Milliyet Gazetesi, Skorer'de yer alan yazıda Aksal Yavuz şu ifadelere yer verdi:

''Birkaç hafta önce Abdülkadir Ömür’ün köyde yaptırdığı bahçeli evi (Villa) sosyal medyada gündeme getirilir.
Emin olun algıyı başlatanların en büyük hayali çok iyi bir ev, çok iyi bir arabadır da…
Niye böyle bir ev yaptırmışmış, ne gerek varmış?
Oysa Ömür ailesi 3-4 senedir yeni yapılmış algısı oluşturulan evde yaşıyor…
Hem bayram değil, seyran değil, sahi bu konu ne diye gündem edilir?
**
İki ağır sakatlık yaşayan, mutlak zamana, sevgiye, desteğe ihtiyacı olan çocuk, bir maçta yanlış pas vermiş olsa veya rakibine çalım atmak yerine yana ya da geriye oynasa, neler neler…
Öyle ki Burak Yılmaz ile olan arkadaşlığı da masaya yatırılır!
Lille’de şampiyonluk yaşayan, Fransa’ya damga vuran Burak Yılmaz kadar taş düşsün kafanıza emi…!
**
Dünyada futbolcu olma oranı binde bir bile değilken, on yılda bir yere gelmiş, iki sene evvel ‘gözbebeğimizsin, geleceğimizsin, her şeyimizsin’ dediğimiz yirmi yaşındaki çocuğu, sahip çıkma, kucaklama yerine gelin hep birlikte acımasızca eleştirelim, yerden yere vuralım, yetmedi çiğ çiğ yiyelim!

**
Tırnağımız etimize battığında hissettiğimiz acıyı düşünerekten, Trabzonspor’un kadro darlığı yaşadığı dönemde “Takımımın bana ihtiyacı var, arkadaşlarımı yalnız bırakamam, ayağım kopsa da oynayacağım’ cümlesini eden, gelinen noktada ağır sakatlıktan geri dönen çocuğun yerine (Empati) kendimizi koymamız gerekmiyor mu?
**
Yazılarımızı takip edenler, Abdülkadir Ömür’e ilk teşhisi Almanların ve İngilizlerin koyduğunu, altyapı eğitimini o ülkelerden birinde almış olsaydı, bugün çok daha farklı bir oyuncu olarak karşımızda olacağını yazdığımızı hatırlayacaklardır.
Çünkü altyapılarda çocukların gelişiminde bilimsel olarak katkıda bulunamıyoruz.
Sorarım:
Suç bizlerde mi, sistem(sizlik)te mi yoksa Abdülkadir Ömür’de mi?
**
Şapkamızı önümüze koyup, nerede hata yaptığımızı düşünmek yerine, akşam, sabah Ömür’ü sakız gibi çiğneyelim! Nasılsa kolay yetişiyorlar, çok bildiğimiz için de her yıl birkaç yıldız çıkartıyoruz ya!
Sayemizdedir oyuncular karşılaştıkları sorunların üstesinden nasıl gelineceğini bilmemeleri…
**

Bu arada…
7/24 oyuncularıyla bir arada yaşayan Avcı ve ekibi, oyuncusunun hazır olup-olmadığını, oynayıp-oynayamayacağını bilmiyor(!) oyuncuları sadece ekranlarda görenler ‘şak’ diye anlıyor öyle mi?
Hastaya film çeken, tahlil yaptıran değil de elle muayene edenler teşhisi koyabiliyor misali!
Abdullah Avcı’ya da bir yerden dokunacaklar ya!
**
Galatasaray maçında en büyük şansızlığı, İsmail ile aynı dakikada oyundan çıkmasıydı; tepkiler çifte kavrulmuş gibi geldi.
Kim ne derse desin, kim yazarsa yazsın, Trabzonsporlular Ömür’ü çok seviyor. Tepki verenler inandıklarından, sevdiklerinden, iyi olmasını istediklerindendir… İnsan sevdiğini eleştirir, gerisi masaldır, hikayedir!
**
Ülkemin enlerinden oyuncusunun en büyük sorunu; mentaldir!
Çünkü…
Uzun süre stres altında kalan kişilerde düşünme kapasitesi azalır, beyin bloke olur, hata yapma payı fazlalaşır, düşünemez, koşamaz, savunamaz… Abdülkadir Ömür’ün yaşadığı durum tam da budur!
**
Bitirirken…
Yedek kulübesinde ağladığı fotoğrafı çerçeveletip niye yaptı diye eleştirilen evinin duvarlarından birine asmalı. Her baktığında futbolun ve de hayatın ne kadar acımasız olduğunu sürekli hatırlamalı!

Editör: TE Bilişim