Şöyle bir geçmişten günümüze futbol olgusu içinde zamanda yolculuk yapıyorum da. 2000 yılında UEFA Kupası şampiyonu olan Galatasaray’ın kadrosundan kendimi alamıyorum. Düşünün ki kalede Brezilya Milli Takım kalecisi Taffarel, savunmada Capone, Popescu, Bülent Korkmaz aklımda kalanlar ve en önemlisi Karpatlar’ın Maradonası Hagi. Teknik Direktör malumunuz Fatih Terim… Konumuz Galatasaray’ın UEFA şampiyonluğu değil tabii ki. Bir spor adamı ve futbol düşkünü olarak o zaman dilimi içinde biz de sevindik. Gurur duyduk, mutlu olduk.

Konumuza dönersek. Bu müthiş zaferin öncesi 1998-99 sezonunun 12. haftasında bu muhteşem kadro, tarihi Ali Sami Yen Stadı’nda Trabzonspor ile karşılaştı. Bilindiği gibi Trabzonspor, o efsane Galatasaray’ı Ali Sami Yen Stadı’nın tarihinde en fazla gol atan takım olarak 5-3 mağlup etti.

Maç sonu basın odasına indik. Trabzonspor’un o dönemki teknik direktörü Gordon Milne geldi maçı özetledi, galibiyeti anlattı. Sonrasında Fatih Terim’i beklemeye başladık. Gelir, gelmez derken sanırım yarım saat gecikme ile Fatih Terim basın odasına geldi. Oturmadı. Önündeki masaya eğildi, yumruklarını masaya koydu ve “Tarih şampiyonu yazar, kaybedeni değil” diyerek odadan çıktı. Bir yıl sonra o takım UEFA Kupası’nı kaldırdığında da, sonrasında da herkes şampiyonu yazdı, Trabzonspor’un tarihi galibiyetini değil.

Bu hatırlatmayı niye yaptım? Trabzonspor kazanıyor, Trabzonspor lider, Trabzonspor puan farkını koruyor fakat bunlar yetmiyor ki... Milletin derdi Trabzonspor neden iyi futbol oynamıyor? Bak arkadaş! Futbol, Arnavut kaldırımında oynanmıyor ya da futbol, futbolu yorumlamaya çalışırken futboldan bihaber felsefe yapanların dediği gibi hiç oynanmıyor. Daha önceki yazılarımda iyi futbol, kötü futbol kriterlerini ortaya koyduğumu sanıyorum. Futbolu, futbolun içinden gelenlerin yorumlamasına da eyvallah ama bir yere kadar.

Trabzonspor’un nasıl oynadığını, neye oynadığını ve nerede doğruyu, yanlışı yaptığını en iyi bilecek olan isim o işin sorumlusu Abdullah Avcı’dır… Her sezon olduğu gibi bu sezon da Allah ömür verirse bitecek. Ben nasıl biteceğini geçen hafta yazdım, tekrar etmemde fayda yok..

Gelelim konumuza…

Trabzonspor’un konumu malumunuz. Lige çıktıktan sonra 48 yıldır mücadele ettiği rakiplerinin de. Malum o üç takımın Trabzonspor’un yakınında olmaması da işin tadını kaçırıyor aslında. Trabzonsporlu şampiyon olunması halinde sanki biraz buruk olacak ve sadece bir şampiyonluk geldi diye sevinecek. Biri 2. Lig olmak üzere 7 şampiyonluğa şahitlik eden biri olarak tribünün ruhunu da biliyorum. O tribün biliyorum ki eğer hemen yanı başında Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş olmadıkça rekabeti hiç sayan bir anlayıştadır.

Trabzonspor belki şampiyon olacak ama bundan sonra hiç de rahat olmayacak. Belki de uykular kaçacak, planlar yapılacak, sonuca ulaşmak için ne çileler çekilecek. Herkes klasmanda kendisine yer edinip, prime oynarken Trabzonspor yerini korumak için tek başına mücadele edecek. Şeyh Edebali’nin dediği gibi; “Yüksekte yer tutanlar aşağıdakiler kadar emniyette değildir.”

Dip Not: Hiçbir şampiyonluk insan canından daha kıymetli değildir.