Trabzonspor’un futbolundaki gerileme devam ediyor. Erzurumspor maçında Trabzonspor orta sahası yol geçen hanına döndü. Uzun sokağı bile böyle rahat geçemezssiniz.

Futbolun temel kuralları vardır. İleride basmak, rakibin hücuma hızlı geçişine izin vermemek, savunma ile orta saha, orta saha ile forvet oyuncularının arasındaki mesafeyi açmamak, bağlantıyı koparmamak. Dünkü maçta Trabzonspor bu temel kuralların hemen hemen çoğunu yerine getiremedi. Bu koşullarda galibiyet de beklenemezdi.

Avcı’nın kontrollü futbolunu savunanlardan biri olarak Abdullah hocanın bu işi biraz abarttığını düşünmeye başladım. Bütün umudunu ilerideki Waka, Yunus, Eku ve Cani dörtlüsüne bağlamış. Wakame ve Ekuban’ın kanatlardan taşıdığı toplarda ceza sahası içinde çoğalamıyoruz. Rakip ceza sahasına iki kişi ile girerek gol bulmaya çalışıyoruz. İki ön libero ile oynamak yetmezmiş gibi Bakasetas’da orta sahaya gömülüyor. Bekler hücumcu değil ileri çıkamıyorlar, çıksalar dönemiyorlar. Bu koşullarda sabaha kadar oynasalar Trabzonspor gol atamazdı.

Erzurum maçında özellikle Parmak’a değinmeden geçemeyeceğim. Bir zamanlar küfür edilen, taraftarın tukaka ilan ettiği Parmak dünkü maçta takımın ayakta kalan nadir adamlarındandı. Hem savunmada hem hücumda mükemmele yakın oynadı. Umarım Trabzonspor taraftarı artık futbolcuların da bir insan olduğunu ve insanın bir gününün diğer gününü tutamayabileceğini kavrarlar da aynı tavrı diğer futbolculara göstermezler.

Wakeme’deki konsantrasyon düşüklüğü bariz bir şekilde kendini gösteriyor. Kontra atak pozisyonunda topa vurabilecekken topu içeri çevirip pozisyonunu kaybetti. Pozisyonunu kaybetmesine rağmen topu boştaki Djjaniny’ye verse maçın kaderi değişecekti.

Maçın iyilerinden biri de Majid’di. Edgar ve Hügo’nun vazgeçilmez alternatifi olduğunu bir kez daha gösterdi.

Takım futbolundaki bu gerilemede takımdaki eksikler, alternatif ve hamle oyuncusunun azlığı, Berat’ın orta sahadaki yokluğu, zeminin bozukluğu, rakiplerin sistemini çözmesi, yoğun maç temposunun verdiği zihinsel yorgunluk vb sebepler ileri sürülebilirse de bence en önemli etken hedeften kopmanın vermis olduğu moral bozukluğu ve konsantrasyon kaybıdır.

Fb ve Alanya maçları kaybedilmeseydi bu maçın havası da farklı olurdu elbette.  Şenol Güneş’in Trabzonspor’u çalıştırdığı bir dönemde yöneticiler antrenmanları izledikten sonra Şenol Güneş’e sormuşlar. Bu takım sahada dökülüyor ama antrenmanlarda kıran kırana oynuyorlar. Bunun sebebi nedir. Şenol hoca; çünkü ligde hedefleri kalmadı, antrenmanda iddiasına girdiler. Kaybeden yemek ısmarlayacak.

İşte bu yüzden hedefsiz kalmak bir takımın motivasyonunu bu kadar etkileyebiliyor. Avcı gibi profesyonel çalıştığını bildiğim, zihinsel performans antrenerü bulunan bir hocanın bu sorunun üstesinden gelmesini beklerdim.

Trabzonspor sadece bir mevzi kaybetti ve geri çekildi. Bulunduğu mevzide siper alıp savaşına devam etmesi gerekiyor. Zira bardağın dolu tarafından bakmak gerekir. Ligin 8. haftasında bu takımın ligi 4. bitirmesini ister miydiniz diye sorulsa hemen herkes bunu kabul ederdi. Kayıp bir sezonda bu kadar alternatifsiz bir kadro ile bu kadar covid vakası, sakatlık ve cezalara rağmen 4.lük iyi bir başarı hikayesidir. Hatta Alanya ve Erzurum maçlarında puanlar kaybedilmeseydi ikincilik şansı bile vardı ve hala daha var.

Kasımpaşa maçından sonraki yazımda “bu köprünün altından daha çok sular akacak” diye yazmıştım. O maçtan sonra Gs ve Fb hesapta olmayan puanlar kaybettiler ve kaybetmeye devam edecekler. Trabzonspor Fb yenilgisine rağmen hedeflerden kopmamalıydı. Şampiyonluk kaçsa bile lig 2.si olarak şampiyonlar ligi ön elemesine gitmek bir hedef olmalı.

Beşiktaş’ın şampiyon olacağı çok belli olan ligde Gs istikrarsız sonuçlar alıyor. Fb hakem itelemesiyle ancak bu kadar gidebiliyor. Haftaya Beşiktaş’a farklı yenilerek lige havlu atacaklar. Bu koşullarda Trabzonspor asla hedefsiz kalmamalıdır ve hedefini belirlemelidir. Öncelikle ikinciliği kovalamalı, olmadı dördüncülüğü garantileyip gelecek yılki şampiyonluğun planlamasına başlamalıdır.

Trabzonspor bir an önce toparlanarak yeni hedeflerine kilitlenmelidir. Bunda da asli görev Avcı’ya düşmektedir.