Trabzonspor Dergisi’nin 189. sayısına Anastasios Bakasetas konuk oldu.

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Futbola nasıl başladın, futbolcu olmaya karar verdiğin anı bize anlatır mısın?
Çocukken sokakta dolaştığım zamanları hatırlıyorum da her adımımda ayağımda mutlaka bir top olurdu. Yedi yaşımdan itibaren bu işi biraz daha ciddiye almaya başladım. Yedi yaşımdan sonra artık hayallerim olan profesyonel futbolcu olmanın peşinden koşan biri oldum. Çocukluğum ve hayatım boyunca hep hedefim bu oldu. Bugün çocukluk hayalini gerçekleştirmiş bir profesyonel futbolcuyum. 

Kendi futbol tarzını özetlemek gerekirse Bakasetas nasıl bir oyuncu?
Açıkçası kendimden çok fazla bahsetmeyi sevmeyen, bunu taraftara ya da dışarıdan izleyen kişilere bırakmayı seven biriyim. Ancak bu soruya yanıt vermem gerekirse şöyle bir yanıt verebilirim. Ben kendimi futbolla yaşayan, her zaman futbolu düşünen, her zaman daha iyi nasıl olabilirim diye düşünen biri olarak tanımlıyorum. Hırslı, saha içinde, antrenmanda veya her nerede olursa olsun elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan, takımın hedeflerini gerçekleştirmek için yaşayan ve bunun için mücadele eden biriyim. Benim hedefim her zaman kazanmak ve hep bu hedef için uğraşırım. 

Hırslı, istekli, dürüst, doğrucu ve lider karakterli bir oyuncu olduğunu görüyoruz. Artıları ve eksileriyle saha içinde bu özelliklerinin yansımalarını bizlerle paylaşır mısın?
Hayatta her zaman herkesin kendisi olması gerektiğine inanan biriyimdir. Ben de aslında böyle davranmaya çalışıyorum. Çünkü saha içerisinde her zaman mükemmeli arayan, en iyisini yapmaya çalışan bir insanım. Ancak tabiki bu her zaman mümkün olmayacaktır. Bunun da farkındayım. Ben hatalarından ders almaya çalışan, hatalarını bir daha tekrarlamamaya çalışan bir karakterdeyim. Bunun tabiki negatif etkilerini de görebiliyorsunuz hayatınız boyunca. Ancak genel olarak konuşmam gerekirse bunun olumsuz yanlarından daha ziyade olumlu yanlarını gördüğümü söylemem gerekir. Çünkü her zaman kendisi olmayı amaçlayan ve bu yolda mücadele veren bir kişiyim. 

Liderlik özellikleri olan ve “winner” bir karakter olman bazen saha içinde kart görmene neden olabiliyor. Ancak, futbolun doğasında bunlar ve taraftarlar da bu tarz oyuncuları çok seviyor. Bu konuda sen ne düşünüyorsun?
Sarı kart konusunda aslında biraz haklı olduğunuzu söylemem gerekiyor. Biraz daha dikkatli olmam gerekir ama bahsettiğiniz gibi bu karakterde bir oyuncu olarak, her zaman kazanmaya çalışan bir oyuncu olarak buna da dikkat etmeye çalışıyorum. Fakat bazen maalesef buna dikkat etmesi ve bunu kontrol altına alması çokta kolay olmayabiliyor. Çocukluktan beri, kendimi bildim bileli hep kazanmaya çalışan biriyimdir. Çocukken, belki daha da küçük yaşlardayken kaybettiğinizde ağlayabiliyorsunuz. Kaybettiğinizde gerçekten çok üzülebiliyorsunuz ama tabiki şu an kaybettiğimde çok sinirleniyorum. Hatta bunun hayatıma etkilerini de görebiliyorum aslında. Trabzonspor gibi büyük bir takımda oynuyorsanız bu baskı ve bu beklentinin yüksek olması gayet normal bir durum. Ve tabii ki anlaşılabilir bir durum. Çünkü taraftarlarımızın geneline baktığınızda onların neredeyse tamamı hayatını Trabzonspor’a adamış. Neredeyse tüm hayatı Trabzonspor olmuş insanlardan bahsediyoruz. Eğer bu insanlara mutluluk hediye edebileceksek, onların günlerinin daha iyi geçmesine sebep olabileceksek beni de bu çok mutlu eder. Bu yönde zaten çalışmalar sürdürüyoruz. Taraftarlarımızı mutlu edebilmek, onlara bu güzel duyguları hediye edebilmek için.

