmasından dönen topları toplayayıp atak tazeleyerek savunmamızı bunaltmasına sebep oldu. 
Bu dakikalarda Bakasetas-Flavio değişikliği beklerken Avcı hiç beklenmedik bir şekilde, ileride top tutarak takımı rahatlatan Ekuban’ı çıkarttı. Avcı bu dakikalarda şuursuzca hücum edip geride boş alan bırakan Malatyaspor’a karşı Yusuf Sarı kozunu da kullanabilirdi. 
Ve son sözü futbolun üstadı Wakeme söyledi. Sol kanattan aldığı topu ayağında tutarak zaman geçirmeyi düşünen Wakeme etrafına bakarak takım arkadaşlarını bekledi. Baktı ki gelen yok, iş başa düştü, bir gol atıp geleyim dedi ve bize bir kez daha bir Wakeme klasiği izlettirdi. 
Bu adamın beyni bizimkinden farklı. Kafası normalden büyük. Muhtemelen beyni de normalden büyük ve beyninin büyük bir bölümü futboldan sorumlu. 

Bir sözüm de mavi gözlü çilingirin maçtan sonraki demecine ilişkin. “Dünya krizde, bu kriz ortamında beni takıma kazandırmak için hatırı sayılır paralar verildi. Bunun karşılığını vermem lazım”” diyen yüreği güzel insan. Seni ayakta alkışlıyorum. 
Ve son sözüm de Malatya’lılara. Üniversite yıllarımda öğrenci olduğum için bana iki yıl boyunca yemek taşıyan Malatyalı Habibe teyzem ve Bayram amcam sebebiyle Malatya’lılara ayrı bir sevgim ve saygım var.