İstersen biraz da transfer sürecinden bahsedelim. O günleri ve o süreci bizlere biraz anlatır mısın?
Transfer sürecinde aslında her şeyin çok çabuk geliştiğini ifade etmeliyim. Bu süreç için aslında Başkanımız Sayın Ahmet Ağaoğlu’na teşekkür etmem gerekir. Çünkü hem çok hızlı davrandı hem de seçtiği yol gerçekten çok profesyonel bir yoldu. Kolay bir transfer olmadığının da farkındayım. Günümüzde pandeminin getirdiği ekonomik zorluklar sonrasında kulüplerin önemli bonservis bedelleri ödeyerek oyuncular alması çok kolay değil. Bunlar kulüpleri zorlayan durumlar. Bunu da içine kattığınızda ve birçok açıdan değerlendirdiğinizde gerçekten zor bir transferdi. Ama bu zor transfer hem çok hızlı gelişti hem de çok profesyonel bir açıdan gelişti. Ben de tabii ki gelmeden önce Trabzonspor gibi bir kulüpte olmanın mutluluğunu yaşadım. Ancak bahsettiğim gibi bu süreç benim içinde hızlı bir gelişti ve benim adıma çok mutlu edici bir sonuç oldu.  

Trabzonspor’a gelmeden önce takımımız hakkında neler düşünüyordun?
Trabzonspor ile sözleşme imzalamadan önce aslında birçok kişiyle ve oyuncuyla konuşma fırsatı bulmuştum. Doğrusunu söylemek gerekirse pozitif şeyler de çok duydum ama duyduğum negatif şeyler de vardı. Bu negatif şeylerin başında aslında biraz hava durumu geliyordu. (Gülüyor) Çünkü Yunanistan’da ve Alanya’da oynadığım süreçlerde neredeyse yılın tamamını hep güneşliydi. Buraya gelmeden önce bazı arkadaşlarım hava durumunun belki biraz sorun yaratabileceğini söylemişlerdi. Ancak bunun yanı sıra çok fazla sayıda pozitif şey duydum takım hakkında. Taraftarların ne kadar takımı sevdiğinden bahsettiler. Ne kadar takıma yakın olduklarından bahsettiler ve büyük takım duygusunu ilk günden itibaren, ilk maçtan itibaren yaşayacağımı söylediler. Ama tabiki bahsettiğim gibi pozitif şeylerin negatif şeylerden çok daha fazla olduğu bir süreçti. 

Tarihsel olarak baktığımız zaman Doğu Karadeniz ve Yunanistan arasında kültürel anlamda benzerlikler ve yakınlıklar var. Bu durum Trabzon’a adaptasyon konusunda sana yardımcı oldu mu?
Buraya geldiğim ilk andan itibaren ortak kültürün ve ortak detayların aslında çok önemli olduğunu fark ettim. Adaptasyonum konusunda bu ortaklıkların da çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Çünkü geldiğiniz ilk andan itibaren buradaki futbola olan tutkuyu görebiliyorsunuz ve Yunanistan’da da insanlar futbola tam anlamıyla tutkuyla bağlı. O yüzden Trabzon’a geldiğim ilk andan itibaren hiç şaşkınlık yaşamadım. Hatta buraya geldiğimde neredeyse Trabzon’a alışmış durumdaydım. Tabii ki bahsettiğim gibi büyük takımda oynamak ve küçük takımda oynamanın farkları da var. Bazı takımlarda oynadığınızda kazanmak ya da kaybetmenin sizin açınızdan çok bir farkı olmasa da büyük takımlarda her zaman kazanma baskısı ve her zaman kazanma isteği olması gerekir. Ben de Yunanistan’da üç yıl boyunca büyük bir takımda oynama fırsatı bulmuş biri olarak buraya geldiğimde o duyguları tecrübe ettiğim için hiç zorluk çekmedim. Çünkü burada da her maçı kazanma zorunluluğumuz ve her maçı kazanma isteğimiz var. Kazanmak ve kaybetmek arasında büyük farklar var. Ben de bu açıdan sorun yaşamadığımı ve adaptasyonumun daha kolay olduğunu ifade edebilirim.

Peki takımımıza dahil olduğunda ilk ilgini çeken özellik ne oldu. Takım arkadaşlarını bir cümle ile özetlemek istersen ne söylersin?
Takıma katıldığım ilk andan itibaren herkesin ne kadar takım yararına çalıştığını ve bu işi ne kadar profesyonel bir seviyede yapığını görme fırsatım oldu. Buraya geldiğim ilk andan itibaren,   sözleşmeyi imzaladığımdan, basındaki tanıtımımın başlangıcından itibaren bunu görebilmiş oldum. Beşiktaş maçına kadar ilerleyen o süreçte gerçekten ihtiyacım olan buydu. Çünkü herkesin takımın iyiliği için çalıştığını ve hedeflerini gerçekleştirebilmek için çalıştığını ben de yakından görme fırsatı buldum. Takım arkadaşlarım geldiğim ilk andan itibaren beni çok hoş karşıladılar. Herkes yardımcı olmaya çalıştı. Sanki birkaç yıldır buradaymışım ve birkaç yıldır burada oynuyormuşum gibi davrandılar. Gerçekten çok sıcak davrandılar. Beni çok hoş karşılamayan ve oynadığımız maçlardan dolayı aramızda bazı sıkıntılarımızın olduğu arkadaşlarım da oldu. Şakayı bir yana bırakmak gerekirse çok hoş detaylarımız ve anılarımız oldu. İlk andan itibaren çok hoş karşıladılar ve gerçekten içlerine kabul ettiler. Özellikle takımımızın tecrübeli oyuncuları buraya benim adaptasyonum için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.  

Yaklaşık 2.5 yıldır Türkiye’desin. Süper Lig hakkında düşüncelerin neler?
Ben Türkiye Süper Ligi’nin çok yarışmacı bir lig olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda organizasyon anlamında da ligin başlangıcı, ligin bitirilişi ve bütün detaylar konusunda da gerçekten başarılı bulduğumu söylemem gerekir. Oyuncular için önemli detaylar vardır oynadığınız ligle alakalı olarak. Burada örneğin stadyumlardan bahsedecek olursak, her pazar günü oynadığımızda harika bir stadyumda ve harika atmosferler içerisinde oynuyorsunuz. Bunlar oyuncular için önemli detaylar. Çünkü gittiğinizde o stadyumu, o desteği ve o atmosferi görmek istersiniz. Burada oyuncuların bu özellikleri rahatça bulabildiğini düşünüyorum. Aynı zamanda Türkiye Süper Ligi’nin ekonomik anlamda da çoğu ligle yarışabilir seviyede olduğunu düşünüyorum. Çünkü bunlar oyuncular için önemli detaylardır. Oyuncular buraya geldiklerinde konsantrasyonlarını ve odaklarını tam olarak sağlayabilirlerse ve takımlarına yardımcı olabilme düşünceyle hareket edebilirlerse çok başarılı olabilirler. Lige kendini adapte etmiş oyuncuların burada önemli başarılar kazanabileceklerini düşünüyorum.

Genellikle hücumdaki meziyetlerinle öne çıksan da savunmadan ve temaslı oyundan hiç kaçınmıyorsun. Hatta lig özelinde rakip yarı alanda en çok top çalan futbolcuların başında geliyorsun. Bu özelliklerini geliştirmek için özel bir çalışman var mı?
Son yıllarda futbol çok değişti. Örneğin “10 numara” olarak bahsedilen pozisyonda oynayan oyuncular eskiden asla temasa girmezler, asla savunma yapmazlar, sadece topu ayaklarına beklerler ve yetenekli olduklarından dolayı topu sadece top onlara geçtikten sonra kullanırdı. Sadece o zaman oyunun içine dahil olurlardı. Ancak oyunun ne kadar değiştiğine bakacak olursanız eğer saha içerisinde o 11 kişiden bir oyuncu dahi koşmazsa, eğer takımına yardımcı olmaya çalışmazsa bu rakip takım için büyük bir avantaj anlamına gelir. Sonrasında bu gerçekten halledilmesi çok güç bir sorun haline gelir. Futbol çok değişti… Bahsettiğim gibi artık benim pozisyonumda oynayan oyunculardan beklenti hem hücumda yardımcı olmaları hem de top rakibe geçtiğinde savunmada da aynı şekilde takımlarına yardımcı olabilmeleri. Ben de aslında 8-9 yaşlarındayken topu ayağına bekleyen, hiç koşmayan, ritimde oynamayan ve sadece top ayağına geçtiğinde oyunun içine dahil olan bir oyuncuydum. Tabii ki daha sonra hem hocalarım hem aile üyelerim hem de arkadaşlarımdan aldığım bu direktifler sonucunda onların bu söylediklerini de dinleyerek ve aynı zamanda oyunun değişimine de baktığımda daha iyisini yapmalıyım ve savunmada da var olmalıyım dedim. Artık ben de antrenmanlara çıktığımda tüm gücümü, tüm yeteneğimi sahada vermeye çalışıyorum. Her antrenmanı maçmış gibi yapmaya çalışıyorum ve bunun sayesinde de hafta sonu maça çıktığımda daha rahat koşabiliyorum. Bu sayede fiziksel özelliklerimi de daha iyi geliştirebiliyorum. Hem hücumda hem savunmada takımıma yardımcı olmaya çalışıyorum. 

Önceleri daha çok gol tehdidinle öne çıkarken son birkaç ayda servis yönünü de çok geliştirdin. Bunu neye borçlusun?
Aslında sizin de bahsettiğiniz gibi pozisyonum gereği hem gol katkısı vermek hem de asistlerle takımına yardımcı olunması gereken bir pozisyonda oynuyorum. Önceden attığım goller daha fazlaydı ama asist yönümün eksik kaldığının ben de farkındaydım. Sezon sonlarında o aradaki yaptığımız tatilde bende bunun üzerine düşünme ve bunu geliştirme fırsatı bulmuş oldum. Artık hem gollerimi atarken hem de aynı şekilde takım arkadaşlarıma final pası konusunda da yardımcı olabilmeye çalışıyorum. Onları maç içerisinde gol atabilecekleri ve takıma yardımcı olabilecekleri o pozisyonlara sokabilmeye çalışıyorum. İstatistik olarak bunun iyi gittiğini görebiliyorum ancak böyle devam edebilmesi hatta daha iyiye de gidebilmesi için çalışmama devam etmem gerektiğinin farkındayım.

Oyun tarzını dünya futbolundan kime benzetiyorsun?
Sorunuzun ilk anda cevabı biraz zor. Çünkü düşündüğümde ilk anda aklıma gelen bir isim yok, belki James Rodriquez ismini verebilirim. Tamamen benzemesek de… Dediğim gibi onun dışında kendi tarzıma yakın bulduğum ilk anda oyuncu olarak aklıma biri gelmiyor.
Hem ülkenden hem de eski takımından arkadaşın Siopis de bu sezon takımımıza dahil oldu. 

Siopis hakkında neler söylemek istersin? 
Siopis inanılmaz birisi. Öncelikle sözlerime böyle başlayabilirim. Harika enerjisi olan, nereye giderse gitsin veya hangi takımda oynarsa oynasın takımdaki herkesin sevdiği, karakteri ve kalbi ile gerçekten çok iyi bir insandan bahsediyoruz. Performansıyla ve daha öncede bahsettiğim gibi futbolun değişen yönü ile birlikte savunmacı orta sahalardan beklenen her şeyi oyunun içine katabilecek o performansı gösterebilecek bir oyuncu. Çünkü hız ve ritim artık oyunun önemli parçalarından bir tanesi. Ben de kendisini takımımızın eksik yönünü tamamlayabilecek birisi olarak tanımlayabilirim. Artık bundan sonraki iş onun saha içinde göstereceği performansa ve yapabileceği o başarılara kalmış durumda. Çünkü hem onun beklentisi hem de taraftarın kendisinden beklentisi önemli ve yüksek düzeyde. Umuyorum ki zaten o da kendi yeteneğiyle bu beklentilere karşılık verebilecektir.

Trabzonspor’a gelme sürecinde Siopis ile neler konuştunuz, O’na Trabzon’u ve Trabzonspor’u nasıl anlattın?
Trabzon’a gelmeden öncede sürekli iletişim halindeydik Siopis ile. Takımdan, takımın büyüklüğünden, önemli ve büyük hedeflerimizin olduğundan bahsettim. Herkesin ondan önemli beklentilerinin olacağından bahsettim. Tabiki buranın işleyişiyle ilgili, burada işlerin ne kadar profesyonelce yürüdüğünden bahsettim. 
Aynı zamanda şunu da söyledim; artık bütün detaylar hazır olduğunda geriye kalan şeyler senin göstereceğin performans ve senin yeteneklerini göstermene bağlı. Ben de zaten kendisi ne kadar başarılı bir oyuncu olduğunu ve bunları başarabilecek bir düzeyde olduğunu biliyorum.